"Ya sabır... Ne güzel bir adamsın sen yahu. Başka biri olsa girer içeri kafasını kırar. Sen tutmuş, çiğnemez diyorsun."

"Çiğnemez çünkü, bildiğim halde niye kızayım? Nilüfer, benim iki varlığım var bu dünyada. Biri sen. Biri de prensesim. Yok başka kimsem. Ben sizi kırdıktan sonra uyuyabilir miyim? Gitsin başkası olsun fırın erkeği, ben işin erkekliğiyle ilgilenmiyorum yahu. Ben kızımı üzemem."

"Hayatım. Üzme tabii. Ama bu kız daha çocuk. On sekizine girecek birkaç güne diye yetişkin olmuyor öyle hemen. Üzmeyeceğim derken yanlışına da destek veremezsin, olmaz."

"Dövmüşler oğlanı."

"Kim?!"

"Bilmiyorum Nilüfer ama bir görseydin. Ayakta duramadı. Bir de kurşun yemiş sırtına, sol omzunun arkasına. Meğer bu Kürşat denen adam korumak için götürmüş kendi evine oğlanı. Bilmeden adama da çattım."

"Efendiler efendiler diye de bağırmışsındır sen..."

"Hayatım yapma şunu ya..."

Annem kalkmıştı babam utançla gülümserken ve yanına oturup yanağını okşayarak, "Sen bu oğlanın adını duymaya alış derim ben İsmet Paşa" diye mırıldanmıştı. Babam hem ağlamaklı hem de tuhaf bir sevinçle gülümsemişti. Yanağını okşayan annemin elini tutup, avucunun içine üst üste öpücükler bırakmıştı ve "Duyacağım biliyorum" deyip aldığı derin bir nefes sonrası anneme dikkatle bakarak, "İstemeden üzeceğim ama kızım sonra anlayacak beni" diye eklemişti.

Ondan sonra uzun bir süre sessiz kaldıkları için ben de gizlenmeye devam etmeden odama geçmiştim ve bir uyuyup bir uyandığım uzun gecenin gündeminde hep babamın sözleri kalmıştı. Duyduklarımı unutmak istemiyormuşçasına aynı kelimeleri zihnimde çevirip durdum. Çevirdikçe babamın güvenini kaybetmek istemeyen tarafımla sarılıp ağlaşmıştık. Gözyaşı olmadan ağlamak ise, sabaha kadar yastık ıslatarak ağlamakla aynı değildi. O tuzlu şeylerin hüneri çokmuş, oradan rahatlıyormuş insan. Yanakları ıslatmadan ağlamak da sıktıkça sıkıyordu. Boğazına tonla halatı doluyorlarmış gibi boğuluyordun ama bir türlü buna son vermek gelmiyordu içinden.

Eve döndüğümüz andan şimdiye kadar devam eden yıkıcı düşüncelerim, telefonumdan yükselen titreşim sesiyle son buldu.

İki gün boyunca durmadan mesaj gönderdiğim, aradığım, ulaşamadığım halde aramaktan bir an olsun vazgeçmediğim Ozan nihayet bir yaşam belirtisi vermişti!

~

🐸 : Yaren kusura bakma telefon kapalıydı. Uyuyorsundur şimdi ama yazayım dedim. Beni merak etme😘
(05:17)

Yaren : Nerdesin? Sabah görüşelim hemen?
(05:17)

🐸 : Uyandırdım mı ya kusura bakma.
(05:17)

Yaren : Hayır ben zaten uyanmıştım. Ozan bak hemen görüşmemiz lazım çok önemli.
(05:17)

🐸 : Yaren. Ben evin altındayım. Gitmeden bi göreyim seni diye geldim. Pencere açık ama istersen sen aşağı gel, sizinkileri kızdırmayalım?
(05:18)

Yaren : Birazdan yanındayım. Manavın olduğu sokağa in😘
(05:18)

~

Üzerimde pijamalarımla odadan çıktığım gibi dış kapının önüne gidip ayakkabılarımı elime aldım. Ses çıkarmamak için neredeyse yere basmıyormuş gibi hareket ediyordum. Kapıyı açarken de bunu oldukça yavaş bir şekilde yapmıştım ve nihayet kendimi dışarı atmayı başardıktan sonra bir saniye bile oyalanmadan koşar adımlarla aşağı indim.

Buralar Karışır | askıdaWhere stories live. Discover now