itiraf

74 12 594
                                    

keem's                                                   13.02.17

yalnız olduğum için yazmaya başladığım bu defteri yalnız olmadığım son birkaç gündür unuttum. ama yine dahil olmak istemediğim bir işin içine girdim.

sonuç olarak döndüğüm yer de burası.

tüm bu günlük tutma serüvenini başlatan öğretmenim bayan Choi yanına çağırdı boş dersimizde beni. muhtemelen yine bir nutuk çeker ve "senin iyiliğin için" ile sonlandırır diye gitmek istemedim. ama her teneffüste kenardan kenardan gözümün içine bakıyor kadın. resmen okuldaki hocam merdivenlerden inerken bi anda karşıma çıkıp samimiyetsizce gülümsüyor, bundan daha ürpertici korku oyunu var mıdır bilmiyorum.

zırlaya zırlaya yanına gittim ve ailemle konuştuğunu söyledi girdiğim anda.

normalde olsa numaralarını nereden bulduğunu sorgulardım çünkü ailemle ilgili hep en küçük bilgiyi veriyordum ve kimseye de çok bahsetmiyordum. sorun çıkaran bir insan da değilim. başkalarıyla ilişkimi ne kadar minimumda tutarsam o kadar iyi sonuçta, kimsenin de aileme kadar bilmesine gerek yok.

ailemi de okulumdan uzak tutuyordum. pek umurlarında değil zaten; evden, okula diye çıktığım ve sınıfta kalmadığım sürece ne kadar sosyal olup, kimle konuştuğum kendi dertlerinden önce gelmiyor. şu an bulunduğum liseye kabul edilene kadar zorladılar tabi çalışmam için fakat kabul edildiğim anda gerisini bana bıraktılar. sitem de etmiyorum, önemli değil bana göre, rahatsız etmemeleri hoşuma gidiyor.

tabi iş bayan Choi'ye gelince değişiyor. sınır tanımaz, çizgileri istediği gibi geçen canım öğretmenim, annemin numarasını bulmuş, konuşmuş gelişimimi. annemin en başta eksikliklerimden haberdar olduğunu düşünmüyorum zaten ama hocanın dediklerine bakılırsa eminim bir rol yapmıştır ilgisiz anne gibi gözükmemek için.

bana annemle ne konuştuğunu ve onun ne kadar tatlı bir kadın olduğunu söyledikten sonra benim hakkımda konuşmaya geçti.

son zamanlarda görmüş beni bahçede yeni arkadaşlarımla. her an izliyor sanırım odasından beni. bana defter hakkında birkaç espri yaptı. işte artık onu kullanmama gerek kalmamış falan. bunları buraya yazmam da bayağı ironik ama birkaç gün beni birileriyle gördü diye bu sonucu çıkarması komik geliyor.

çok fazla tutmadı beni yine de, dediği her şeye başımı salladığım için.

sinirli sinirli odasından çıkıp okulun içinde dolaşırken nereye gittiğimi bile fark etmedim. o dalgınlığın içinden çıkınca kütüphanede olduğumu fark ettim.

normalde ders saati olduğu için dolu değildi, birkaç son sene öğrencisi test çözüyordu kapıdan girildiğinde hemen sağda. kulaklıkları olduğu için beni duymadılar ama rahatsız etmemek için tam tersi tarafa doğru yürüdüm. kütüphane çok büyük sayılmaz ama odanın kenarlarındaki oturma yerleri dışında tamamiyle yüksek kitaplıklarla dolu.

ileri gittikçe en köşeden gelen fısıldama sesleri arttı. ilk başta merak ettim sonra da tanıdık seslerden dolayı konuşanların Moonbyul ve Tae olduğunu tahmin ettiğimden iyice yaklaştım ama kitaplıkların konumundan dolayı onları göremiyordum.

önümdeki kitaplığın arkasında olduklarını anladım ve tam yanlarına gidecekken konuştukları konudan dolayı orada kalakaldım.

çok özel şeylerini dinleyip kulak misafiri olmak gibi bir amacım yoktu ama geri dönemeyecek kadar yakınlarındaydım beni her türlü duyarlardı. o kitaplığın arkasında çömeldim ve niye çok sakin ve sorunsuz bir insanken böyle şeylerin başıma geldiğini kara kara düşünmeye başladım.

when the sun goes down | moonsun Where stories live. Discover now