✵ 11 ✵

12 2 0
                                    

-Thalia'nın Ağzından-

''Beni bunca acının içinde bırakma,

Beni dışarıda yağmurda bırakma,

Geri dön ve gülüşümü bana geri getir,

Gel ve bu gözyaşlarını al götür,

Kollarının beni sarmasına ihtiyacım var.''

Bizimkilerin gittiği günden bir hafta sonra bizde hastaneden çıkmıştık. Londra'da günlerim cidden çok sıkıcı geçmişti. Zaten 1 ay ful dinlenmiştim. Ardından antrenmanlarımı, kalbimin izin verdiği kadarıyla, zorla da olsa yapmıştım. Carol teyzelerde kalıyordum. Eşiyle küçük, bahçeli bir evde yaşıyordu. Bahçesi papatya doluydu. Tek sevdiğim papatyalar onunkilerdi. Helen'ın odası artık benim odamdı. Her ne kadar orada kalmak istemesem de Carol teyze çok ısrar etmişti. Öğrendiğimiz gerçekten sonra sen artık benim kızımsın demişti. Diana ve Dean da bir defa uğrayınca benim onların üzerine saldırma girişimim yüzünden kaçıp gitmişlerdi.

Telefonumu nasıl buldular bilmiyorum ama sürekli oradan da rahatsız etmişlerdi. Onlar yüzünden bir kez daha telefon numaramı değiştirmiştim. Arabamı almamışlardı. Ev zaten benim üzerimeydi. Dean 18 yaşıma girince evi benim üzerime yaptırmıştı. Ayrıca Dean hâlâ kartlarımı iptal etmemişti. Bu işime gelirdi.

Bay Turner, Bay Jones ve eşi birkaç defa uğramışlardı. Bay Jones bir defasında çocuğunu da getirmişti ve onunla deliler gibi oyun oynayıp durmuştuk. Diego'nun annesi ve babası da düzenli olarak uğramıştı. Onların da kızı sayılırmışım artık. Neden sayıldığım kısmını ise anlamak istememiştim. İşime gelirdi sanırım :)

Bizi Fransa'ya davet etmişlerdi ama uzun yolculuklara gelemeyeceğim için gidememiştik. Buraya gelmeden bir gün önce bomboş yürürken kuaför görmemle ani bir kararla saçlarımı boyatmaya karar vermiştim. Saçlarım da epey uzamıştı ama onlara dokunmamıştım.

Carol teyzenin ısrarlarına rağmen orada bir hafta daha kalamadan burada buldum kendimi. Buradan bundan sonra kolay kolay ayrılacağımı sanmıyordum. Ve üstelik artık beni buraya bağlayan şeyler varken.

Buradaydım.

Kalabalık ortamlarda gerilip hemen eve kaçmak isteyen ben etrafımdaki kalabalığı özlemiştim, buraya muhtaç hissetmiştim kendimi. Nigakira'ya.

Arabamdan inmiştim, genelde öğretmenlerin arabalarını park ettiği yere arabamı park etmiştim. Bu arada evet, dışarıdan araba falan gelebiliyormuş, o yüzden her marka arabalar vardı.

Valizimi alıp okula doğru hızla ilerledim. Ve onları gördüm. Gülüp, şakalaşıyorlardı. Onları izledim bir süre. Diego ve Benard'ı. Beni fark etmiyorlardı. Tam okula gireceklerken onları yakalamıştım. Gerisini biliyorsunuz zaten.

Mışıl mışıl uyurken sesler duydum. Birisi takır takır bir şeyler yapıp duruyordu. Yastığı kafamın üzerine geçirip uykuma döndüm. Karnımın üzerinde hareket edip duran şeyle huylanıp aniden yataktan fırladım.

''Ne oluyoruz ya?'' diye konuştu tek gözü açık bana bakan Alita.

Yataktan aniden fırlamamla karnımdan uçan şey Alita'nın koluydu.

''Kızım eline koluna sahip çıksana sen ya!''

Elim hızla inip kalkan göğsüme giderken yatağa oturup komodinde olan su şişesini diktim.

Korkudan elim götüme kaçmıştı. Böcek sanmıştım be! Belki de bir yılandı! İğrenç!

''Biz neden her beraber uyuduğumuzda normal uyanamıyoruz anlamıyorum'' dedi Diego gülerken.

NIGHT QUEENWhere stories live. Discover now