30

597 55 320
                                    

Medyadaki Chuuya acayip olgun duruyor. Bu bölümde Chuuya'yı öyle hayal edin, eski çocukluğu yok artık. Tamamıyla yetişkin...🖤
Keyifli okumalar...🖤🖤

4 Yıl sonra... Aralık 23...

-Atsuhi hep bir piçlik yapıcaksın değil mi?

-Sus sen kaşsız, bu benim bardağım!

-Bo bonom bordoğom, aptal...

-Ha!? Sen kimin ağızını yamultuyon!?

-Sonon...

-Aku!?

Karşımda, bir bardak içki için kavga eden, asalaklara baktım. Gerçekten medeniyetten uzak olan bu iki varlık, birbirleri için yaratıldığını dünya borozanla bağırırken, bu iki mankafa inkâr ediyordu.

Adım Nakahara Chuuya, 22 yaşındayım. Ailem, hepsi öldü. Şuanlık sadece abim olarak gördüğüm Rampo-san var... birde sevdiğim bandajlı sırık, şuanda ne yapıyor ne ediyor bilmiyorum, ama her üç aya bir ondan mektup aldım. Diğer mektubuna daha bir hafta vardı... ve yılbaşı geliyordu...

Geçen dört yılda çok şey başarmıştık. Uluslar arası turnuvalarda ülkemizi temsil etmiştik... ve kazanmıştık.

Kazanmamız ile isimlerimiz gün yüzüne çıkınca, gelen reklam teklifleride arttı. Sadece bana 27 şirketten teklif gelmişti. Bir kıyafet şirketinden. Modacılık... parasıda iyiydi...

Elimdeki şarap bardağına elimi gezdirdim. Kristalli olmasının yanı sıra, gayet çekici görünen bu bardaktan, şarabımı içip masaya koydum.

Etrafıma baygın bakışlarımı atarken, Aku ile Atsu atışmayı bırakıp, bana bakmışlardı.

-Hey Chuuya, tekrardan sarhoş olmazsın değil mi?

-Ben sarhoş olmuyorum...

-Ahahahaa! Chuuya, Kenji olayını hatırlıyalım istersen?

-Seni!!...

Flashback... Yazar'dan;

Chuuya ve takımı hep beraber bir barda toplanıp, zaferlerini kutluyorlardı.

Chuuya her zamanki gibi pahalı bir şarap isterken, takımı normal içkiden yanaydı.

Chuuya alışık olmayan zayıf bünyesi ile sadece bir bardak kaldırırken, 'Kutlama yapıyoz, Yehuu!' Diyerek bir şişeyi içmişti.

Masaya bayılarak yatan Chuuya'ya, takımı boş boş baktıktan sonra, Aku ile Atsu ayağa kalkıp 'Bu şahsı tanımıyoruz.' Diyip kaçmaya çalışsalarda kaçamamış, Kenji tarafından tutulmuşlardı.

Kenji masanın üzerinde baygın yatan kızılı, takımın destekleri ile sırtına alıp taşırken, Chuuya mırıldanıp Kenjinin omzunu ısırıyordu.

-Dazai... bandajlı piç... nerdesin kara prensim... ahh...

Kenji, Chuuya'nın dediklerinden ve yaptıklarından etkilenmesede, daha doğrusu anlamasada. Geride kalan takımı kızarmış ve elleri ağızlarına gitmişti.

Chuuya çok geçmeden takımına itirafta bulunmuştu, evet, ama yinede alışamamışlardı.

Kenji kaldıkları lüks villaya geldikleri vakit, kapıyı açtırıp kızılı odasına taşıdı. Odasının kapısınıda açtırıp içeriye girdiğinde, özenle kızılı yatırırken Chuuya, Kenji'nin yakasını tutup sarılmıştı.

Olanlara hayretle ve mutlulukla bakan Aku ile Atsu, ellerine geçen dedikodu malzemeleri ile gözleri parlıyordu... gerçekten ışıl ışıl...

-Dazai, oyh Dazai... Bırakma amına kodumun malı!... Ah evet orası... tam orayı kaşı... az aşşağı... biraz sola... biraz sağa...

İrresistible Love ~SOUKOKU♡~ Where stories live. Discover now