✵ 9 ✵

14 2 0
                                    

-Diego'nun Ağzından-

O gün telefonla konuştuktan sonra rastgele bir odaya girmiştim ve o odanın Thalia'nın odası olduğuna adım gibi emindim. Onun gibi kokuyordu. Odası onun karakterine göre dizayn edilmişti. Odasının bir yanı kitaplıkla kaplıydı. Camının önünde yatağı duruyordu. Kapalı balkonunda ise çalışma masası. Kocamanda giyinme odası vardı. Onun kokusu beni mest ederken, artık bu kokunun beni boğmaya başladığını fark edip odanın kapısını kapatmış ve aşağıya salona, koltuklara yatıp uyumuştum.

Daha fazla o oda da kalırsam onun kokusu olmadan yaşayamayacağımı biliyordum. Ona her an muhtaç olurdum...

Bay Turner ve Bay Jones sabah kahvaltı hazırlamış ve bize neler olduğunu anlatacaklarını söylemişti.

Bay Turner yıkılmış gibi dururken ağzını açtı ve:

''Doğru.'' dedi sadece.

Herkes neyin doğru olduğunu anlamıştı. Thalia evlatlıktı. Suçsuz bir bebek alıkoyulmuştu ve bir kişinin kolayca karşı çıkamayacağı işkencelere maruz kalmıştı.

Bay Jones devam edip:

''Hastanedeki arkadaşımızla konuştuk. Araştıracak, kimin bebeği olduğunu. Ama bulamama ihtimali var. Çünkü kaç sene olmuş sonuçta. Ayrıca...'' dedi ve derin bir nefes aldı.

''Doğduğu an hastaneden kaçırılmış olduğunu düşünüyoruz. Ailesi vermemiştir.  Vermişte olabilir'' dedi belirsiz konuşurken.

Herkes duyduğu gerçekle oturduğu sandalyeye sinip kalmıştı. Ben ise içimdeki nefreti büyütmekle meşguldüm. Hem öz ailesine, hem de üvey ailesine... Havada birkaç küfür uçuşurken Bay Jones herkesi durdurup neler yapabileceğimizi söyledi. Thalia uyanınca o sormadıkça ailesini ona söylemeyecektik. Zaten üvey olduklarını sezmişti... Gerçek ailesini nasıl bulacağımızı ise hiç kimse bilmiyordu.

Ardından çıkıp hastaneye gittik. Günlerdir bekliyorduk. Belki 5 belki 6 gün olmuştu. Her gün hastaneye gidiyorduk ama sonuç hep aynıydı. Uyutuluyor ya da uyanması kendine bağlı deniliyordu. Onu bize göstermiyorlardı, özel bir yoğun bakım odasında olmasına rağmen. Bunun sebebinin üvey annesinin izin vermediği için olduğunu öğrenince kimse yerinde duramamıştı.

''Başlarım ama'' dedim sinirle yerime oturup.

Hemşire elindeki ilaçlarla, malzemelerle odaya girdi. Bir kaç saniye sonra odadan çığlıkları yükseldi.

''Kalbi atmıyor. Doktoru çağırın!'' diye bağırdı içeriden.

Hepimiz ayaklanıp odaya girmeye çalıştık.

Hemşire beni ittirirken:

''Beyefendi şu an odaya girmeniz mümkün değil. Çekilin lütfen''

Doktor omzuma çarpıp içeri geçerken bizi ittiren hemşireyle dışarı çıkmak zorunda kalmıştık. Gözlerimden yaşlar akarken, herkesin gözlerinden de yaşların akmakta olduğunu gördüm.

Bay Turner başını elleriyle tutup duvarın yanına çökercesine oturdu.

Herkesin hali perişandı. Yaklaşık bir aydır tanıdığımız kız için içimiz parçalanıyordu. 1 aydır kalbimi yavaş yavaş fetheden kız için kalbim acıyla atıyordu...

Doktor yaklaşık yarım saat sonra odanın kapısını açınca ortamıza dikilip konuşmaya başladı:

''Kalbi durmuştu fakat şu an çalışır durumda. Kendini zorluyor, uyanmak için. Acı içinde olmalı. Kaç gündür göremediğimiz değerleri bugün gördük. Yavaş yavaş kendine gelmeye başlıyor. Uyutmayı kestik, şu an kendi halinde uyuyor. Önlem alıp, teker teker girmek şartıyla onu ziyaret edebilirsiniz. Geçmiş olsun tekrardan'' dedi arkasını dönüp gitti.

NIGHT QUEENWhere stories live. Discover now