Ilgın'ın geleceğini tamamen unuttuğumu fark ederek "Tamam birazdan iniyorum" diye yanıtladım. Oya Abla hemen inmediğim için bana baksa da ne düşündüğünü söylemedi.

Olabildiğince hızlı bir şekilde aşağı indiğimde Ilgın ve Demir'in birbirleri yokmuş gibi takıldığını gördüm. "Günaydın."

Ilgın ayağa kalktı neşeyle. "Günaydın." 

Ilgın bana sarılırken Demir ile göz göze geldik. Dün zaten bozuşmuştuk. Bugün de Ilgın'ın gelmesi... Beni her an boğazlayabilirdi bu adam. 

"Bu durumun bir açıklaması vardır umarım." dediğinde en güzel gülümsememi takınarak "Bir kardeşin olduğunu bilmiyordum Demir. Onunla tanıştığım için çok mutlu oldum." dedim. Sanki inat yapar gibi. 

Demir gözlerini kısarak bir süre bana baktı. "Sana anlatmış belli. Sen de bu yüzden destek çıkıyorsun." dediğinde ne demem konusunda kararsız kalıp Ilgın'a baktım. Demir ile konuşabilme şansı olmasını istediğini gözlerinden okuyabiliyordum.

"Sana inat yaptığım bir şey değil Demir. Bu evde birlikte yaşadığımıza göre kendi misafirimi çağırabilme hakkım olduğunu sanıyordum." Demir'in yanan bakışlarıyla karşı karşıya geldim.

"Konu eve misafir çağırman değil. Bunu sen de biliyorsun." 

Buz gibi bir sesle cevap verdiğinde omuz silkerek Ilgın'a baktım. "Sana dışarda kahvaltı ısmarlasam alınmazsın değil mi?" 

Ilgın kırgın bir şekilde başını sallayınca içim acıdı ama burası Demir'in eviydi. "Tamam canım sen bahçede beklersen hemen çantamı alıp geliyorum." diyerek merdivenlere doğru bir adım atmıştım ki Demir "Kahvaltıya kalması benim için sorun olmaz." dedi. Gülümsedim. Ilgın mutlu bir şekilde teşekkür ederken Demir bana bakıyordu.

"Tamam o zaman." diyerek Ilgın'ı masaya davet edince o önden giderken Demir'e dönüp "Teşekkür ederim." diye fısıldadım. Demir bir tepki vermedi. Onun için bu durumun ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyordum aslında ama Ilgın'ın ne hissettiğini de tahmin edebiliyordum. Hiç suçu olmadığı halde dışlanması adil değildi.

Masaya oturduktan sonra Oya Abla servis yapınca "Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek. O gittiğinde Demir ve Ilgın yemeklerine gömülmüşlerdi ama onların böyle sessiz kalmasına izin veremezdim.

"Ilgın sen mimarlık birinci sınıftın, değil mi?" 

Ilgın gergin bir şekilde gülümseyerek başını salladı. "Nasıl gidiyor dersler?" diye sordum onu konuşturmak için.

"Yeni başladığım için şu an pek bir şey anlayamadım. Arkadaş edinmeye çalışıyorum." 

Gülümsedim. "İlk sene öyle olur zaten. Biraz zorluk çekersin. Sonra seneler nasıl geçti anlamazsın, değil mi Demir?" 

Demir tepkisiz kalınca masanın altından bacağına teptim. Ilgın "Sanırım yanlış kişiyi tekmeliyorsun." dediğinde Demir kahkaha attı ama bu sefer tekmeyi doğru kişiye atmıştım. Sinirle bana dönünce "Cevap vermedin kocacığım." dedim gülümseyerek.

Demir alayla "Vereyim karıcığım, ne sormuştun?" dediğinde gülümsemeye çalışarak "Ilgın ile ne zamandan beri görüşmüyorsunuz?" 

Demir gözlerini kısarak bana baktı. "Bunun seni neden ilgilendirdiğini anlamadım." 

Başımı salladım. "Haklısın senin ailen, senin aşılmaz duvarların. Senin kuralların, senin evin." 

Başını kaldırıp bana baktı ciddi bir şekilde. Bir süre yemeğimle oynadım sinirle. O sessizlik beni öldürecek gibiydi adeta. Sonra Ilgın'a bakarak "İzninle." dedikten sonra ayağa kalkmıştım ki Demir de ayağa kalktı. Ona baktıktan sonra masadan ayrılıp bahçeye çıktığımda arkamdan geldi.

En Büyük Hayalimdin Sen -Tamamlandı-Where stories live. Discover now