"Sana güveniyorum."

Start from the beginning
                                    

Bir anda kalkıp yanıma geldi, elini uzattı.
Elini tutmamı istiyor sanıp tuttum elini. Güldü, elimin üstüne hızlıca bir öpücük kondurup bıraktı, diğer elimdeki tarağı aldı.
Şaşkın şaşkın bakıyordum öylece..
Sonra saçlarımı taramaya başladı...

Beni karnıyarığa çeviren abiye teşekkür edesim vardı şuan. Hep böyle davranıcaksa ben kesicem kendimi.
Ben bu düşüncelere daldığım sırada o saçlarımı taramayı bitirmişti. Uzanıp bir toka almaya kalkıştığım sırada elini elimin üstüne koydu.
"Toplama."
"Neden?"
"Saçlarını seviyorum.."

İyileşmek istemiyorum Allahım! İstemiyorumm!

Tolga'nın yardımıyla tekrar yatağa yattıktan sonra uykuya teslim olmuştum yine.

....Tolga'nın arkası dönüktü. Üstüne mükemmel oturan gömleğinin önce ön düğmelerini iliklemiş, şimdi ise kol düğmelerini ilikliyordu. Sonra sağdan bir karaltı çıktı, karaltının elindeki bıçağı görünce bağırmaya başladım. Bağırıyordum, ama sesim çıkmıyordu. Ağlıyordum çığlık atıyordum ama Tolga beni duymuyordu. Karaltı elindeki bıçakla Tolga'nın sırtını boydan boya çizdiğinde bir çığlık daha attım...

Uyandığımda korkudan nefes nefese kalmıştım. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Sağıma baktım, Tolga yoktu. Dirseklerimin üstünde doğruldum,
"Tolga?"
"Tolga?!"
Sesleniyordum ama cevap yoktu. Yastığın altındaki tabancayı alıp, zorla doğruldum, ayağa kalktım. Karnımı tutarak yürümeye başladım.
Desteksiz yürümek düşündüğümden daha zormuş. Dayanılmaz acı eşliğinde ilk mutfağa baktım, yoktu. Sonra salona geçtim, ki burada olacağına neredeyse emindim, ama burada da yoktu. En son tuvaletin kapısını tıklattım.
"Tolga?"
Cevap yoktu yine. Ayakta durmak ciddi manada güçleşmişti. Odanın kapısına geldiğimde acıdan ağlıyordum. Bir adım daha atacak halim kalmamıştı. Kapının hemen yanına oturdum, sırtımı duvara yasladım. Ağrı belki geçer diye dizlerimi kendime doğru çektim.
Allah belamı vermesin! Niye yaptım! Tiz bir çığlık çıkmıştı boğazımdan.
Dizlerimi daha fazla kıpırdatmadım. Kollarımı dizlerimin etrafında bağladım. Sağ elimdeki silah da öylece duruyordu. Başımı kollarımın arasına sakladım. Normal bir acı mıydı bu? Hayatımda hiç bu kadar çok acı çekmemiştim, hiç bu kadar çok ağlamamıştım.

Artık dayanılmaz hale gelmişti. Acıdan ellerim titriyordu. Dizlerimi kendime çekmem tamamen hataydı. Ama düzelmeye çalışırsam yine acı çekecektim, biliyordum. Yapabileceğim tek şey beklemekti.
Yalvarırım Yarı'm, gel artık..

İçimden "Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga Tolga..." Diye sayarak vakit geçirmeye, acıyı hafifletmeye çalışıyordum. Belki kulağa komik geliyor ama gerçekten yararı oluyor gibiydi.
Sonunda onu da bıraktım tabi. Yine ağlamaya başladım. Ta ki, kapının kilidinin sesini duyana kadar. Başımı kaldıracak halim yoktu. Ürkmüştüm, ama anahtarı olan bir katil veya hırsız fikri saçmaydı zaten, o yüzden sadece bekledim.
İçimden 'Bir, iki, üç...' Dedim ve Tolga'nın sesini duydum. Pardon, bağırışını.
"Helin!" İçinde hiç bir kalın harf bulunmayan bir ismi bu kadar ürkütücü bir şekilde bağırabilmek bir yetenekti bence. Zira yerimden sıçramıştım o bağırışla.
Başımı kaldırdım hafifçe.
Bir dizini yere koymuş, önüme çökmüştü. Elleriyle yüzümdeki saçları çekti,
"Ne oldu?!"
"Seni göremeyince merak ettim, kalktım, ama geri gidemedim odaya."
"Komodindeki notu görmedin mi?"
"Ne notu?"
"Boşver. Bu silah ne?"
"Sesini duymayınca korktum.." Sesim gittikçe alçalmıştı bunu söylerken.
Elimdeki silahı aldı, beline koydu.
Bir kolunu enseme, ötekini dizlerimin arkasına koyup kucağına aldı, kollarımı boynuna doladım, odaya götürdü, yatağa yatırdı.
Yavaşça uzanıp komodindeki notu aldım, o da hemen yanıma oturmuş, beni izliyordu.
"Güzelim, bir saatlik bir işim var, geleceğim. Uyandığın gibi masanın üstündeki ilaçları yanındaki suyla iç.." Kafamı çevirip baktım, çay tabağından bile küçük bir tabağın içinde 3 tane hap, hemen yanında da ağzına kadar dolu, büyük, bordo bir su bardağı vardı. Nota geri döndüm,
".... Uyanınca bana mesaj at, telefonun komodinin üst çekmecesinde. Seni seviyorum. T.H."
Gülümsedim, notu komodinin üstüne bıraktım. Hala bana bakıyordu. "Ben de seni." diyecek şekilde kıpırdattım dudaklarımı, gülümsedi.
"Neredeydin?" Dedim.
Elindeki ilaçları uzattı, tek tek hepsini içtim.
"Ahmet'leydim."
"Bu Ahmet; Ahu,Aleyna,Aysu,Aynur falan değil dimi? Gerçekten Ahmet yani?"
Gülmeye başladı.
"Ne o, kıskandın mı?"
"Evet." Dedim tek kaşımı kaldırarak.
"O gerçekten Ahmet. Ama olmasa ne fark eder? Bende bir Helin var, Ahular,Aysular,Pınarlar,Tubalar... Halt yemişler onun yanında."
Neşeli bir kahkaha attım.
"Acıkmadın mı?" Dedi.
"Belki, biraz."
"Ne yiyelim?"
"En çok hangi yemeği seversin?"
"Mantı." Dedi.
"Mantı yemek istiyorum."
Gülümsedi, telefonunu çıkardı. İnternetten bir şeyler kurcalayıp bir yeri aradı, adresi verip siparişleri verdi.

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now