"Komutanım bir değerlendirme duymayı çok isterim sizden," dedi cesur bir şekilde Tuğrul.

"Odamda konuşalım," dedi yavaşça ve Tuğrul da onu odasına kadar izledi. Komutanı masasına oturduğunda Tuğrul da karşısına oturdu.

"Bu hafta sonu senin için önemli olacak," dedi bambaşka bir konuyu açarak. Tuğrul gerilmekten kendini alamadı ama komutanına bu durumu göstermedi.

"Evet komutanım." Sakin bir şekilde söyledi komutanının gözleri onun üzerindeyken.

"Bazen ben bile babamın karşısında geriliyorum ama bu saygımdan dolayı oluyor. Bazen de keşke orada olup ona yardım edebilseydim diyorum. İnsan her yitirdiği askerle birlikte hissizleşmeye başlıyor ama asla o askerini unutmuyor. Babam da öyle, yetmiş beş yaşında ama halen yitirdiği askerlerin tek tek isimlerini, nereli olduklarını hatırlıyor. Seni severse sana da anlatacaktır." Tuğrul anlayışlı bir şekilde başını salladı.

"Biliyorsun F-4'ler av bombardıman özelliğine de sahip ve ben birçok operasyona katıldım. Hep o zamanlar babamı düşünürdüm. Babam zorunlu olarak aldığı yaralardan dolayı her ne kadar çok başarılı olsa da sahadan çekilmek zorunda kaldı. Hep onun yarım kalan intikamını aldığımı hissederdim." Komutanının böylesi özel bir konuda ona açılması Tuğrul'u bir hayli şaşırtmıştı.

"Biz burada olası bir savaşın provasını yapıyoruz hazır olmak için. Bugün senin bunun için hazır olduğunu gördüm. Seni yanıma almak isterdim. Güvenebileceğim bir asker olarak, gözüm arkada kalmazdı." Komutanı onu şaşırtmaya devam ediyordu. Bir an ne diyeceğini bilemedi çünkü mutluluk tüm vücuduna etki etmişti. Gülümsemek istedi ama onun yerine ciddi durdu.

"Sağ olun komutanım. Bu sözleriniz beni mutlu etti. Daha da iyi olmak adına çalışmaya devam edeceğim."

"O halde şimdiden başla," dedi ve eliyle kapıyı gösterdi. Nazik olması buraya kadardı ve Gökhan komutanının yorumu hakkında da bir şey dememişti. Tuğrul ayağa kalktı ve selam verdikten sonra odadan çıktı. Kendi odasına yürürken yüzünde bir gülümseme oluştu. Yıllardan beri hayranı olduğu adam onu ilk defa bu denli takdir etmişti. O yorumu özellikle Tuğrul için çok değerliydi çünkü herkes yanında güvenebileceği askerleri savaşa götürmek isterdi. Komutanının güvenini kazanması Tuğrul için büyük bir başarıydı. Ayrıca komutanı onun için fazlasıyla önyargılıydı ve bir önyargıyı kırmakta zor bir durumdu ama Tuğrul ikisini de başarmıştı.

Odasına girdiğinde telefonunun çaldığını duyunca hemen hızlı adımlarla masasına ulaştı ve arayan kişiyi görünce daha da mutlu oldu. Serdar tam zamanında aramıştı.

"Ah Serdar öyle bir zamanda aradın ki! İçine mi doğdu lan?" dedi ve güldü Tuğrul.

"Ne oldu ki?" dedi merakla Serdar ve Tuğrul hemen ona anlatmaya başladı coşkulu bir şekilde.

"Bence oğlum tamamdır bu iş. Bak diyorum sana Gökhan Binbaşım da seni beğendi onun üstüne Yarbayım kendisi test etmek istedi."

"İnşallah öyledir Serdar. Ne yalan söyleyeyim tüm moralim yerine geldi. Hafta sonu ecel teri dökebilirim ama inşallah onun da üstesinden geleceğim. Sence ilk başta nasıl davranmalıyım? Tekmil vermek uygun düşer sanki."

"Yani kanka adam Tuğgeneral ben öyle olsam tekmil isterdim. Saygı her zaman önemlidir ve öylesi hoşuma giderdi."

"Ben de öyle düşündüm. Sorulmaz ama şimdi hep kendimden bahsedince bir garip oldu." Serdar güldü ve üstü kapalı bir şekilde ona anlatmaya başladı.

"Biliyorsun bebeğimi çok yoruyorlar. Üstüne bir de ben çok yormak istemedim ama orta yolu bulduk. Onun dinlenmesini de istiyorum." Tuğrul yavaşça güldü bu tanıma.

BLACKOUT( Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now