26

662 61 237
                                    

Keyifli okumalar...

Turnuvanın yapılacağı Stadyuma gelmiştik. Daha erken olduğundan stadyum boş ve sessizdi. İç çekip camdan çekildim. Sabah gördüğüm rüya aklımdan çıkmıyordu...

-Acaba.... Bu hayata ben lanet olarakmı geldim? Babamın dediği gibi... küçük kızıl bir lanet...

-Neyden bahsediyorsun sen?

Duyduğum ses ile irkilip arkamı döndüm, Aku ike Atsu kızgın bir şekilde bana bakıyorlardı.

-Ah! siz miydiniz...

-Kimi bekliyordun Chuuya?

Atsu biraz sinir birazda endişe içeren sorusu ile yutkunmuştum. Onlara Dazai'i bekliyordum yada Rampo-sanı diyemezdim. Onlar benim arkadaşımdı ve onları beklemediğimi söyleseydim üzülebilirlerdi.

-Kimseyi... noldu, niye geldiniz?

-Senin kadar dalgın takım başkanı görmedim Chuuya... rakiplerimiz çoktan karşı sahada antrenmana başladı, sense burada dikiliyorsun...

-Hayır! Ben sadece....

Susmuştum... ne sonunu getirebildim nede yüzlerine bakabildim... hiç birini yapamadım.

Onlara sabahki gördüğüm rüya hakkında, veya öncesinde gördüklerimi anlatamazdım. Atsu her ne kadar sert erkeği oynasada, aslında çok yumuşak kalpliydi. Aku ise gerçekten taş kalpli, ama arkadaşlarına gayet samimi davranıyordu. Şuan benim yıkık olduğumu ve sebebini bilselerdi, onlar için üzücü olurdu... ayrıca kendimi acındırmaz mıydım?

-Neyse... hadi gidelim takımı toparlıyalım. Son iki saatimizi güzel değerlendirelim...

-Hay hay!!

İkisi âniden bağırıp omzuma kollarını atınca gülümsedim. Şuanlık bu kâbusu unutmam şarttı.

~~~~~~

Büyük Stadyumun iki tarafında, iki takımın hem hazırlığı için hemde antrenman yapması için kapalı saha vardı.

Kendi çapımızda antrenman yaparken, Aku ile Atsu kendi aralarında paslaşıyor. Kenji, Tecchou'u top yağmuruna tutuyor. Fredy Tanizaki ile kafa atışları yaparken Naomi'de bağırıyordu.

Olduğum yerde topa ayak basarken, gözüm Dazai ile Rampo-sanı aradı. Onları buraya geldiğimden beri görememiştim. Serviste bile yoklardı...

İç çekip saate baktım, bir saat kadar vakit kalmıştı.

-Sktr...

Lanet Dazai ile Rampo-san nerdeydi...

Boşverip kafamı sallasamda olmuyordu. Merak vücudumu ele geçirmişti.

Kendime gelebilmek için sahada bulunan lavaboya ilerledim, kapıyı açıp içeriye girdiğimde içeride Mark vardı. İlk başta girmek istemesemde, sadece yüzümü yıkayacağım için girmek zorunda kaldım.

Lavaboya ilerlerken o duvara yaslanmış, ağızında bir kürdan parçası ile sırıtarak beni süzüyordu.

Dayanamamıştım... o bakışlar fazla iğrençti...

-Ne istiyorsun Mark?

-Chuuya, sana sürprizim var demiştim değil mi? Ne zaman versem acabaa...

İrresistible Love ~SOUKOKU♡~ Där berättelser lever. Upptäck nu