6. Bölüm | "ONLINE"

1.7K 19 8
                                    

6. Bölüm | "Online"

Yeni okulumdaki ilk günüm o kadar hızlı geçmişti ki, nasıl geçtiğini anlayamamıştım! Sadece, iyi bir başlangıç yaptığımdan emindim zira sınıftaki benden başka 11 kişinin 7'siyle muhabbet kurmuş ve daha ilk günden okul çıkışında bir etkinliğe davet edilmiştim...

- Hadi be Artun, ikiletme işte; altı üstü Kızılay'a inip bir kahve içeriz!

Uygar'ın yalvarmaya beş kalmış ses tonunu Hami de desteklediğinde reddedecek bir halim kalmamıştı. Uyumsuz arkadaş profili çizmek, yeni bir okulda istediğim son şey bile değildi... Nitekim, son dersin çıkışında Uygar, Hami, Efsun, Nimet ve ben okulun önünden geçen dolmuşlardan birine atlayıp kısa süre sonra Kızılay'da inmiştik. 

Salaş görünümlü ve hemen hemen tüm salaş görünümlü mekanlar gibi samimi bir his uyandıran bir kafeye konuşlandık. Gelen garsonla kurdukları muhabbetten, yeni arkadaşlarımın müdavimi oldukları bir kafe olduğunu anlamıştım.

"E, okul açıldı ya; siz gene buradan ayrılmazsınız ha!" diyip gülerek yanımıza yaklaşan garsona karşı Uygar gülümseyip kalkacakmış gibi yapmıştı.

- Abi istemiyorsan gideriz ya, kalkın çocuklar...

Garson gülümseyip eliyle Uygar'ın omzuna hafifçe dokunduktan sonra bize döndü. Ne içeceğimizi sordu ve masadan gelen kahve siparişlerini alıp dönüp gitti. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Uygar yanında oturan Nimet'le fısır fısır konuşmaya, Hami de önündeki telefondan girdiği internette bir şeylere bakmaya başlamıştı. Benim yanımda oturan Efsun ise masanın üstünde duran peçetelikten çektiği bir peçetenin ucunu kıvırıyordu. Ona laf atma gereği hissettim.

- Çok sık geliyorsunuz galiba buraya... 

Sesimi işitince, sanki laf atmamı bekliyormuş gibi hızlı bir şekilde bana dönmüştü gözleri. "Hı hı" diye mırıldandı. Gülümsedim, o da gülümsedi ve bu kez o laf attı.

- Neden Ankara'ya geldin? Ne bileyim, İstanbul'da okul mu bitti?

Dalgınca başımı salladıktan sonra dudağımı bükerek cevap verdim:

- Bilmem! Üvey annem bana burayı layık gördü! Bir akşam eve geldi ve benim için yatılı bir okulda, tek kişilik kontenjan ayırttığını müjdeledi!

Efsun'un gözleri kocaman açılmıştı. Biraz da sormaya çekinircesine, annemin hayatta olup olmadığını sordu. Başımı 'Evet' anlamına gelecek şekilde sallamam üzerine daha da şaşırmıştı. 

- Peki o ne dedi? Yani, ne bileyim benim oğlum olsa bırakmazdım böyle bir durumda...

Tam cevabımı verecekken kahveler geldi, herkes içeceğine kavuştuktan sonra ortak bir muhabbet doğdu. Hami, telefonunun ekranını kapattıktan sonra Uygar'a hitaben seslenmişti:

- Gene çakmış sizinkiler ha!

Uygar, bilgiç bir gülüşle başını salladı. Sırtını sandalyesine yaslayıp gülümsemeyi sürdürdü. Benim meraklı bakışlarım üzerine Hami beni dürtüp kafasıyla Uygar'ı işaret etti.

- Uygar'ın babası Yenimahalle Belediyespor'un başkanı... Bu hafta da kazanmışlar, kaç haftadır kaybetmiyor sizinkiler Uygar?

Uygar iki elini havaya kaldırıp bir parmağı hariç hepsini gösterdi. Hami bir ıslık çalmıştı.

- Ula, bizim uşaklar o kadar hafta kaybetmeseler kurban keserum ha!

Kızların masadaki futbol muhabbetinden sıkılabileceğini düşünerek konuyu kapatmak üzere hamle yaptım ve hafta sonunda takımın maçına gitmeyi önerdim. Hami ve Uygar hararetle bu teklifimi kabul ettiler ve futbol bahsi kapandı.

REENKARNASYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin