8. Bölüm | "SADECE BİR DELİ"

5.5K 13 0
                                    

8. Bölüm | "Sadece Bir Deli"

Yavuz ile cumartesi için planladığımız akşam yemeği hakkında öğleden sonra yaptığımız telefon görüşmesine binaen, Ankamall isimli alışveriş merkezine nasıl gideceğimi öğrenmiş ve buluşma saatimizden birkaç saat önce orada olmak için metroya binmiştim.

Ankara metrosunun bunaltıcı, basık bir ortamı vardı. İstanbul'daki metroya bu yönüyle çok benzeşiyor olsa da, İstanbul metrosunda en fazla üç durak gitmiş birisi olarak geçtiğimiz durakların sayısı arttıkça bunalma eşiğim azalıyordu. Tam gerçek anlamda bunaldığımı düşünüyordum ki, binmiş olduğum metro Yavuz'un bana birkaç kez üstüne basarak söylediği Akköprü Durağı'na vardı. Kendimi koşarcasına dışarı attım. 

Açık havaya çıktığımda derin derin nefes alıp veriyordum ki, gözüm durağın ilerisinde kocaman harflerle beliren binaya takıldı: Ankara Emniyet Müdürlüğü.

Aklıma iki şeyi getirmişti bu tesadüf. Birincisi, pek tabii ki, babamın kazasının hala cinayet kapsamında soruşturulup soruşturulmadığı sorusuydu. İkincisi ise dün okul çıkışı dolmuş beklerken kendiliğinden gelişen bir süreç sonucu belki şu an sevgili olduğum Efsun'du. Tabii, babasının polis olmasından ötürü aklıma gelmişti ancak kalbinin olduğu yerde dev bir vicdan güdüsü taşıyan birisi olduğum hep söylenegeldiği için cep telefonumu cebimden çıkarıp, dün akşam vedalaştığımız esnada sabah yola çıkacağını söyleyen Efsun'u aradım.

İkinci kez çalmadan açınca, saatlerdir belki de telefon etmemi beklediğini düşünerek üzüldüm. 

- Hey!

Sesi, aradığım için mutlu olduğunu ve saatlerdir bekliyor olmanın kırgınlığından eser kalmadığını kanıtlarcasına sevinçli çıkmıştı. Dayanamayıp gülümsedim, bu gülümsenin yansıdığı bir ses tonuyla aynı kelimeyle cevap verdim: "Hey!"

- Ne yaptın, nerelerdesin merak ettim...

- Az önce indim, şimdi de metroya binip eve geçeceğim... Bizimkilerin haberi de yok, sürpriz olacak...

Bu sözünden sonra, olması gerektiği gibi sesi çok da hevesli çıkmadığı için bir önceki gün okul çıkışı bana dolmuşta sorduğu sorudan sonra aldığı cevabı hatırladım ve gerçekten ne demeye çalıştığını o an anladım.

"Hafta sonu ailemin yanına gideyim diyorum, sence bir şeyler yapar mıyız yoksa gideyim mi?"

Ben ise bu sorusuna karşılık Uygar'a maça gidip gidemeyeceğimizi sormuş, olumsuz cevap alınca da Efsun'a ailesinin yanına gitmesini söylemiştim! O tabii ki arkadaş grubuyla bir şeyler yapmayı kast etmemişti; baş başa bir şeyler yapıp yapamayacağımızı sormuştu! 

Aptal kafa, diye içimden geçirdim kendime kızarak. 

Bu esnada Ankamall'ın önüne gelmiş ve sinema filmlerinin yer aldığı tabelayı görmüştüm. Öküzlüğümü telafi etme fırsatı önüme gelmişti. Efsun telefonun öbür ucunda bir şeyler anlatırken sözünü kestim:

- Baksana, bu hafta çok güzel filmler varmış... Sen döndüğünde bir gün okul çıkışı gidelim mi?

Bir an duraksadı, cevabı beklediğim gibi kırgınlığını yüzeye çıkaran bir şekilde gelmişti:

- Bilmem, Uygarlara sorsana; ne diyecekler.

Gülümsememi bastıramadan cevap yetiştirdim:

- Uygar'la baş başa bir film izlemeyi pek tercih etmezdim doğrusu...

Konuşmasa da, telefonda kulağıma kadar gelen soluk alışverişinden güldüğünü anlayabiliyordum.

- Çabuk öğreniyorsun bir şeyleri yeni çocuk. Sevdim bunu.

REENKARNASYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin