-5-...Anlaşma

51K 1.2K 43
                                    

İyi okumalar...

Kapıyı açıp  onu içeri almadan orda durmasını sağladım. "Biliyordum kabul edeceğini" "Aferin oğlumaa... Anlaşma yapacağız! Kolay kolay kabul edeceğimi mi düşündün!?" Biraz şaşırmıştı ama umurumda değildi. Sadece bu anlaşmayı yapıp onunla Mardin'e gidecektim ve bir şekilde bir oğlu olduğunu ve bunun Asrın olduğunu kanıtlayacaktım.  Tabii ki kolay yoldan direk söyleyerek de yapabilirdim ama tabii ki inanmaz ve -imkansız da olsa- beni mahkemeye verebilirdi. Gerçi yine sonunda kabul etmek zorunda kalırdı ama çok uğraşırdık.. Böyle olursa zamanla ona ısınacak ve oğlunun ona ne kadar benzediğini görecekti. Ve kabul etmesi zor olmayacaktı.. Nasıl bir anlaşma bu?" "Yarın görüşürüz nasılsa?" "Beni niye buraya kadar çağırdın?" "E sürekli mesaj attın.. Bende bari gel de sus istedim" Gözlerinde öyle bir sinir parladı ki.. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Öyle ki yüzümdeki ukala sırıtma yavaş yavaş kaybolmaya başladı.. "Sen benle dalga mı geçiyorsun?!" hafif fazla çıkan sesi beni korkutsa da aptal gururumdan bir şey diyemedim.. "Bana bak kadın, ben seni..-" "Of bağırma! Komşularıma rezil mi edeceksin beni! Ya içeri geç ya da defol!" lafımı bitirir bitirmez içeri geçti. Bence de en iyisini yaptı.. "Anlaşmayı şimdi konuşalım" "Saat kaç oldu farkında mısın?" "Evet hatta acıktım, yemek yapsana!" Evet benim tanıdığım adam da buydu işte.. Yumuşak ama sert.. O gece de böyleydi bazı kelimelerim onu sinirlendirse de bazıları mutlu edip gülümsüyordu. Öyle kaba saba değildi. Gülümsemeyi biliyordu.. "Emredersin paşam, ne hazırlıyım ne istersiniz?" "Imm ne varsa yerim yaa yemek seçmem" "Mhm" diyerek dudaklarımı birbirine sürttüm. Ben mutfağa gittikten biraz sonra Asrın ağlamaya başladı. "Ben bakabilirim" dedi Altay.. Cevap vermedim, baba oğul vakit geçirsinler bakalım.. 

Bir şeyler hazırlayıp masaya koydum. Tamam kolay şeylerdi ama karın doyururdu. "Hadi gel" diye seslendim içeri doğru. Altay da kucağında Asrın' la geldi. Üzerindeki deri ceketi çıkarmış bütün kaslarını ortaya sermişti. Yakışıklıydı.. "Asrın kucağımda durabilir dimi?" "Yemeğini öyle yiyebilirsen sorun yok" diyerek sandalyeye oturdum. "Desene bir ay aç kaldık" diye mırıldandı ama ben duydum. "Bana baksana koskoca aşirette yemekleri ben mi yapacağım! Ayrıca gecenin köründe uğraşmak istemedim canım" 'Peki' dercesine kafasını eğip çatalını makarnasına daldırdı. Sonra diğerlerine.. Asrın onun kucağında oldukça huzurlu görünüyordu. Yani babasını sevmesi güzeldi, hoştu ama onu belki de bir daha göremeyecekti. "Ne zaman gidiyoruz?" "Müsaitsen haftaya bugün gidebiliriz?" "Olsun.. Anlaşmayı unutma yarın müsaidim, gelirsin konuşuruz" "Şimdi konuşalım işte!" "Toplantı gibi olsun istiyorum belki! Kağıt kalem düzgün bir masa!" "Takım elbise de giyeyim mi?" "Yok gereksiz!" Gülümsyip suyunu içti. "Zaten işten çıkınca takımlı olacam.. Sende güzel bir şeyler giy üstüne!" dedi. Aptal adam ne varsa üstümde! "Ciddi misin?" "Kesinlikle!" Yüzündeki ifade ciddi olduğunun bir belirtisiydi zaten!  "Pekala bakarız" "Ararım" diyerek masadan kalktı. Yavaşça kalkıp masayı toplamaya başladım. Son tabağı da makineye koyunca Altay hızla mutfağa girdi. "Aç bu" dedi. "Tamam bekle bitti işim" "Bırak işi de çocukla ilgilen!" derken sesinin desibelini yükseltti. Şaşkınca ona bakıp oğlumu kucağıma aldım ve odasına gittim. O da salona geçti. "Oğlum babanı tanımaya başlamamız lazım" dedim yavaşça.. 

İşim bitince aşağı indim. Asrın'ı yatırmıştım, kolayca uyumuştu ilk defa.. Salona girdiğimde Altay'ın ceketi duruyordu ama kendisi yoktu. Tabak sesi gelince mutfağa yöneldim ve Altay'ın telefonla konuşurken su içtiğini gördüm. "Tamam...Gelirim bi saate........Of Cemre tamam dedim ya......lan mesaj at o zaman!......" sonra bir şey demeden kapadı telefonu.. "Özür dilerim kulak misafiri oldum ama... İşin varsa git Asrın uyudu zaten burada kalman için bir sebep yok" "Yok önemli değil.. Çıkarım birazdan..." Kafamı sallayıp içeri geçtim. Peşimden geldi o da.. "Şey kıyafet konusunda ciddi misin eğer ciddiysen yarın alışverişe çıkmam gerek" gülümseyerek cevap verdi "Evet ciddiyim.. Madem toplantı yapıyoruz" "Evet evde" "Ben takımımı giyicem sende ciddi olursan mutlu olurum" "İyi de kendin dedin işten çıkıp gelicem diye!" "Sessiz olmalısın Asrın zor uyuyor" Allah'tan sabır dileyip gözlerimi televizyona çevirdim. Bir stil programının eleme gecesini veriyordu ve bir erkeğin en sevmediği şey buydu.. Moda, elbiseler, kadınların saçma sapan kavgaları.. Ee böylelikle Altay'da çabuk giderdi. "Bade?" adımı seslenince kafamı ona çevirdim. "Soyadın neydi?" "Ne yapacaksınız Altay Aldemir?" "Demek soyadımı biliyorsun" "Seni tanıyorum" "Bende seni bir yerden tanıyorum" Tek kaşımı kaldırıp dikkatle yüzüne baktım. Merakla bekliyordum ne diyeceğini.. "Bade..." derin bir nefes alıp gözlerimi yumdu. "Bu...tesadüf mü?" "Neymiş o?" "Tekrar karşılaşmamız" "Belki" diyerek tekrar televizyona döndüm. Yanıma gelip kumandayı elimden aldı ve televizyonu kapadı. Tekrar karşıma geçip oturdu. Bende o sırada gözlerimi devirip baktım ona.. "Bilerek mi yaptın.. Bade gönlüm!" "Hayır.. Yani evet.." "Düzgün bir cevap bekliyorum açıklayıcı" "Aslında basit Altay.. Kesinlikle para falan istemiyorum!.." "O zaman derdin ne?" Sinir kat sayım artmıştı birden! Ne demeye çalıştığını kavrayamıyordum. "Ben sadece.. Asrın'ın oğlun olduğunu bil istedim" "Asrın benim oğlum mu?!" Hayretle baktı yüzüme "Öyle olmasa niye seni bulayım ki!..... Bak sadece bil istedim. İçimi rahatlatmak istedim, ilerde bir gün öğrenirseniz beni suçlamayın istedim.." Bunları söylerken hem ayağa kalmış hem de sesimi yükseltmeye başlamıştım.. "Amacım senin aptal paranı almak değil! Hatırlatırım ki ben zenginlerden nefret ederim ve sen! Şimdi batsan bir ömür sana yetecek kadar paraya sahip bir adamsın!" Derin derin nefes almaya çalışıyordum ama pek mümkün değildi. Sinirden beynim yanıyordu sanki! "Ayrıca bu fikri aklıma sokan annem, babam, arkadaşlarımdı. Yoksa böyle bir şey yapmak aklımda bile değildi.. En azından zamana ihtiyacım vardı!" "Tamam sakin ol.. Bak Asrın uyanacak!" Bu durumda sinirli olması gereken benken onun sesi hem sert hem de soğuktu. "Umurumda değilsin! İstersen oyunu da oynamayız.. Zaten istemiyorum!" "Yapmak zorundasın.. Artık gerçekten zorundasın.. Yarın saat yedide gelirim her şeyi sakin kafayla konuşuruz.. Şimdi sakinleş ve uyu.." diyerek ceketini aldı ve çıktı gitti... Bense sinirli halimle öylece kaldım. Saçlarımı yolmak, kollarımı yüzümü yırtmak istiyordum!.. Ondan nefret ediyorum! ondan gerçekten nefret ediyorum!..

Ağa'nın Torunu!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin