(59) Zamanın Ötesinde.

Start from the beginning
                                    

Ninfa'lar kar gibi üzerimize yağmadan hemen önce elimi Cennet'e doğru uzattım. Küçük kız koşarak yanıma gelip kollarıma atıldığında diz çöktüğüm yerde ona sımsıkı sarıldım. Küçük bir güveyi andıran böcekler etrafımızı sarmış, bizi kuşatmıştı. Herkes ellerini sağa sola doğru çırpıp onları kendinden uzak tutmaya çalışıyordu lakin kurtuluş yoktu. Gözümün önünde Ninfa'lar uçuşurken Cennet'in korku dolu saf ruhunu soludum. Ağlamaktan kızaran gözleri çipil çipil bana bakıyordu. "Neden ağladın Cennet?" diye sorduğumda, "Annem," diye fısıldadı. "Annemi öldürdüler." Elif kahya her ne kadar süpürgesiz bir cadı olsa da Cennet'in annesiydi.

Elimi uzatıp yanaklarından süzülen yaşları sildim. "Şimdi beni dinle küçük Aykırı," diyerek ona gülümsedim. "Sana daha yaşanılır bir dünya armağan etmeden ölmeyeceğim. O dünyada daha mutlu olacaksın, yeteneklerini annen dahi kimseden saklamak zorunda kalmayacaksın," dediğimde gözlerim doldu. "En önemlisi korkmayacaksın, sana bıraktığım dünyada korkmadan büyüyeceksin. Bunu ister misin? Adın gibi bir cennette yaşamak ister misin küçük Aykırı?" diye sordum. Evet, Cennet'te bizden biriydi. O zamanlar bunu anlamamıştım ama aramızdaki çekimin asıl nedeninin Aykırı olmamızdan kaynaklandığını artık biliyorum. Bu küçük çocuk Muhafızlar'dan doğan bir Aykırıydı. Yeteneklerim eskiye göre daha güçlü olduğu için Cennet'in bedeninde soluduğum yoğun gücün Aykırılık olduğunu artık biliyorum.

"Yeteneğin ne?" diye sordum. Gözlerimizin önünde uçuşan Ninfa'lara ürkmüş gözlerle bakarken, "Bi-bir seferinde kendimi cehennemde buldum," diyerek hıçkırdı. "Çok korkunçtu. Oradaki yaratıklar çok korkunçtu," dediğinde henüz yeteneğinin ne olduğunu tam olarak bilmediğini anladım. Fakat bu küçük çocuğun Aykırı yeteneğini hemen çözmüştüm. Olağanüstü bir gücü taşıyordu küçük bedeninde. Doğa boyutlar arası her yaratığa sesini duyurabiliyordu, fakat Cennet her boyuta kapı açıp oraya gidebiliyordu. Cehennemin kapılarını farkında olmadan açacak kadar güçlüydü.

"Bir oyun oynayalım mı?" dediğimde başını sallayınca ona gülümsedim. "Oyunumuzun adı rüyayı yaşamak. Gözlerini kapatıp bekleyeceksin ve bir süre sonra bir rüyaya çekileceksin. Gözlerini açtığında ise o güzel rüyayı yaşıyor olacaksın," dedim.

Bir Ninfa Cennet'in ensesine doğru uçarken Cennet, "Uyandığımda annem yanımda olacak mı?" deyince içim acıyarak başımı salladım. "Söz veriyorum gözlerini tekrar açtığında annenin yanında olacaksın," dedim. Bu da yıllar sonra tuttuğum ilk söz olarak kalsın.

Cennet gözlerini kapattığı an Ninfa solungaçlarını onun ensesine geçirmişti. Gözlerini hızlıca açtı lakin gözlerinin beyazı bile simsiyahtı. Evet, o artık Cennet değildi. "Acı çekmemeli," diyerek sesimi onu ele geçiren yaratığa duyurmaya çalıştım. Çantamdaki hançeri çıkardım ve Cennet'e doğru uzattım. "Sizi özgür bırakan benim, bunun karşılığında küçük bir çocuğa merhamet göstermelisiniz," dediğimde Ninfa'nın kontrolü altında olan Cennet bıçağı aldı. Hemen sonrasında gözlerimin içine bakarak bıçağı kendi kalbine saplayınca hıçkırdım. Ninfa bana istediğimi vermiş ve Cennet için acısız bir ölüm yaşatmıştı. Evet, Cennet'in bedeni yere yığılıp tamamen ölmeden Ninfa onun bedeninden çıkmamıştı. Kalbine aldığı yaranın acısını çekmesin diye o ölene kadar beklemişti. Cennet dudaklarından süzülen kanla bu hayata gözlerini yumunca Ninfa onu özgür bıraktı. Cennet'in ensesinden ayrılıp burnumun üzerine konunca, "Teşekkür ederim," diye fısıldadım. En azından bu küçük isteğimi geri çevirmemişti.

Burnuma konan Ninfa, "Ayağa kalk Oyunbaz," diyerek kanat çırpıp uçtu. "Koloni seni bekliyor," diyen sesini zihnimde duydum. "Koloniye istediğini vermelisin."

Cennet'e bakmamaya çalışarak ayağa kalktığımda tüm koloninin etrafımda uçuştuğunu gördüm. Hiçbiri diğerlerine yaklaşmamış, koskoca koloni etrafımı sarmıştı. Kraliçe diğerlerinden ayrılıp omuzuma konduğunda diğerleri bize bakarak soluğunu tutmuştu. Elimi uzatınca kraliçe elime kondu, şimdi avucumdaydı. "Sözünüzde durmadınız," dediğimde kraliçenin gülüşünü kafamın içinde duydum. "Biz Ninfa'lar sözlerimize sadığız çocuk," dedi. "Onları koruman altına alsaydın gitmelerine izin verecektim ama sen hepsini gözden çıkardın. Bunu inkar edebilir misin?" diye sorduğunda suskunluğum ona istediği cevabı vermişti. Kraliçe dile dökülmüş bir anlaşmaya değil kalpte gizli kalmış bir anlaşmaya sadıktı. Ben aslında onların ölmesini istiyordum ve kraliçe bunu hissettiği için buradaydı.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now