cp.21 "yeniden doğmak"

Start from the beginning
                                    

Dudağının kıvrılarak gülümsemeye dönmesi, eve geldiğinde onu bu şekilde görmek, Tom için ifade edilemezdi. Konu ne zaman Minho olsa, Tom her hareketine kilit vurup, sadece beklerdi. Geçmişi ona bunu öğretmişti. Minho onun kafasına bunları sokmuştu. Kaybetmemek için kendisine sahip çıkması gerekiyorsa, çıkardı.

Minho, izlendiğini fark edip de kafasını mutfak girişine çevirdiğinde gördüğü bedene bakakaldı. "Thomas?" Seslenişiyle titreyen sesi, kendisini koşarak uzun çocuğa yetişmek için kaldırdığı kollarıyla Tom onun belini kavramış, Minho bacaklarını beline sararken "Buradasın." demişti. "Tanrım, sonunda geldin. Buradasın."

"Buradayım." dedi Tom onun kokusunu içine çekerken. "Geldim, buradayım."

Minho, doladığı kollarını iyice sıkmış, "Seni çok özledim." demişti. "Seni o kadar çok özledim ki."

Tom, kucakladığı bedenle salona yöneldiğinde onu bırakmadan koltuğa oturmuş, tişörtün açıkta bıraktığı boynundan öpmüştü. "Ben de seni özledim Minho."

Minho, geri çekilip titreyen parmaklarını çocuğun yeni çıkmaya başlamış sakallarında, çene hattı boyunca gezdirdi. Tom, onun gözlerine bakarken gördüğü endişe ve özleme tutunmadan edemedi. İlişkileri o kadar karmaşık ve yoğun ilerlemişti ki, şimdi birazcık mola vermiş, yakınlaşmış gibi hissederken bu anda kalmak için her şeyini verebileceği farkındalığıyla yüzleşiyordu.

"Çok endişelendim. Bir şey oldu sandım. Bu kadar habersiz gittiğin hiç olmamıştı."

"Ülke dışındaydım." dedi Tom. Parmaklarını tişörtün içinden geçirmiş, bel kıvrımını okşamıştı. "Adamlarla anlaşmak uzun sürdü. Biraz sorun çıkarttılar."

"Ne oldu peki? Hallettin değil mi? Bir daha gitmeyeceksin?" Minho sorularını peş peşe sorduğunda Tom olduğu yerde yavaşça kaymış, başını koltuğun arkasına yaslamıştı. "Bilmiyorum." dedi. "Yorgunum sadece sarılarak uyusak olur mu?"

"Yemek!" Minho telaşla ayaklanmaya çalıştığında Tom beline iyice sarılmış, onu koltukta arasına alırken "Ocak yanmıyordu." demişti. "Gerisi önemli değil."

"Aç değil misin?"

Tom, yüzü hizasında olan çocuğa bakarken, "Değilim." dedi. "Yemeğe açlık duymuyorum."

Minho, parmaklarını onun göğsüne yaslarken elinin altında hızlı atan kalp ritmini hissedebiliyordu. Gözlerini kapatırken "Biliyorsun." dedi. "Bizi, olanları. Yapamayız."

"O gün Hyunjin ve Felix'e kızarken, asıl sinirlendiğin olay bizim ilişkimizdi. Farkındasın değil mi?"

"Bizden daha arkadaş oldukları kesin." dedi Minho gözlerini aralarken. "Lisede de öylelerdi. Yakınlardı. Biz de yakındık ama bizim yakınlığımız" Minho sustu. Düşüncelerini kafasında toparlamaya çalışırken "Bizim yakınlığımız farklıydı." dedi Tom onun cümlesini tamamlayarak. "Birbirine arkadaş gözüyle bakamayan iki sahtekardık."

Minho, Tom ile ilk tanıştığında onu çok çekici bulmuştu. Hatırlıyordu. Dövmelerini, yırtık tişörtü ve Fresha'yı almaya geldiğinde getirdiği o büyük siyah motorunu. Daha sonra Tom onları çevresiyle tanıştırdığında Arin'e aşık oluşunu, ona aşık olduğunu sanışını, hatırlıyordu.

Arin'i, Thomas'la aldattığı gece dün yaşanmış gibiydi.

Minho o zamanlarını geride bırakamamıştı. Etrafa ve en çok da kendisine duyduğu öfkesini besleyen asıl olaylar bunlardı. Minho bazen o kadar öfkeli hissediyordu ki en ufak fitil ateşlenmesi için yeterliydi.

"Ben yokken önemli bir şey oldu mu? Çocuklarımıza baktın değil mi?" Tom, gülümseyerek mırıldanırken sağ elini kaldırmış, koluna yatmış yüzün açıkta kalan yanağını okşamıştı. "Benden gizliyorlar." dedi Minho. "Bir bokluk döndüğünün farkındayım ama kafamı toparlayamadım bir türlü. Chan bir hafta yoktu. Dayak yemiş halde geri döndü. Hyunjin ailesi ile görüşmeye başlamış. Jisung'u kurtarabilmek için para lazımmış."

young and wild Where stories live. Discover now