🕊️14🕊️

104 8 68
                                    

Yayınlanma tarihi:
21 Eylül 2021
9.15

Sabahın bu erken saatinde atıp bekletmeyeyim dedim:)
Güne biraz zor başladım. Halsizlik diz boyu. Şu an klavyeyi zor kullanıyorum.  Daha da artmadan halsizliğim bölümü düzenleyip atmak istedim. Madem her Salı günleri düzenli olarak bölüm atacağız kararlılık gösterelim bu konuda değil mi? ☺️🙈 Gevşekliğe ve hastalıklara ve dahi yoğun geçen zamana boyun eğmek yok:D

Yola devam canla başla❤️

Keyifli okumalar dilerim değerli Hasna severler🌹❤️
.
.
.
.
.
.
.

Halam bir ona bir elindeki makasa bakıyordu. Şermin'in aklındakini okumuş olmalıydı ki sinsice güldü.

"Ödet şuna da aklı başına gelsin."

Şermin annesinin onayını da almış olmanın memnuniyetiyle göğsü kabardı. Daha sonra bana doğru geldi.

"Demek bana yalancı dersin ha? Bana yalancı demenin ve Sinan'ı ayartmaya çalışmanın bedelini ağır ödeteceğim sana." dedi. Gözlerinde öfke, nefret ve kin üçlüsü el ele vermiş hakimiyet kurmuşlardı. Dişlerini sıkarak elinde makasla üstüme yürüyordu.

Ayağa kalkıp kaçmaya yeltendim hızlı bir manevrayla. Kafamın yere çarpmasıyla afallamıştı bedenim. Hiç dermanım yoktu. Fakat Şermin'in bu öfke ve kızgınlıkla yapabilecekleri karşısında korkmuştum. Hele de annesinin onayını almışken. Korkunun verdiği güce sarılarak can havliyle kapıya koştum.
Kapıya ulaşamadan halam kapıya yetişti ve kapının önünde siper oldu. Tek çıkış yolumu kapattı. Odanın içinde çığlık çığlığa bir oraya bir buraya kaçıyor:

"Şermin ne olur bir delilik etme." diyordum.

"Kurtuluşun yok Hasna hanım. Bugün bu odadan eskisi gibi çıkamayacaksın."

Şermin  elindeki makasla arkamdan kovalıyordu. Nefes nefese kalmıştık ikimiz de.
Gücüm azalmıştı. Daha fazla dayanacağımı sanmıyordum. Nitekim öyle de oldu. Şermin kükreyen bir aslan gibi üstüme atladı ve beni sıkıca tutup yere attı. Yüzü koyun düşmüştüm. Kalkmak için zorladım kendimi. Ama çoktan Şermin üzerime oturmuştu bile. O kadar güçsüz hissediyordum ki; ona karşı koyamıyordum. Halam öylece bizi izliyor içten içten gülüyordu. Bunu fark edebiliyordum.

"Şermin ne olur yapma! Bırak elindeki makası."

"Oldu canım. Başka emrin!" Dalga geçerek bir kahkaha attı.

Yalvarmaya devam ettim. Bir yandan da ağlıyordum.

"Şermin yalvarırım dur! Ne olur beni bırak? Ne olur saçlarımı kesme."

"Boşuna yalvarma. Elimden kurtulamazsın." dedi kahkaha atmaya devam ederek.

"Şermin ne olur? Ne olur beni bırak? Saçlarımdan ne istiyorsun? Hala ne olur bir şey söyle." diyerek halama seslendim. Belki insafa gelirdi diye. Ama yok. Halam da insaf ne gezsin. Maalesef hiç bir şey demedi.

Yalvarmalarım boşunaydı. Saçlarımı tutup kökten gelişi güzel kesmeye başladı. Birer birer önüme  düştüler. Uzun buklelerimin her birine acıyarak baktım. Canımdan can gidiyormuş gibiydi. Nasıl gitmesindi ki? Annemin çok sevdiği, her zaman özenle tarayıp ördüğü ve öpüp kokladığı saçlarım kesiliyordu.

"Saçlarını sakın kesme Hasna'm. Hep böyle uzun kalsın." demişti bir keresinde.

"Tamam anneciğim. Kesmem asla." demiştim gülümseyerek. Gece uyurken saçlarımı okşayıp sevişini öyle çok severdim ki...

HASNA (Devam Ediyor)Where stories live. Discover now