Son kez binanın üçüncü kattın bütün pencerelerine baktı tek tek. Belki kendisini izliyor ve cesaret bulamıyor diye ama kimse yoktu. Orda ne kadar ayakta dikili kaldı bilmiyordu Jin. Sadece ölmek istiyordu. Bu sayede Taehyung'u tekrardan görür, onu üzdüğü için af dilerdi.

Jisoo, Jin'in sevgisine çok geç kaldığının bir daha farkına varmıştı. İçinden 'Keşke Taehyung geri gelse.' Tanrıya dua etmişti. Artık burda kalmanın bir anlamı olmadığını düşündü. Bay Lee'ye dönüp, karışıklık yüzünden 'Özür diledi.' ve merdivenlerden indi.

Jin'in yanına geçip, Jin'e bir şey demeden yürüdü Jisoo, Jin'in gözleri halen pencerelerdeydi. Bekledi ama kimse yoktu, arkasını dönüp kendisini ileride bekleyen Jisoo'ya doğru yürüdü.

Onlar uzaklaşırken Taehyung cama yaklaştı, Jisoo ve Jin'in gittiğini gördü. Jisoo'yu görmeyi beklemiyordu. Sinirle sağ eliyle burnuna birkaç kez baskı uyguladı. İkisini yine yan yanaydı. Onları izlerken sol gözünden bir damla yaş düştü yanağına, elinin tersiyle yaşı silip arkasına baktı.

Jisoo'yu görmek istemiyordu. Onu Jin'in yanında görmek istemiyordu. Sadece Jin'i görmek istiyordu. Hem çok özlemişti Jin'i. Kalbi açıyordu, Jin'in Jisoo'la gitmesini istemiyordu.

Jin omuzları çökmüş bir şekilde, Jisoo'yu takip ederken artık yüzündeki gözyaşları silmeye bile hali yoktu. Yürümeye devam ederlerken, Taehyung'un kaldığı odanın penceresi açıldı. Ve Taehyung tüm gücüyle bağırdı.

"JİİN...JİİN.JİİİNNN?" Diye bağırarak sesleniyordu. Ama Jin, Taehyung'un sesini duymadığı için yürümeye devam ediyordu. Jisoo, Taehyung'un sesini duyduğu gibi yürümeyi bırakıp, olduğu yerde arkasına döndü. Taehyung'a baktı. Gözleri şaşkınlıkla açılmış, hala pencereden 'Jin'i.' çağıran Taehyung'a baka kalmıştı.

Jisoo'nun durup arkasına dönmesiyle Jin de yürümeyi bırakmıştı. Jisoo, Jin'le göz göze geldiklerinde, Taehyung'un bulunduğu pencereyi kaşlarıyla işaret etti. Jisoo, Jin'in şaşkın bakışlarına karşı, gözlerindeki yaşlara rağmen gülümsedi.

Jin, Jisoo'nun güldüğünü görünce kaşlarını 'Orada mı' gibisinden işarete bulundu. Kalbi daha ne kadar hızlı atacağını merak etti Jin. Eğer böyle devam ederse kalp krizi geçirecekti çünkü. Sanki olmaya çalışarak Jisoo'ya baktı. Jisoo, Jin'e olan sevgisini bir saniye bile düşünmeden başını 'Evet.' anlamında salladı. Jin anladığı şeyle titrek bir nefes almıştı. Sonrasında yüzünde buruk bir gülümseme belirdi.

Hızla dolu olan gözlerini silip, cebinde ki küçük tarakla saçlarını taradı. Kendine gelmek adına derin derin soluyordu havayı. Ağlaması hafif geçince, Jisoo'ya elleriyle 'Gülümsemeliyim.' işareti yaptı. Jisoo da buruk bir gülümseme sundu Jin'e ve hemen sonra, Jin'in yurda koşarak gidişini izledi.

Taehyung, Jin'in koşarak geri döndüğünü gördüğü gibi, bugün kaçıncı kez göz yaşlarından dolayı ıslanan yüzünü sildi. Daha fazla vakit kaybetmemek için pencerenin önünden ayrılıp, odasından çıktı. Alt kata inmek için merdivenlere yöneldi.

Jin kimseye bakmadan hızla üç katlı binanın içine girip, merdivenlere yönelmişti. Taehyung'u karşısında gördüğü gibi, koşarak kolları arasına alıp sıkıca sarıldı. Zamanın durmasını ve Taehyung'la bu anda kalmayı çok istedi.

Tanrıya Taehyung'u kendisine tekrardan kavuşturdu için şükrediyordu. Kollarındaki beden heran kaybulacağından korkar gibi sıkıca sarılıyordu. Bir daha bırakmamak üzere kendine söz verdi.

Burunu Taehyung'un saçlarına bastırdı ve derin derin koklamaya başladı. Kimseler bilemezdi, bu kokuyu ne kadar özlediğini.

Taehyung'da Jin'in beline sıkıca sarılmış ve başını Jin'in geniş göğse koymuştu. Jin daha fazla dayanamadı ve Taehyung'u şakak hizasından öptü. Bu öpücükle Taehyung, Jin'in kollarına tutundu. Taehyung titreyen bacakları artık kendisini taşıyamacağın korktu.

Aşkın dile ihtiyacı yoktur. TAEJİNWhere stories live. Discover now