BÖLÜM 11

109 13 7
                                    


Jebin okul çıkışlarında Jae Hee'yle birlikte Fnc'ye gitmeye devam ediyordu. Ama bazen Jae Hee gelemiyordu çünkü Jebin'e dediğine göre başka bir işi daha vardı. Bu yüzden bazı günler çalışmıyordu. Yalnız çalıştığı günlerde çaktırmadan şirketi geziyordu. Bazen başkanın veya üst düzey çalışanların odasına içecek servisi yapıyordu. Hatta bir keresinde Ftisland'ın çalışma odasına bile girmişti. Uzun zaman pratik yapıp ne kadar yorgun düştüklerine de şahit olmuştu. Ara verdiklerinde menejerleri üyeler için içecek sipariş etmişti ve bunların servisini Jebin yapmıştı.

İşte yine yalnız olduğu günlerden biriydi. Kahve makinesini temizlemekle meşguldü ki o sırada kafenin telefonu çaldı. Başkan Jebin'in meşhur Türk kahvesinden istiyordu her zamanki gibi. Jebin mutfak işlerinde çok yetenekliydi ve tabii ki müthiş kahveler yapıyordu. Şirket de bunu hemen fark etmişti. Özellikle başkan durmadan Türk kahvesi istiyordu. Ama tabiki Jebin bunun Türk kahvesi olduğunu söylememişti kimlik gizliydi sonuçta. Bu onun özel tarifi olarak biliniyordu. Jebin hemen başkanın kahvesini hazırladı ve odasına götürdü. Çok zahmetli bir adamdı doğrusu. Böyle büyük bir şirketin ceosunun daha ciddi karakterli olmasını beklerdi ama hayal kırıklığına uğramıştı. Bunları düşünerek başkanın odasından tekrar kafeye doğru yürüyordu kii......

O da ne?!

Ne?!

Kim?!!

Hemen duvarın arkasına yaslanıp gözetlemeye başladı. Gözlerini kırpıştırıyordu Jebin. Az önce olağanüstü bir olaya mı tanık olmuştu? Yoksa deliriyor muydu? Stressten miydi acaba? Gözetlemeye devam etti. Bu adamın Cnblue'dan Yonghwa olduğuna emindi. Adam etrafı tedirgin gözlerle kolaçan ettikten sonra bitkin bir halde yürümeye başladı. Jebin gördüklerinin şokunu atlatamamıştı. Az önce tuvaletin önünde gördüğü ve selam verdiği temizlikçi ahjumma bir anda muhteşem Jung Yonghwa'ya mı dönüşmüştü?! Yonghwa gittikçe Jebine doğru yaklaşıyordu. Jebin şok halinde kitlenen bir insan olarak tabii ki de yerinden kıpırdayamıyordu. ~Nolur görmesin nolur görmesin~ diye düşünerek iyice duvara yapıştı. Ama çok geç Yonghwa kızı görmüştü. Normalde kahveci kıza selam verir geçerdi ama şimdi kızın tam önünde durmuş şüpheli gözlerle Jebin'e bakıyordu. Jebin'in dili damağı kurumuştu ve hafiften titriyordu. Ciddi korkmuştu hala şoktaydı. Belli etmemeye çalışsa da bir terslik olduğu belliydi ve lanet olsun ki bu Yonghwa'nın gözünden kaçmamıştı.

Kıza doğru eğildi ve "Sen...az önce...ne gördün?" dedi. Çok yavaş konuşuyordu ama endişesi sesinden belli oluyordu. Jebin bu ses tonuyla iyice afalladı. Duvarın içine girmek üzereydi ki bu hiç de fena olmazdı. Kekeleyerek cevap verdi.

-G-görmedim ben h-hiç bir şey görmedim.

-Emin misin?

Jebin zorla yutkundu. Gözleri yanmaya başlamıştı. Bu adamın sıkı hayranıydı ama niye şimdi bu kadar korkuyordu?

Sesi titriyordu.

-Ö-özür dilerim. B-ben...istemeden oldu.

Yonghwa geri çekildi sinirle saçlarını karıştırdı. Kendi kendine konuşuyordu.

-Aishh!! İşim başımdan aşkın zaten bir de bununla mı uğraşıcam şimdi. Bong Ki Joon seni bir bulayım! Senin yüzünden düştüğüm duruma bak!

Jebin hazır Yonghwa onu unutmuş kendi kendine kafayı fıttırırken ufaktan kaçmayı planladı ve hafif adımlarla yana doğru kaymaya başladı. Tam biraz uzaklaşmış arkasını dönüp koşacakken Yonghwa kızın omzundan çekip durdurdu. Artık sınırı aşmıştı. ~Anlaşılan dışardan gayet flower boy görünen Yonghwa tehlikeli ve henüz anlayamadığım bir yaratıkmış. Ya onu gördüğüm için bana zarar verirse?~

Jebin'in korkusuna kaçamamanın verdiği sinir ve üzüntü de eklenince artık bardak taşıyordu. Gözünden damlalar yavaşça kaymaya başladı.

-Dur bir dakika. Ağlıyor musun sen?

-Bana zarar verme özür diledim ya! Kimseye söylemem gerçekten.

Jebin istemsizce akan bir iki damla yaşı sildi. Ağlamıyordu sadece 2 damla yaş düşmüştü. Sadece korkuyordu ve eve gitmek istiyordu.

Yonghwa kızın kolundan tutup lavaboya yöneldi.

-Dur! Dursana!

~İşte bu sefer öldüm. Allah'ım ölümüm muhteşem Yonghwa'nın elinden ki olacaktı?~

Jebin kolunu kurtarmaya çalışıyordu ama nafile. Ancak erkekler tuvaletine kilitlenmişken kolunu kurtarabildi. Ve hemen bağırmaya başlayacaktı ama adam hızlıydı. Jebin daha bağıramadan eliyle kızın ağzını kapattı. Jebin işte şimdi gerçekten ağlıyordu. Gözyaşları Yonghwa'nın eline damlıyordu. Jebin gözlerini kapatıp beklemeye başladı. Sessizce ağlıyordu.

-Elimi çekicem ama sakın bağırma tamam mı?

Jebin yavaşça kafasını salladı. Zaten umudu kalmamıştı. Yonghwa elini çekti.

-Gözlerini aç.

Jebin ne emrolunursa onu yapıyordu artık .Gözlerini açtı. Adam gayet uzağında ellerini göğsünde bağlamış dikiliyordu.

-Neden ağlıyorsun?

Jebin cevap vermedi.Yonghwa devam etti.

-Sana zarar vereceğimden mi korktun?

Jebin yavaşça başını salladı. Bu 'evet senden baya bi korktum. Hala korkuyorum. Nolur beni öldürme' anlamındaydı.

-Bak özeltarifkahveidolü. Korkmana gerek yok. Evet görmemen gereken bir şey gördün ama ben prensip gereği insan falan öldürmüyorum tamam mı? Kimseyi öldürmüyorum. Eğer bir de kahve yapabilen biriyse hiç zarar vermiyorum. Bu sorunu konuşarak çözebileceğimizi düşünüyorum. Bana katılıyor musun?

Jebin derin bir nefes aldı. Ölüm tarihi bugün değildi anlaşılan. Rahatlamıştı.

-Katılıyorum kayakmerkeziidolü.

-Hahaha bak ne güzel anlaşıyoruz. Şimdi burdan çıkalım sakin bir yere gidelim ve bu konuyu halledelim tamam mı?

MISSIONजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें