three

4.3K 461 523
                                    

Jennie'den

En azından annemlere yaşadığımın haberini verebildiğim için mutluydum. Şu an ise kahvaltı için tekrardan yerlere çökülmüş yemek yeniyordu. Bu sefer tedbirli gitmiştim. Büyük ayalı bir yaprak almıştım ve erkenden önüme yemeği alıp çaktırmadan yemeye çalışmıştım.

Son lokmamı da yapraktan alırken onunla göz göze gelmiştik. Elinde silahla sol çaprazımda duruyordu. Yapraktan yediğimi görünce olsa gerek yüzünden bir gülümseme geçmişti. Gözlerimi kaçırıp Maria'ya döndüm.

"Maria ben hep böyle yesem olur mu?"

"Normalde izin vermezdim ama zaten az yemek yiyorsun. O yüzden sıkıntı yok. Çok yeseydin diğerleri sana saldırabilirdi."

"Anladım, teşekkür ederim."

Oturduğumuz yerden kalktık. Maria tepsileri elime tutuşturunca sorar gözlerle baktım. "Bugün sıra sende. En son gelende yani."

Elimdeki tepsilerle çeşmenin oraya doğru ilerledim. Hepsini kenara koyduktan sonra teker teker yıkamaya başladım. Gerçekten her günüm böyle mi geçecekti? Tarla işleri, temizlik, ve yemek yaparak? Eskiden yaşadığım varlıklı hayat ile ters orantılı olarak sefalet içinde yaşamam trajikomikti.

Yanımdaki hareketlilikle bakışlarımı oraya çevirdim. Onun gelmesini beklemiyordum.

"Kimden öğrendin?"

Yıkamaya devam ederken cevap verdim. "Neyi?"

"Numaramı."

"Maria'ya sordum. Söyledi."

"Telefon olayından kimseye bahsetme. Maria'ya da."

"Tamam."

Bahsedecek kadar salak değildim. Gizlice, yapılmaması gereken bir şeyi yapmıştık ve birine anlatma gibi bir derdim yoktu.

Hala başımda dikiliyordu. Bakışlarımı yukarıya doğru çevirdim ve ona baktım. Gözlerini kaçırıp tepsiyi önüme atmıştı.

"Hızlı yıka. Sallanma."

O görmeden gözlerimi devirip yıkamaya devam ettim. O da uzaklaşmıştı yanımdan. Rahatlamıştım.

Bulaşık işi bittikten sonra toplama işi için tarlanın başka bir bölümüne gitmiştim. Yanıma erkek kölelerden biri yaklaşmıştı. Anlamadığım bir şeyler söylemişti.

Nasıl toplanacağını göstermeye başlamıştı. Başta iyi niyetli algılasam da gösterirken ki yakınlığı beni fazlasıyla rahatsız etmişti. Vücudumu vücuduna sürtüyordu resmen. İtekleyip sinirle konuştum.

"Dokunma. Ben yaparım."

İngilizce biliyor muydu emin değildim. Suratıma salak salak bakınca bilmediğini anladım. Ondan uzaklaşıp toplamaya devam ettim. Bu meseleyi Maria'ya söylemem gerekiyordu. Bizi gözetleyen askerler ise bir şey yapmamıştı, bu yüzden sinirim bozulmuştu.

Akşama doğru Maria yanıma gelmişti. Onu kenara çekip olanlardan bahsettim.

"Maria şurdaki beni rahatsız ediyor."

"O mu? Mümkün değil. Korkudan kimse bir şey yapamaz ki. Sen yanlış anlamış olabilir misin?"

Emindim. Yanlış anlaşılacak bir şey yoktu.

"Maria eminim. Vücudunu bana değdirdi sürekli."

"Jennie sana işi öğretmek istemiş işte. Yanlış anlaşılmalara müsait şeyler. Ne dediğini anlamadığın için de öyle gelmiştir."

Sinirle bir şey demeden tuvalete doğru ilerledim. Keşke ölseydim diye geçirdim içimden. Ağlamaya başlayınca hıçkırıklarım duyulmasın diye kolumu ağzıma bastırdım. Sakinleşene kadar orda kaldım. Neyseki gelen giden olmamıştı.

savior on the island, taennieOnde as histórias ganham vida. Descobre agora