10. Bölüm: Gerçekler ve Kavgalar

Start from the beginning
                                    

Tina omuz silkti. Victor'un bakışları gergindi.
"Siz gidin ben onu bulacağım." Dedi Victor.

Tina başıyla onayladı ve elimi tutu.

"Dikkatli ol!" dedim Victor'a.

Başını salladı ve yanıma yaklaşıp dudaklarıma ince bir öpücük kondurdu. Yüzüme bakıp başını salladıktan sonra gitti. Arkasından şaşkınca bakıyordum.
Beni öpmüştü, hem de Tina'nın önünde!

Tina'nın dudakları muzip bir edayla kıvrıldı.
Karşısında utanmaktan başka yapacağım bir şey yoktu. Dudaklarımı gizlice ısırdım. Tina koluma girdi ve hızlıca kuzeye gittik.

"Nereye gideceğiz?" dedim telaşla.

"Teyzemin yanına!" dedi Tina.

İlerlerken Tina aniden durdu. Eliyle işaret verip beni de durdurdu.

"Kasabada at var mı Yalen?" dedi bir şey biliyormuş gibi.

Başımı salladığım an kolumdan tutu ve yoldan sapıp kasabaya doğru koştuk.

"Tina saçmalama bizi görürler!" deyip kolumu çekmeye çalıştım.

Tina sessizliğini koruyordu. En sonunda nefesimi boşa tüketmemek için bende susmayı tercih ettim.

Kasabaya vardığımızda her yer sessizliğe bürünmüştü. Bazı evlerin kapıları açıktı ve etrafta dışkı ve çürük kokusu yayılmıştı. Tedbirli şekilde etrafa bakınıp yürüyorduk.

"Tina!" Diye fısıldadım.

"Şşt!" diye cevap verdi sadece.

Atların bağlandığı yer ana kulenin arkasında bir yerdeydi. Papaz atları hep uzun yolculuklar için kullanırdı aksi takdirde kasabada ata binip gezinmek yasaktı. Bunun nedenini bende ilk seferinde bilemezdim fakat sonradan öğrendiğim kadarıyla papaz atların başka kimsede olmamasını istiyordu.

Cahil piç ne olacak.

"Ne tarafta?" dedi Tina zoraki bir ses tonuyla.

Parmağımla ana kuleyi işaret ettim. Kulenin duvarları parlak taşlar ile örtülmüştü. Tam ucunda metal bir haç işareti de vardı.
Atların olduğu yere vardığımızda. İkimizden başka kişilerin olduğunu gördük! Loxias çamur kaplı ahırda çıplak bir şekilde yüz üstü yatıyordu! Tina dikkatlice yanına yaklaşırken beyaz bir at kişneyerek toynaklarını yere vurmaya başladı.

Tina'nın elleri Loxias'ın çıplak tenine çarpar çarpmaz vücudunun irkildiğini gördüm.

"Loxias uyan!" dedi Tina onu kaldırmaya çalışarak.

Tina gözlerini devirdi ve Loxias'ı omzundan tutup kaldırmaya çalıştı.

"Yalen yardım et!" dediğinde yerimden kıpırdayıp Loxias'ın boş koluna asıldım.

Ter, gübre ve toprak kokusuyla bezenmişti teni. Yüzümü ekşitip başka yöne döndüm. Sarı saçları şimdi ise çamur ile kaplanmıştı. Belden aşağı kısmına bakmamaya özen göstererek ayağa kaldırıp atların su içtiği yalağa oturttuk ve çenesinden tutup yüzünü dik tutmaya çalıştım. Hâlâ kendinde değildi.

Tina yanımdan ayrılıp iki bağlanan atın iplerini çözdü. Atlar kişneyip yelelerini sallıyordu. Tina'nın onları güçlükle tuttuğunu anlayıp pelerinimi omzundan çıkarıp Loxias'ın üzerine örtüm. Bu anı tekrar ve tekrardan yaşamaktan bıkmıştım.

Tina boşta kalan ile bana yardım edip Loxias'ı kaldırıp beyaz atın üstüne yatırdık. Tina kahverengi olan atın üzerine bindi, ben ise beyaz atın üzerine bindim ve kayışlarını avuçlarımın içinde itici sıktım. Açıkçası atın üzerinde kendimi güvende hissetmedim. Yavaşça kayışı şaklattım ve at birden çıkış yönünde doğru koşmaya başladı.

KARANLIĞA SIĞINAN IŞIK (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now