"Günaydın." dedi duru bir sesle. Ne bekliyordum ki gideceği için üzüleceğini mi? "Gelsene." dediğinde tereddütle ona baktım. 

"Ne zaman gideceksin?" diye sorduğumda saatine baktı.

"Sanırım sadece 5 dakikam var." 

İç geçirdim. Uyuyor olsaydım buna bile sahip olamayacaktım. Göz göze geldiğimizde "Bahçede konuşalım mı?" diye sordum.

Başını sallayıp yanıma geldiğinde birlikte dışarı çıktık. Havanın bu kadar soğuk olacağını tahmin etmemiştim tabi. Üşümemek için kollarımı birleştirdiğimde üstündeki hırkayı çıkarıp bana uzattı. "Yok, gerek yok." diye itiraz etmeme aldırmayarak hırkayı omuzlarıma koydu. Ona bakarken "Teşekkür ederim." dedim.

Başını salladı. "Ben yokken kendine dikkat et. Güneş ve Ömür de sürekli geleceklerdir. Eğer bir şey olursa onlara söyleyebilirsin." 

"Sanki çok umrundaymışım gibi yapma Demir." dedim gözlerimi yüzünden ayırmayarak. Bir yandan da deli gibi onun için önemli olduğumu söylemesini istiyordum. Bana 'Benimle gel' dese her şeyi bırakıp giderdim onunla.

Gözlerini çevirip bana baktığında "Sen benim karımsın Hayal. Sana bir şey olursa sorumluluğu benim üstüme kalır."

"Bir şey olmaz merak etme." dedim sinirle. "O kadar bencilsin ki bana bir şey olması değil de sorumluluğu seni ilgilendiriyor." dedikten sonra hırkasını alıp eline tutuşturacaktım ki ellerimiz birleştiğinde beni hızla kendine çekti.

"Geldiğimde seninle ciddi ciddi konuşmam gereken şeyler var Hayal ama şimdi değil. Sadece bilmen gereken gözümde kariyerim için yaptığım evliliğin bir parçası olmaktan çok daha fazlasın. Çok daha değerlisin. Özelsin." dediğinde Ömür arabadan inip "Geç kalıyoruz." diye seslendi. 

"Bu ne demek?" diye sordum ama Demir cevap vermek yerine dudaklarıma küçük bir veda busesi kondurup gitmeyi tercih etti.

O arkasına bile bakmadan giderken benim aklım karışmıştı. Ne demek istemişti ve neden beni öpmüştü? Onun beni bu kadar etkilemesi haksızlıktı. Tamamen haksızlık!

***

"Hayal" diye seslenildiğini duyduğumda arkamı döndüm ve Sarpla karşılaştım. Bir haftadır okulda kovalamaca oynuyorduk resmen. Demir gittikten sonra kimseyle konuşmak istemiyordum. Onu defalarca aramıştım ama açmamıştı. Benden bu kadar çok kaçmasının nedeni neydi? Beni öperken ne kadar eğlendiğini bana oyun oynadığını düşünmeden edemiyordum.

Sarp koşarak yanıma geldi. "Nereye gidiyorsun?" diye sorduğunda omuz silktim. 

"Bilmiyorum." 

Bir an bana baktı. Sonra gülümseyerek "O zaman birlikte kahve içmeye gidiyoruz." dediğinde itiraz edecektim ama yapmadım. Neden yapmadığımı bilmiyordum. Demir benden kilometrelerce uzakta kim bilir beni kaç kez aldatmışken ben arkadaşımla içeceğim bir kahve için suçluluk duymamalıydım. Ve benimle konuşmak bile istemiyordu. Oysa ben hala onu özlüyordum. Tam bir salaktım.

"Arabam şurada."

"Senin arabanla gidersek sonra beni okula bırakmak zorunda kalırsın. Yakın bir yerde oturabiliriz." 

"Olur."

"Bir şey mi oldu?" diye sorduğunda cevap verip vermemek konusunda kararsız kaldıktan sonra "Sadece canım sıkkın biraz." dedim. 

Gülümseyerek "Senin gerçekten bir şey olmadan böyle surat asmadığını en iyi bilen kişiye mi bunu söylüyorsun? Günlerdir bunu anlayacağım diye benden kaçıyorsun, değil mi?"

Ne diyebilirdim ki, haklıydı. Demir de beni onun anladığının yüzde biri kadar anlasa ne olurdu sanki? Onun beni sudan çıkmış balık gibi sudan çıkarıp gitmesine inanamıyordum. "Sarp... bunu konuşmasak olur mu?" 

"Pekala pastalardan konuşsak nasıl olur?"

Ona dönüp şaşkın şaşkın baktım. Pastalara karşı zaafım olduğunu hala hatırlıyordu. "Hatırlıyorsun." diye mırıldandığımda "Unutmadım ki." dedi.

Aslında ona sormak istediğim o kadar çok şey vardı ki... Neden o kadar zaman sonra geri gelmişti, beni özlemiş miydi, o kadar zaman sonra ilk iş gününde beni görünce ne hissetmişti, o kadar ünlü bir doktorken neden üniversiteye gelmek istemişti... sorularım dağ kadardı.

Sarp hafifçe koluma dokunduğunda ürperdiğimi hissettim. O da hemen geri çekti zaten elini. "Şuraya oturalım mı? Pastaları güzel diye duymuştum."

Kaşlarımı kaldırıp "Kahve ısmarlayacağını sanıyordum." dediğimde gülümsedi.

"İkisini de ısmarlayacak kadar param var sanırım." 

Gülümsedim. Demir gittikten sonra koşarak Sarp'a gelmeliymişim meğer. Onun beni son günlerde hiç gülümsemediğim kadar sadece birkaç dakika içinde gülümsetebilmesi büyük bir başarıydı.

Sarp'ın dediği yere girip oturduğumuzda garson masaya menü bırakırken "Çikolatalı bütün pastalar ve iki kahve." dediğinde şaşkın şaşkın ona baktım. Sarp ise bana göz kırptı. Garson bir an bize baktıktan sonra giderken "Neden bunu yaptın ki?" diye sordum.

"Aslında yapmak istediğin bu değil mi?" diye sordu omuz silkerek.

İtiraf etmek istemesem de yapmak istediğim gerçekten buydu. "Ama keşke o kadar istemeseydin, o kadar yiyecek durumda değilim." 

"Sanırım sana biraz yardım edebilirim." dediğinde gülümsedim. Sonra hiç beklemediğim bir şekilde annemi taklit ederek "O tabaklar tertemiz olacak." dedi.

Buruk bir şekilde gülümserken Sarp bunu yakalamış olacak ki "Özür dilerim." diye mırıldandığında bir süre sessiz kaldım. Kendimi toparladığım sırada garson gelince bir süre daha beklemek zorunda kaldım. Garson giderken "Annem ve babam trafik kazasında vefat ettiler Sarp."

Bir süre bana baktıktan sonra bakışlarını kaçırarak pencereden dışarı bakmaya başladı. İç geçirdikten sonra tekrar bana dönerek ellerimi tuttu. "Biliyordum aslında ama neden bilmiyorum... Birden öyle içimden geldi. Düşünerek yaptığım bir şey değildi." dediğinde başımı iki yana salladım.

"İyi ki yaptın, onu çok özledim. Bir daha yapsana." dediğimde başını iki yana salladı.

"Hadi biraz ye." 

"Lütfen bir kere daha yap." diye ısrar ettim. Annemi çok özlemiştim. Şu zor günlerimde en çok ona ihtiyacım vardı ama o yoktu.

"Aaa ne çok konuşuyorsun." diye annemi taklit ettiğinde gülümsedim.

 "Hadi biraz ye." uslu bir çocuk gibi başımı salladıktan sonra önüme konulan tatlılardan birini seçtim. Tatlı yemek her zaman beni mutlu etmiştir. İlk tatlıyı bitirdikten sonra onun yemediğini fark ederek birini önüne ittim.

"Sen de ye." dediğimde gülümsedi. 

"Neden geri döndün Sarp?" diye birden sorunca bir an duraksadı.

"Neden bunu soruyorsun?" dediğinde omuz silktim. 

"Merak ediyorum sadece. Giderken sanki hiç dönmeyecekmiş gibi gittin. Orada yapacağın o kadar şey varken neden geldin? Bir şeyler ters mi gitti?" diye sorduğumda başını iki yana salladı.

"Sadece oraya ait olmadığımı hissettim." dediğinde başımı salladım. "Ama gittin, çok başarılı oldun. Hayalini gerçekleştirdin. Senin adına çok mutlu oldum gerçekten."

Sarp bir süre bana baktıktan sonra başını iki yana salladı. "Çok başarılı olduğum doğru ama... hayalimin bu olmadığını anladım." dediğinde önümdeki kahveyi başından aşağı boşaltabilirdim. Biri benim hayatımı bir şey uğruna feda ediyorsa o konuda çok iyi olmak zorundaydı ki ben onu rahatlıkla affedebileyim. Sarp devam edip "Oraya gitmem bir şeyi anlamam içinmiş Hayal. Benim hayatımda senden önemli bir şey olamazmış." dediğinde ağzım açık bakakalmıştım.

20.09.18 düzenlendi.

En Büyük Hayalimdin Sen -Tamamlandı-Where stories live. Discover now