"Sence ona nasıl bir teklif yapmalıyım?" deyip yine konuyu kendine getirdi.

"Şimdi Tuğrul kızı sevdiğini nasıl söylediğini biliyoruz baya çıtayı arşa çıkardın oğlum. Hani ötesini düşünemiyorum ben ama her zaman sadelik iyidir. Kasma kendini içinden nasıl geliyorsa öyle yap."

"Doğru diyorsun. Neyse ben seni daha fazla tutmayayım. İyi tatiller kardeşim."

"Sana da iyi çalışmalar."

***

Büyük gün gelip çatmıştı. Tuğrul birazdan Ceyhan ile birlikte yola çıkacaktı. Üzerine her zamanki gibi beyaz bir gömlek ve siyah bir pantolon giymiş, her zamankinden daha da özenli davranmıştı. Arabayı kullanmak için direksiyon başına geçtiğinde Ceyhan onu yolcu koltuğundan izliyordu.

"Tüm hafta boyunca çok mutluydun. Bugün de öyle olacak." Tuğrul emniyet kemerini taktı ve arabayı çalıştırdı.

"Sen yanımdayken de çok mutlu oluyorum ki ben." Ceyhan bu güzel sözüne karşılık gülümsedi.

"Senin gerginliğini görecek kadar iyi tanıyorum. Rahatla. Her şey güzel olacak. Abim bence babamdan daha zor biridir. Onun takdirini kazandıysan bence babamınkini daha kolay kazanırsın."

"Abin bile saygısından dolayı babanın karşısında gerildiğini söyledi."

"Çünkü ona farklı gözle bakıyor. Babam da abimin idolü işte."

"Evet bana biraz bir şeyler anlattı. Beni o gün gerçekten şaşırttı Ceyhan."

"Babam gerçekten önemli operasyonlarda yer almış biri hep yarım kalan işini tamamlamak istemiş. Sürekli tetikte beklemiş, ailemize zarar gelir diye korkmuş. Ne demişler su uyur düşman uyumaz. Onun gibi işte." Tuğrul konudan uzaklaşıp biraz rahatlamak için onun güzel bir cümle seçtiğini düşündü.

"Öztürkçe de aslında sü deniliyor. Sü asker demek. Hep su ile düşmanın ne alakası olduğunu düşünmüştüm ama lisede biraz da Serdar'ın yardımıyla tarih öğrendim. Subaşı ve Subay kelimesi de oradan geliyor. Asker uyur düşman uyumaz o yüzden tetikte bekle demek."

"Açıkçası tarih severim ama bu kadar derin bilmiyorum."

"Ben sana öğretirim zevkle. Ben de senden biraz bir şeyler kaptım sonuçta. Eşitlenmiş oluruz." Ceyhan gülümsedi ve uzanıp kolunu okşadı.

"Abimin savaşa seninle gitmek istemesinin sebepleri olmalı muhakkak."

"Allah korusun. Hiçbir asker bunu istemez ama olacağı durumda da görevini bilir ve en iyi şekilde yerine getirir. Savaş zamanı pilotlar ve keskin nişancılar değerli savaş esiri oluyorlar. Sanırım bir askerin en çok korktuğu şey budur. Bunun yerine ölmeyi yeğler." Tuğrul da öyle bir durumda kalsa ölmek isterdi.

"Vay be keskin nişancı da olabileceğini anlatmıştın. Sen değerli esirsin Tuğrul. Bana esir olsan yine de ölmek ister misin?" dedi Ceyhan ona takılarak.

"Ben senin gönüllü tutsağın olmadım mı? Daha o ilk gün esir aldın kalbimi."

"Bir de diyorsun ki ben süslü cümle kuramam. Yalancı..." Ceyhan'ın bu suçlamasına güldü Tuğrul. Bu cümleler anlık gelişiyordu. Üstüne düşününce kuramıyordu aslında.

"Belki de benden sonra işler değişmiştir."

"Olabilir çünkü sen benim içimde bulunan ama bilmediğim bir tarafımı gün yüzüne çıkardın."

"Evet içinde ukala, sinir bozucu, zeki ve çok seksi bir adam da var. Unuttun mu feminist kadının aklını çeldin." Tuğrul son tanımına güldü ve o anı hatırladı.

BLACKOUT( Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now