cp.21 "yeniden doğmak"

746 82 286
                                    

merhaba!! bir an hic bitiremeyecegim bir bolum yaziyorum sandim sabahtan beri kontrol ediyorum umarim yazim yanlislari yoktur, genellikle gozumden kactigi icin..😔

onceki bolumlerde o kadar cok spoiler verdim ki bu bolumu okurken aciga kavusacak bir cok ana taniklik edeceksiniz

en basta da minho'nun asabi tavirlarinin kilidi cozulmus olacak, daha fazla spoiler vermeden gidiyorum bolum sonu konusmalarim var yine 😁😁

bolum sarkimiz🧚‍♀️

isaac- scorton's creek

iyi okumalar

cp.21 "yeniden doğmak"

Elinde tuttuğu anahtarlığındaki diğerlerinden farklı ayıcıklı olanı ayırmış, büyük evin girişinde verdiği derin nefesle kilidi döndürüp içeri girmişti.

Hava çoktan kararmış, en son konuşmaları üzerinden saatler geçip cevap alamadığında tekrar deliye dönmüş hisleriyle birlikte burada soluk almıştı. Adımlarını üst kata çevirip merdivenlerden çıkarken etrafın bu kadar soğuk ve karanlık olması hoşuna gitmiyordu.

Tom, lise yıllarından beri bu evde kalırdı.

Ailesi ile iş dışında görüştüğü yoktu. Büyük annesinin yanına taşınmak istemiş, sınırlarını o zamandan çizmişti. Büyük annesi vefat ettikten sonra da bu evden hiç ayrılmamıştı. Minho hatırlıyordu, okul çıkışı Tom onların okuluna uğrayıp kendilerini bu eve getirdiğinde, serin limonatalar ya da sıcak çikolatalar ile karşılayan küçük ve sıcak kadının anne tavırlarını, Tom'un sadece onun yanında çocuklaşmasını, her şeyi dün gibi hatırlıyordu.

Özlemişti.

Bir yandan kendisine ve ona o kadar kızgındı ki özlediği ve sevdiği şeyleri kaybetme evresine geçtiğini hiç fark edememişti. Ayrılıkları tanıştıklarından beri ilk defa bu kadar uzamıştı. Neredeyse iki hafta oluyordu.

Sabah saatlerinde aldığı mesaj sonrası cevap vermiyor oluşu onu endişelendiriyordu.

Tom'un yatak odası kapısını aralayıp dolabı içerisinde kendi eşofmanlarını çıkarırken üstüne, onun tişörtünü geçirmişti. Oldukça büyüktü fakat rahat ve güvende olmak istiyordu. Kafasını boşaltmak istiyordu. Endişeleri o kadar çoğalmıştı ki Tom'u görmeden, onunla konuşmadan yenebileceğini düşünmüyordu.

Merdivenlerden inip mutfaktan içeri girdiğinde, ezbere bildiği eşyalar arasında kendisine kahve demlemek onu zorlamadı. Lüks makineye toz kahveyi boşaltırken, evin aralanan kapısını da duymamıştı. Ağzında radyoda çalan şarkılardan birisi takılı kalmış, onu mırıldanırken düşünce içerisine dalmıştı. Beyninden çıkabileceği bir çıkış yoktu.

Tom, günler sonra evinden içeri girdiğinde, mutfaktan gelen loş ışık ve etrafa yayılmış kahve kokusunu beklemiyordu. Evin önünde araç yoktu. Gevşetmiş kravatını çıkarıp yere bırakırken, kravatın yanına ceketi ve küçük çantası eşlik etti.

Kaşları çatık, eli belindeki namluya uzanırken duyduğu mırıltılarla adımlarını yavaşlattı. Nefesini dışarı vermiş, geride bıraktığı çantası içine silahını koymuştu.

Mutfak girişine omzunu yaslayıp kollarını göğsünde birleştirerek etrafta dolanan bedene baktığında, bir yandan kahve içip, diğer yandan yemek yaptığını görüyordu. Kendi tişörtü içerisinde minik bir oğlan çocuğuna dönmüş, önüne gelen saçlarını arkaya yatırıp alnını açıkta bırakmıştı.

young and wild Where stories live. Discover now