deux

38 9 12
                                    






Beni K-pop'a sokan adamı hikayemde kötü karakter yaptığım için üzülsem de baskın ve yaşı büyük biri gerektiğinden uydu bence?? Bu instant regret yaşayan yazarınıza yardım edip bana yakıştığını söyleyin lütfen... :( Neyse, ilk bölümde Jiyong'a değinmediğimi fark ettim. Kwon Jiyong'u (yani G-Dragon'ı) hepinizin bildiğini düşünüyorum ama bilmeyenler varsa medya kısmına fotoğrafını bıraktım, hikayede 36 yaşında kendisi.

-

Herkesin özünde iyi olduğunu düşünürdüm. Kimsenin doğuştan kötü olmadığına, biz iyiyi düşünürsek başımıza hep iyi şeylerin geleceğine, insanlara hep iyi yaklaşmak gerektiğine inanırdım. Annem bana küçükken hep bunları öğütlerdi çünkü. Beni nazik biri olarak büyütmüştü. Ne zaman birine kaba olduğumu görse/öğrense bana çok kızardı.

Babam ise hep aksini düşünürdü. Annemin aksine, o zengin bir ailede büyümüştü ve dedem onu şirkete bir varis olarak yetiştirdiğinden olsa gerek, ağır bir karaktere sahipti. Babamdan korkarak büyümüştüm. Bana karşı yaklaşımı hep çok soğuk olmuştu çünkü. Benimle duygusal hiçbir bağ kurmazdı. Belki kendi babasından gördüğü bu olduğundan o da bana böyle yaklaşması gerektiğini düşünüyordu, belki de sadece karakteri buydu. Diyorum ya, hep insanların hareketlerine bir bahane bulmaya çalışıyor, iyi biri olduklarını düşünmek için uğraşıyordum.

Ama bunu Jiyong için yapamamıştım. Onu gördüğüm ilk andan beri ısınamamıştım ve o adamda bir şeyler olduğunu biliyordum. Başta onu sevmediğimden ajansa girmemeyi bile düşünmüştüm ve beni bu düşüncemden Jungkook vazgeçirmişti. Bu fırsatın bize gelecekte de yararı olabileceğini düşünüyordu. Psikolog olmak isteyen bana ne yararı olabilirdi bilmiyordum ama Jungkook müzisyen olmak istediği için adını duyurmaya dair her şansı değerlendirmek istediğinden onu yalnız bırakmak istememiştim. Şimdi düşünüyordum da, iyi ki beni vazgeçirmişti. Taehyung'ı görme, bir bakıma tanıma şansı yakalamıştım. Onunla yakınlaşmak istiyordum ilk günden beri. Soğuk ve umursamaz gözüken maskesinin altındaki gerçek benliğini çok merak ediyordum. Onun aslında böyle biri olmadığı benim gözümde bariz ortadaydı çünkü, biz Jungkook ile konuşup gülüşürken hevesle bize kayan gözleri, ne zaman diğer modellerin onun hakkında konuştuğunu duysa yere düşen başı, Jiyong onu peşinden bir yerlere sürüklerken önce itiraz edecekmiş gibi açılıp ardından hemen kapanan dudakları... Benim gözümde her şeyi ele veriyordu işte.

Yine de anlamlandıramadığım şeyler vardı... Acaba Yoongi ve Hoseok'un dediği gibi birilerinin kahramanı mı olmaya çalışıyordum? Taehyung'ın bu hareketlerini çok mu abartıyordum? Yoksa hepsini yanlış mı yorumluyordum? Taehyung bu kadar mutsuzsa neden Jiyong'u terk etmesindi? Yoksa Jiyong onu bir şekilde zorla mı yanında tutuyordu? Ama neden böyle bir şey yapıyordu?

Jiyong ile arabada yaptığım o konuşmanın üstünden iki gün geçmişti ve ben iki gündür aklımı kurcalayan bu sorular yüzünden uyuyamaz, hiçbir şeye odaklanamaz olmuştum. Taehyung'ı da o günden beri görmemiştim, sanki özellikle yapmışlar gibi tüm programımı değiştirmişlerdi ve Taehyung ile asla denk gelmiyorduk. Büyük ihtimalle bilerek de yapmışlardı. Tüm bunlar ise sadece şüphelerimi daha da doğruya çıkarıyorlardı.

"Hyung, beni duyuyor musun? İyi misin sen?"

Koltuğumda oturmuş bir şekilde derin düşüncelere kapılmış halimden Jungkook'un sesiyle çıktım. Beni düşüncelerimden kurtardığı için ona minnettardım, çünkü kendimi delirtmeme ramak kalmıştı.

"Evet evet iyiyim, Jungkook. Televizyona dalmışım."

"Ama televizyon kapalı."

Ben şaşkınlıkla açılan gözlerimi önümdeki gerçekten kapalı olan televizyona çevirirken Jungkook ise sıkıntılı bir ses çıkararak kendini kucağıma atmış, kollarını boynuma dolamıştı. Biz çocukken de ne zaman benim bir sıkıntım olsa bunu yapardı. Kendini benim üstüme atar ve ben ne olduğunu anlatana kadar üstümden kalkmazdı. Tabii artık küçük olmadığımız için bir sıkıntı vardı.

toxic / taejinWhere stories live. Discover now