26- GARİP OLAYLAR VE MÜZEYYEN

57.5K 4.9K 4K
                                    

Bölüm şarkısı: Xezal-Xece

Ayakkabımı giyinip dış kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Evde durmak biraz boğucu gelmeye başlamıştı ve bir sigara içmeye ihtiyacım vardı. Dudaklarımda yanmamış sigara ile kapının önüne bakındım. Yine kadınlar örgülerini almış dedikodu yapıyorlardı, bu sefer o kadar fazlalardı ki bizim eve kadar gelmişlerdi.

Elimle kapıyı yoklayıp kapattım, ses geldiğinde hemen yan tarafta oturan kafasını kaldırıp bana baktı. Boyum uzun olduğu için kafasını kaldırdıkça kaldırmıştı.

"Oğlum, rahatsız mı ettik?" diye sordu birden, sıcakkanlı duruyordu. Sigarayı ağzımdan çekip gülümsedim.

"Yok abla, sıkıntı yok." dedim, kafasını sallayıp önüne döndü. Diğer kadınlarda dönüp dönüp bana baktılar.

Bakışlarımı ondan çekip kapının önünde birkaç adım attım. Çakmağımı ararken kafamı yana çevirip odanın penceresine baktım. Şerefsiz Kürşat daha fazla sorun çıkarmasın diye gidip perde alıp takmıştım resmen.

Cebimden çakmak çıkarıp sigaramı yaktım. O sırada genç bir kız yan evden elinde tepsi ile çıktı. Ama diğer yandan da telefonla konuşuyordu.

"Ayşe, kör olmayasıca telefonu bırak bir kere. Dökeceksin çayları." annesi olduğunu düşündüğüm kişi resmen vücut hareketleri ile ona bağırdığında kızın dikkati daha da dağıldı ve tepsiyi düşürecek gibi oldu.

Parmaklarımın arasında ki sigarayı dudaklarıma alıp birkaç adımda ona ilerledim. O annesine ters ters bakarken ben tepsiye uzanıp tuttum. Kız bakışlarını bana çevirdi.

"Sağ ol abi." dedi, gülümsedim.

"Ben dağıtırım kardeşim, sen keyfine bak." kız emin olamasa da tepsiyi bıraktı. Şimdi tüm kadınlar bana bakıyordu.

"Aman oğlum zahmet olmasın." örgü ören kadın sırasının en başına gittim, sigaranın dumanı gözüme geldiği için gözümü kıstım.

"Ne zahmeti, alışığım ben." hem çalıştığım yerden dolayı alışıktım, hem de düğünlerde ya da cenazelerde mutlaka hizmet ettiğim için böyle durumlarda hiç sıkıntı etmeden yardım ediyordum.

Hepsine tek tek dağıtırken hoşlarına gitmiş olacak ki gülümseyerek alıyorlardı çaylarını. Bir teyze örgüsünü bırakmadığı için on saniye fazla eğildim, o sırada da sigaramı parmaklarımın arasına aldım.

"Ay oğlum kusura bakma." dedi en sonunda örgüyü bırakıp kenara koyarken. Gülümsedim ve en son kişiye de çayı uzattım. Hepsi çaylarını aldığında telefonla konuşan kız bu sefer de tabaklara koyduğu tatlıyı çifter çifter getirmeye başlamıştı.

Tepsiyi ona uzattım, o sırada birinin neşeli sesini duydum. Hem sıcak hem de yerinde, olgun bir sesti.

"Kolay gelsin hanımlar!"

"Ayyy hoş geldin Müzeyyen kızım." dediler hep bir ağızdan. Arkamı döndüğümde Müzeyyen'in temiz yüzü ve gülen suratı ile karşılaştım. Saniyeler sonra ise bakışlarımız birleşti.

Aramızda garip bir bakışma geçtiği için kızı yüz yüze tanımasam da kafamı eğip selam verdim. O da gözlerini kapatıp açtı ve otuz iki diş sırıtarak selamımı aldı.

"Abi sana da tatlı getirdim." dedi az önce ki kız. İtiraz bile edemeden elime tutuşturdu, aynı şekilde Müzeyyen'e de tabağı uzattı. Müzeyyen o sırada bizim eve uzun uzun baktı, gülümseyerek önüne döndü. Bakışlarımı zorlukla ondan çektim.

"Gerek yoktu, sağ ol." dedim bir şeyler söyledi ama anlamadım. Telefon ile konuşacak diye acele ediyordu muhtemelen.

Bitmiş olan sigaramı kenara attım ve sırtımı bizim ev ile diğer ev arasında ki duvara yasladım. Tabağın içinde ki değişik tatlıya çatal batırdığımda kadınlar ile konuşmaya ara veren Müzeyyen aramızda bir adım mesafe bırakarak aynı benim gibi duvara yaslandı.

Kaçamak bakışlarını ona yönlendirdiğimde suratında hâlâ bir gülümseme olduğunu gördüm. Beyaz tenine uygun güzel bir eşarp takmıştı ve çok güzel duruyordu.

"Sen nasılsın?" dedi tatlıdan küçük bir çatal alıp bana dönerken.

"İyiyim çok şükür, sen?" hiç tanışmadığımız halde konuşması garip hissettirmişti.

"İyiyim ben de, adım Müzeyyen bu arada." dedi, batmaya yakın olan güneş benim yan tarafımda olduğu için bana bakarken yeşil gözlerini kıstı.

"Caner ben de." diye mırıldandım.

O sırada bakışlarım bizi izleyen kadın topluluğuna gitti, bizi inceliyorlardı. Ve fısıldaşıyorlardı. O sırada bir teyze gözlerini örgüsünden çekmeden çayını almaya çalıştığında yanlışlıkla yanda duran kadının ayağını tuttu.

"Kız napıyon..." dedi ağzından değişik bir şive kaçarken.

"Amaaa ayağını mı tuttum kız?" dedi diğer teyze.

Bu görüntüye dayanamayıp kahkaha attığımda benimle beraber herkes güldüğünde gözlerim kısılmıştı gülmekten.

Gülerek kafamı yana çevirdiğimde Müzeyyen yüzüme bakıp gülümsedi.

"Dediği kadar varsın." dedi birden, gülüşüm yavaş yavaş solarken kaşlarım çatıldı.

"Ha?" diye sorduğumda o dudaklarını yalayıp önüne döndü.

"Müzeyyen." Kürşat'ın sesi geldiğinde herkesin bakışları sokağa dönmüştü.

Beyaz gömlek, siyah pantolonu ve kehribar rengi tesbihi ile bir eli cebinde, kaşları çatık bir şekilde bize bakıyordu. Kadınlar fısıldaşmaya başladığında Müzeyyen elinde ki tabağı kenara bıraktı ve yavaşça Kürşat'a ilerledi.

Kürşat kız yanına gelene kadar bakışlarını benden çekmedi, dünden beri onu ilk defa görüyordum. Bu yüzden çok garip hissediyordum.

Müzeyyen yanına gittiğinde Kürşat bakışlarını benden çekip onunla beraber yürüyemeye başladı. Benim penceremin önüne geldiğinde aklına gelmiş olmalı ki ters bakışlarını pencereye yöneltti.

"Almış, almış." Müzeyyen gülerek söylediğinde Kürşat pencereme tesbihini çevirerek baktı, dudaklarının kenarı kıvrıldı. Önüne dönmeden önce bana bir kez daha baktı.

Daha sonra ikisi konuşarak yanımızdan uzaklaştıklarında ben afallamış bir şekilde onları izliyordum.

"Çok yakışıyorlar, maşallah." dedi bir kadın. Bakışlarımı kadın topluluğuna çevirdim.

Eğer düşündüklerim doğruysa... hayır ya olmaz. Öyle değil mi?

Bir erkek bir erkeğe öyle bir şey hissedebilir mi ki?

Ya da bir kadın bir kadına.

Köyde daha önce birbirleri ile yatan, ergenlik çağında ki kızları ve birbirlerine dayayan çocukları bilip görüyordum. Ama sadece cinsel açlıktan dolayı birbirlerine öyle yaklaşıyorlardı. Duygusal anlamda bir bağları yoktu.

Ama eğer düşündüğüm şey doğruysa Kürşat aynı bir kızdan nasıl hoşlanıyorsa benden de aynı şekilde.... Düşüncelerim de bile tamamlayamıyordum bu sözü.

İştahım yine kapanırken tabağı pencere kenarına bıraktım. Cebimdeki paketten bir sigara daha çıkarıp dudaklarımın arasına aldım.

Düşünmemek için kafamı dağıtmam gerekiyordu.

***

Caner homofobik değil ama daha önce hiç böyle şeyler hissedip görmediği için biraz o türden tepkiler veriyor, kabullenmesi zaman alıyor.

Caner böyleyse, Kürşat kim bilir neler düşünüyor....

MEMLEKETSİZ Where stories live. Discover now