BÖLÜM 17

56 11 9
                                    


Ertesi gün kızlar erkenden kalktılar çünkü planları vardı ve hepsini yoğun bir gün bekliyordu. Jebin yaklaşan sınavları için Jea Hee'yle ders çalışmaya söz vermişti ve Fnc'deki kafe sakin bir yer olduğu için hem de tanıdık olduğu için orada buluşacaklardı. Jieun önce işiyle ilgili bir mekan keşfine çıkacaktı mimar kızımız yeni projesi için yer arıyordu.Hea Ran ise ölen kızla ilgili araştırmalarına devam edecekti. Ailesiyle ve arkadaşlarıyla yeniden konuşacak kamera kayıtlarına ulaşmaya çalışacaktı.



Hea Ran kamera kayıtlarını incelemek için Junhyung'la polis merkezinin önünde buluştu. Kamera kayıtlarına önceden çok üstünkörü şekilde bakmışlardı tabi o zamanlar Hea Ran duruma baya sinir olmuştu savcılar özellikle de Junhyung olayı umursamadığı için. Ama artık anlıyordu. Polis eğer Hea Ran ve Junhyung'un yeniden bu kayıtlara bakmak istediğini öğrenirse şüphe oluşabilirdi.

İşte bu yüzden bir planları vardı. Başka bir olaya bakmaya gelmiş gibi yapacaklardı. Sonra Junhyung kamera kayıtlarının bulunduğu yerdeki polisleri oradan ayrılmaya ikna edecek ve Hea Ran kayıtların kopyasını alırken gözetmenlik yapacaktı.

Kapıdan girerlerken Hea Ran hafiften heyecanlanmıştı daha önce böyle gizli kapaklı bir şey pek yapmamıştı. Ya bir terslik olur da yakalanırsak diye korkuyordu. Adımlarını yavaşlattı ve kapının önünde durdu. Gözlerini kapatmış derin nefes almaya çalışıyordu. Junhyung yanında Hea Ran'ın olmadığını fark edince arkasa döndü. Bir iç çekip kızın önünde durdu. Normaldi daha dün baya alışılmadık şeyler duymuştu değil mi? Çekinerek Hea Ran'ın koluna dokundu.

"İyi misin?"

"Huh?!"

"Merak etme bir şey olmayacak. Zor biliyorum ama bana güvensen olur mu? O zaman bu işe odaklanman daha kolay olacaktır."

Hea Ran adama üzülmüştü. Ama şu an daha çok kendi durumuna üzülmekle meşguldü. Nereden bulaşmıştı bu işe?! Ama güvenebilirdi değil mi? Kimseye güvenmeyen Hea Ran bu sefer güvenmek zorundaydı.

Hem de tanımadığı birine.

İnsan bile olmayan birine..

Hızlı bir kahvaltıdan sonra Jebin de çıkmıştı evden. Kafeye tam zamanında varmıştı ama görünüşe göre Jea Hee henüz gelmemişti. Jebin gülümseyerek kafe çalışanlarına "Günaydın!" dedi ve sessiz olacağını düşündüğü bir masaya geçti.

Bir kaç dakika sonra Jea Hee yanında tanımadığı bir adamla içeri girdi. Jebin'i görüp el salladı ve yanına geldi. "Jebin gelmişsin çok beklettim mi tatlım?" Jebin dürüst davrandı. "Hayır 5 dk bile olmamıştır."

"Jebin'cim seni erkek arkadaşımla tanıştırmak istiyorum. Jang Min Woo. Min Woo hayatım bu da sana bahsettiğim yakın arkadaşım Kang Je Bin." Adam elini Jebin'e uzattı. Jebin şaşırmıştı. Jea Hee neden erkek arkadaşını da getirmişti ki?

"Jebin'cim bugün ders çalışacağımıza söz vermiştik ama biraz işim olduğu için pek çalışabileceğimizi sanmıyorum bizim 10 dk kadar sonra çıkmamız gerek." Jebin şimdi iyice şaşırmıştı işte. Sabah sabah buraya gelmişti hem de işi başından aşkınken. Ama bu Jea Hee'ydi. Yakın arkadaşlardı değil mi?

"Aah öyle mi? O zaman yapacak bir şey yok sonra çalışırız." dedi gülümseyerek. Sonra Min Woo'ya dönüp "Tanıştığımıza çok memnun oldum." dedi.

O sırada Yonghwa kafeye girdi. Yorgun görünüyordu. Jebin'le göz göze geldiler. Artık ortak sayılırlardı. Yonghwa o yorgun haliyle Jebin'e gülümsedi. Jebin bir anlık şoktan sonra anca karşılık verebilmişti. O şoku atlatana kadar Yonghwa kahvesini alıp onun yanına gelmişti bile. "Selam Jebin. Arkadaşların izin verirse 2 dk konuşabilir miyiz?" Jebin Jea Hee tarafından ekildiği için oluşan üzüntüsünden bir anda sıyrılmıştı. "Onlar da gidiyorlardı zaten."deyip gülümsedi. Jae Hee'ye sevgilisi birbirleriyle bakışıyorlardı. Bir sürelik garip sessizlikten sonra Jae Hee kocaman bir gülümsemeyle Yonghwa'ya dönüp küçük bir çığlık attı.

"OPPAAAA!!!!"

MISSIONKde žijí příběhy. Začni objevovat