42- NOHUT PİLAV

57.3K 4.9K 2.7K
                                    

Odamdan çıkıp karşımdaki kapıya baktım, salonun kapısı kapalıydı ve bizimkilerin düzenli nefeslerinin sesi geliyordu. Birkaç saniye daha öylece dinleyip ardından dış kapıya yürüdüm. Hırkamı ve anahtarımı alıp dışarı çıktığımda kapının önünde motoru çalışan arabaya ilerledim.

Akşam demişti ama neredeyse geceye doğru gelmişti, eğer biraz daha geç gelseydi uyurdum, geldiğinde de kovar geri yatağıma dönerdim.

Arabanın önünden geçip yan koltuğa ilerlerken sırıtarak beni izledi, kapıyı açıp koltuğa oturduğumda ise aynı sırıtışı suratında duruyordu. Kapıyı kapatıp yerime yerleştim ve ona döndüm.

"Selamün aleyküm." dedi bana yaklaşırken.

"Aleyküm selam." dudaklarını dudaklarıma bastırdı saniyelik, kafasını bir milim geriye çekip bir daha sıkı sıkı öptükten sonra geri yerine döndü.

Sanırım hayatımda ilk defa böyle selamlaşıyordum.

"Nereye gidelim?" gecenin bir yarısı nereye gidebiliriz ki? Daha cevap vermeden arabayı hareket ettirdi ve ilerledi.

"Bilmiyorum, kafana göre." dedim siyah hırkamı düzeltip.

"İşten yeni geldim, acıktım. Sahil kenarında bu saatte hâlâ nohut pilav yapan Hüseyin abi açıktır. Oraya gidip nohutlu pilav gömelim ilk." dedi kahvehanenin alt sokağına direksiyonu çevirirken.

"Yedim ben evde, hem para almadım yanıma amına koyayım." geçen gün yaptığımız gibi sadece arabanın içinde dururuz sanmıştım.

"Sikerim parasını şimdi, hem aç olmasan bile o nohutlu pilavı görürsen acıkırsın." bu sefer itiraz etmeyecektim. Hiçbir şey söylemedim.

Diğer sokağa sapmadan dümdüz ilerlediğinde kaşlarım çatıldı, sahil kenarına buradan gidilmiyordu. Kafamı yana çevirip dışarıya baktım.

"O aradan dönmen gerekiyordu." kaç yıldır burada oturuyordu ama ben ondan daha iyi biliyordum yolları resmen.

"Biliyorum, bilerek girmedim araya." çekinerek konuşuyordu, bakışlarım ona döndü. Sanki hemen konuyu değişmek istiyor gibiydi.

"Niye?"

"Ya o sokak beni darlıyor, hem kapalı o taraf."

"Yalan söyleme şerefsiz, daha sabah gittim o yoldan." yalan söylediği için sorgulamayı kısa kesmek istesem bile şimdi daha da merak etmiştim.

Birkaç saniye bir şey demedi, sadece tesbihli eliyle direksiyonu çeviriyordu. Hâlâ cevap vermezken bana kaçamak bir bakış attı, ona tek kaşımı kaldırıp baktığımı görünce derin bir nefes aldı.

"Eski konuştuğum orada oturuyor, bu saatlerde de uyumaz terasta yan komşu ile dedikodu yapar. Arabayla onların kapısının önünden geçtiğimde diğer gün gelip kapımın önünden neden geçtin, ne ima ettin diyor." öylece yüzüne baktım, evet onun hakkında bu kadar bilgi sahibi olması bir tık canımı sıktı.

"Senin de konuşmadığın kız kalmamış mahallede," dedim önüme dönüp "Kız kalmadığı için erkeklere kaydın herhalde bu sefer."

"Ayıp oluyor ha." dedi, hırkamın cebinden sigara paketini çıkarıp bitmek üzere olan paketten bir da çıkarıp dudaklarıma yerleştirdim.

"Tamam kusura bakma." konuştuğumda dudaklarımın arasındaki sigaranın ucu titriyordu. Çakmağımı da çıkarıp sigarayı tutuşturdum ve derin bir nefes çektim içime.

"Gülüm, tavır mı yapacaksın?" şaşkın bakışlarımı ona çevirdim, o önüne bakıyordu ama saniyede bir gözleri bana değiyordu.

"Bana ne ulan? Ne tavır yapacağım."

MEMLEKETSİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin