(61) Büyü Artık!

78.7K 7.8K 17.4K
                                    

Bazen hayallerin değil rüyaların gerçek olmasını düşleriz.

Sinirliyim hem de hiç olmadığı kadar. Bana olanlara ve yapılanlara artık dayanacak gücüm kalmamıştı. İnsanlar fazla acımasızdı ve ben, sustukça daha fazla haksızlığa uğruyordum. Sinirlenmek istemiyorum ama son zamanlarda öfkemi kontrol etmekte güçlük çekiyorum. Öfkelenince bana anlam veremediğim bir şeyler olduğu için öfkeden kaçınıyordum. Peki, sinirlenince bana ne mi oluyordu? Sıradışı şeyler! Evet, bir türlü anlam veremediğim sıradışı şeyler oluyordu. Gözlerimin yeşili kan kırmızısına dönüşüyor ve bazı şeylerin kokusunu her zamankinden daha yoğun soluyordum. Etrafımdaki insanlar benim aldığım kokuları almıyor gibiydi. Birbirinden farklı kokuları onlar da soluyormuş gibi davranmıyorlar. Hiçbiri sıradan kokular değildi. İnsanı kışkırtıp baştan çıkartan etkileyici kokular her yerdeydi. Bu kokular hayatımda hiç eksilmediği için peşimi bırakmıyordu. Özellikle öfke anında daha yoğun soluyordum. Bu yüzden sessizliğimi koruyup öfkeden uzak durmaya çalışıyordum. Lakin okul hayatım bir cehennem gibi geçerken bu mümkün değildi! Olur olmadık zamanlarda değişen gözlerimi gizlemek için artık bir gözlükten daha fazlasına ihtiyacım vardı. Hadi ama, yeşilden kırmızıya dönen gözler fizik kurallarının dışındaydı! Bana neler olduğunu bilmiyorum, üstelik daha fazla ucube konumuna düşmemek için kimselere anlatamıyordum!

Eğer on bir yaşındaysanız ve okulda hâlâ sulu şakalara maruz kalıyorsanız, okul sizin için bir cehennem olabilir.

Çantamı yukarı kaldırdım ve çantadan sırama damlayan meyve suyu ve ketçapı izledim. Çantadan sızıp sırama damlıyordu. Çantanın içindeki eşyalarımın içler acısı haline bakmıyordum bile. Nurcan ve arkadaşları kıkırdayarak beni izliyordu ve ben, tüm sınıfın gözleri üzerimdeyken sakinleşmeye çalışıyordum. Ders arasındayken çantamı bu hale getirmiş olmalılar. Önceki derste çantamın içine ketçap veya meyve suyunu boca etmediler. Belki de parmaklarımın ucuyla çantayı havada tutmayı bırakmalıyım. En azından sıram daha fazla kirlenmezdi.

Nurcan, "Elzem," deyip üzülmüş gibi yaptı. "Çantanın içine kusmayı bırakmalısın," deyince kafasını çantanın içine bastırmak istedim. Hayır, bunu yapamam fakat yapmayı istiyorum.

Dik dik Nurcan'a bakmak dışında bir şey yapmıyordum. Çok fazla şey yapmak istiyordum ama kontrolümü kaybedersem kokulara karşı yenik düşebilirim. Ona olan bakışlarımdan rahatsız olduğu için gülüşü solarken, "Ne?" diyerek iri gözlerini kıstı. "Bir şey mi söyleyeceksin? Tabii konuşmayı biliyorsan," deyip güldüğünde gülüşü fazla yapmacıktı. İstesem ona öyle şeyler yaparım ki konuşmayı unuttururum bu kıza.

"Belki de kendinle daha barışık olmalısın?" diyerek onu izlemeye devam ettim. Pörtlek gözleri yeterince iriyken onları her büyüttüğünde yuvalarından fırlayacak sanıyordum. Kemikli yüzü ve sıska bedeninden nefret ettiği için kendinden daha güzel olanlara sinir olduğunu biliyorum. Neden mi benimle uğraşıyor? Çünkü henüz on bir yaşında olmama rağmen büyük küçük herkesi büyüleyecek bir güzelliğim vardı! Hatta bir defasında alışveriş merkezinde kırk yaşındaki bir adam tarafından göz hapsine alınacak kadar! Annem ve babam anlamamıştı ama ben, o hasta zihniyetli adamdan soluduğum iğrenç duygulardan her şeyi anlamıştım. Pedefoli pislikler her yerde ve o gün dakikalar boyunca uzaktan uzağa beni takip etmişti. Annemin elini bırakacağım bir boşluk aramıştı. Ben ondan gelen kokuyu soluduğum için o gün annemin elini hiç bırakmadım. Fakat her çocuk o tür insanlardan gelen iğrenç kokuları soluyacak kadar şanslı değil.

Ve bir gün haber başlıklarından okuruz kaybolan çocukları.

Ya da evinde tecavüz edip parça parça ettikleri genç kızları.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin