36- UFAK YAKINLAŞMALAR

62.1K 4.9K 1.9K
                                    

Uzandığım yerde rahatsızca kıpırdandım, düşecek gibi hissediyordum. Koltuktan tutunup bulunduğum konumun tersine döndüğümde anında kafam geriye itilmişti.

"Caner..." bir el çeneme baskı yaptığında gözlerimi açtım. Kürşat'ın yukarıdan attığı bakışları görebiliyordum. "Uyan artık gülüm."

Kafamı sıkıca tutuyordu, uykulu halimden biraz daha arınıp baktığımda kafamın tam olarak erkekliğine dönük olduğunu gördüm. Çenemden tutmasaydı, erkekliği ile yüz yüze geliyordum. Kürşat bu durumda aşırı zorlanıyor gibi duruyordu.

Ani bir hareketle kendimi çektim ve bedenimi havaya kaldırdım. Şimdi Kürşat'a arkam dönük bir vaziyette oturuyordum, o rahatlamış bir tonda nefes aldı. Onun etkilendiğini düşünmek beni aşırı utandırıyordu.

"Nasıl uyumuşum ben böyle ya." diye mırıldandım avuç içlerimi yüzüme konumlandırıp sıvazlarken. En sonunda saçımı arkaya tarayıp elimi indirdim ve gözlerimi sıkı sıkı yumup açtım.

"Saat sekiz oldu, baya bir uyudun."

Kendimi toparlayıp bedenimi ona çevirdim. Şimdi küçük alanda bacaklarımız birbirine değişiyordu. Gömleğinin üç düğmesi açılmıştı. Gözleri kızarmış, saçı da hafif nemli duruyordu.

"Sen hiç uyumadın mı?" kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır, sıcaktı zaten uyku tutmadı." olduğu yere daha çok yayıldı. İçki kokusu dağılmıştı ama parfüm kokusu hâlâ vardı.

"Camı açsaydın biraz." dedim, sıcaktan rahatsız olmuş gibiydi.

"Bir sıcak bir soğuk gelirse hasta olurdun."

Sesimi çıkarmadım, doğruydu.

Birkaç saniye sessiz kaldık, o an arabadaki garip atmosferin farkına vardım.

"Mahalleden çok uzak mıyız? Yürüyerek gideyim." dedim ön koltuğa bakarken.

"O ince kazağın ile seni yürüteceğimi mi düşünüyorsun?" diye sordu alayla. Ona cevap vermeden bir süre düşündüm.

"Çok garip biliyor musun? İlk geldiğimde evimi yakmakla tehdit ediyordun. Merak ediyorum, ne değiştin birden?" cümlemin sonuna doğru bakışlarımı ona çevirdim. Bu konuyu açtığım için rahatsız olmuştu.

"Bilmiyorum." dedi sadece ama bunu geçiştirmek için söylememişti. Kendisi de bilmiyordu belki de.

"Ama seni çok seviyorum, bunu biliyorum." evet bunu da ciddi bir ifadeyle söylemişti.

"Teşekkür ederim." sırıtarak konuştum.

"Teşekkür ederim." benim dediğim şeyi tekrar etti dudaklarının kenarı kıvrılırken.

"Ben en adi şerefsizim." dedim bu sefer aynısını tekrar etsin diye. Kafasını salladı muzip bir ifadeyle ve işaret parmağını bana doğrulttu.

"Bak, buna katılıyorum." gülümseyen ifadem anında solmuştu.

"Şerefsiz." dediğimde büyük bir kahkaha attı kafasını geriye atıp.

"Senden daha zekiyim ben oğlum, yer miyim böyle şeyleri?" bu hayatımda duyduğum en saçma şeydi işte.

"La de siktir ordan." alayla güldüğümde o da gülerek beni kendine çekti.

Bu refleks ile yapılan bir hamle gibiydi, bilmiyorum. Ama beni kendine çekip sıkı sıkı sarıldığında az önce yaptığımız konuşmayı unutup, şu ana odaklandım. Kalbim hızlı hızlı atıyordu ve birden çektiği için dengemi kaybetmiştim.

"Kurban olurum, kurban." dedi dişlerinin arasından. Kafam boynuna geliyordu ve sert kokusu genzimi yakmıştı.

Normalde böyle kokuları çok sevmezdim ama sanki bu koku Kürşat'a özeldi. Değişik hissettiriyordu.

"Bırak lan," diye mırıldandım kendimi geri çekerken. O hiç itiraz etmeden beni bıraktı ama dengemi sağlamak için elimden tutmuştu, sıcak ellerimiz buluştuğunda iyice mala bağlamıştım.

Elimi de çektiğimde ondan etkilendiğimi anladığında daha fazla gülümsedi. Bakışlarımı hızla çekip ona arkamı döndüm ve kapıyı açtım. Kapıyı açtığım anda geri kapatmamak için kendimle savaştım. Öyle ten yakıcı bir soğuğu vardı ki titredim. Dişlerimi birbirine bastırıp dışarı çıktım.

"Hadi gidelim, annemler merak etmiştir beni göremeyince." diye mırıldanıp kapıyı kapattım. Onun da saniyeler sonra kapısı açıldı ve dışarı çıktı.

Arabanın önünden dolaşıp sürücü koltuğuna ilerlerken o da diğer tarafa yürüdü. Yanımdan geçerken üzerimdeki ince kazağa bakıp sabır dilenir gibi kafasını iki yana salladı.

Ona aldırmadan yeniden sıcak arabaya bindim ama hâlâ içim titriyordu. O da seri bir hamle ile içeri girdi ve kapıyı kapattı. Anahtarı çevirip motoru çalıştırdı ve dikiz aynasından arkaya baktı.

"Kahvaltı yapalım, öyle gidersin." dedi arabayı arkaya yavaşça sürerken. Bakışlarını hâlâ aynadaydı.

"Yok, harbiden merak ederler."

Bu konuda itiraz edemediği için kafasını salladı. Arabayı sürdüğünde dakikalar sonra araziden çıktık.

"İş bulamadın hâlâ değil mi?" diye sordu bir sigara çıkarıp yakarken.

"Buldum." dedim, kaşları havaya kalktı ve kafasını saniyelik olarak bana çevirdi.

"Nerede? Ne işi?"

"Mahallenin iki sokak ötesinde, beyaz eşyacı var. Orası elaman arıyordu, gittim konuştum tamam dediler."

"Yakalı mağazası mı?" diye sordu önüne bakmak yerine bana dönerken. İsmi kafamda tartıp ardından kafamı salladım.

"Gitmiyorsun." dedi kendinden emin bir şekilde yeniden önüne dönerken. Bu ani tavrı ile ilk başta şaşırdım ama ardından gülümsedim.

"Tamam kocacım, sen ne istersen." kafamı yana eğip. Sigarasından bir duman çekti.

"Caner ister kocacım de ister karıcım de," dedi ve sağa dönerken. "Gitmeyeceksin."

"Sana soran olmadı dangalak, sana ne?" alayla konuşmayı geçip sinirlenmeye başladım. O kadar da değildi, ne hakla bana karışıyordu?

"Hem neden amına koyayım?" dedim az önce sorduğuma cevap vermesine izin vermeden.

"Yavuz orada çalışıyor." benim konuştuğum yaşlı amcanın adı Mustafa'ydı. Yavuz diye birini hatırlamıyordum.

"Yavuz kim? Görmedim ben onu."

"Şerefsiz, orospu çocuğunun teki." öyle sinirliydi ki, mahalleye ilk geldiğimde ki Kürşat'ı yeniden görmüş gibiydim.

"Aranızda ki problem ne?" çok soru soruyordum ama ağzından cümleleri cımbızla alıyordum sanki ben ne yapayım.

"O uzun mesele," dedi mahallenin içine girerken. "Sadece şunu bil, orada çalışmayacaksın."

"Sen karar veremezsin aslan parçası."

"Verdim bile." dedi bizim evin arka tarafında arabayı durdururken.

"İyi, görürsün o zaman. Yarın dükkanda bir çay içmeye beklerim. Hadi, uğurlar olsun." dedim ve ona söz hakkı bile tanımadan kapıyı açıp dışarı çıktım.

"Caner!" diye sinirle seslense de onu dinlemeden kapıyı kapattım ve arka bahçenin kapısına ilerledim.

"Dangalağa bak sen." diye mırıldandım arka kapıdan bahçeye girerken.

Asfalta çığlık attıran tekerleğin sesi geldiğinde umursamadan eve ilerledim.

Yarın elbette ise gidecektim.

MEMLEKETSİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin