7. Bölüm | "YENİ BİR TEMAS"

2K 12 1
                                    

7. Bölüm | "Yeni Bir Temas"

Ankara'nın, bir tek sabah kalktığımda iliklerime kadar üşüten ayazı hariç hemen hemen her şeyine alışıvermiştim. Üstelik, yeni hayatım o kadar hızlı ilerliyordu ki; geldiğim gün mesaj attığım Orçun'un iki gün sonra bana yolladığı mesaja halen cevap atamamıştım...

Günlerim temel olarak sabah kalkıp okula gitmek, akşamüstü ya etüt çalışması ya da sınıfta edindiğim arkadaşlarımla bir yerlerde oturup sohbet etmek ve akşam yurda dönmekle geçiyordu... Tabii, odaya girer girmez açtığım bilgisayarda iki güne bir denk geldiğim İnci'yle sohbet ediyordum.

Sırf ona kendimi açık etmemek adına, kendi kendime verdiğim "Kitap bitince kim olduğumu açıklayacağım" sözüme istinaden esasında çok sürükleyici olan romanı beş gündür elimde süründürüyordum... Neyse ki cuma günü gelmişti de, İnci'nin hafta sonu Kızılay'a gelme ihtimali belirmişti.

Bu düşüncelere kapılmışken omzuma dokunan bir elle irkildim. Dönüp baktığımda Uygar'ın bakışlarına maruz kaldım. Gülerek laf attı:

- Okulu çok sevdin herhalde!

Ne dediğini anlamamıştım ki, etrafıma  baktığımda sınıftaki herkesin toparlanmaya başladığını gördüm. Zil çalmış olmalıydı! Son ders o kadar sıkıcıydı ki, resmen hayal aleminde geçirmiştim koca kırk beş dakikayı...

Apar topar toplanmıştım ki, herkes dışarı akın etti. Okulun ne kadar kalabalık olduğunu ilk kez okul çıkışında fark etmiştim! Kalabalıkta peşimsıra gelen Uygar, Hami, Efsun ve Nimet ile birlikte ilerleyerek bahçeye çıkabilmiştim. Tanışalı kısa bir süre olmasına ve sınıftaki hemen hemen herkesle az çok muhabbet kurmama rağmen bir arkadaş grubu olarak kendimi beş kişilik grubumuza ait hissediyordum...

Sebebini açıklayamasam da, daha samimi ve daha eğlenceli geldikleri için bu çocuklarla zaman geçirmeyi tercih ediyordum. Hami'nin delikanlıca tavırları ona çoğu şartta sırtımı yaslayabileceğimi, Uygar'ın olgun ve dostane yaklaşımları başım sıkıştığında mantıklı önermeler getirebileceğini, Nimet'in ketum ve samimi hali onunla konuşabileceğim sorunlarımın sadece onda kalacağını, Efsun'un saf ve temiz hareketleri ise ondan hiç zarar görmeyeceğimi işaret ediyordu bana...

Yepyeni bir şehirde, sıfırdan bir hayata atılacaksanız yanınıza alacağınız dört kişi gibiydiler sözün özü!

Kalabalığın itiş kakışından, okulun dış kapısındaki huzura ulaşınca derin bir nefes alarak arkamdan gelen küçük arkadaş grubuma göz attım. Uygar eliyle karşıdaki dolmuş durağını işaret edince de duraksamadan devam ettim.

Dolmuşa ilk binen biz olmuştuk. İstikamet gene Kızılay olacağa benziyordu. Efsun benim yanıma, Nimet de Uygar'ın yanına oturmuştu. Hami ise, her seferinde olduğu gibi sürücü koltuğunun yanındaki tek kişilik koltuğa kuruluvermiş; derslerde nasıl olup da hiç kurcalamadığını merak ettiğim telefonunu bir çırpıda cebinden çıkarıp her zaman oynadığı futbol oyununu açmış ve içine çoktan gömülmüştü. 

- Hafta sonu ailemin yanına gideyim diyorum, sence bir şeyler yapar mıyız yoksa gideyim mi?

Efsun'un sorusunu ilk başta anlamamıştım, anladığım anda da Uygar'ın omzuna dokundum.

- Sizin takımın maçına gidiyor muyuz bu hafta Uygi?

Uygar başını olumsuz anlamda sallayıp benim anlam veremediğim bir gerekçe sundu:

- Bu hafta Çinçin deplasmanına gidiyorlar, mümkün değil gidemeyiz...

Benim anlam veremediğimi görünce de bir kahkaha patlattı. O saniye arkasını dönen Hami neye güldüğünü sorunca da aramızda geçen diyaloğu ve benim şaşkınlığımı anlattı. Hami de gülünce ben biraz sinirlenmiştim.

REENKARNASYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin