(54) Medusanın Kızı.

En başından başla
                                    

Durgun gözlerle yine yataktaki kızı izlemeye başladığında bu ona acı veriyordu, ama ona bakmadan da duramıyordu. "Sen bir cesetle sabahı etmişken ben şu anda yurtdışında belki de dördüncü derse giriyorum," diye fısıldadı. "Okul bitecek ama sen hâlâ bu odada bir cesede sarılıyor olacaksın." Uzaklara dalıp gitmişken gözlerini çocukluğumdan ayırmıyordu. "Okul bitecek ve ben arkadaşlarımla eğleniyor olacağım. Babamdan bir telefon gelecek ve diyecek ki, "Bir terslik var. Itır aradı Elzem, Suzan'ın odasına kitlemiş kendisini," diyecek. "Konaktayız ama kardeşin kapıyı açmıyor," diyecek." Isdırap içinde başını sallayarak burukça güldü. "Peki ben babama ne diyorum biliyor musun?" Başını çevirip bana baktı. "Rahat bırakın kızı, mutlaka vardır mantıklı bir sebebi! Ne de olsa benim kardeşim çok güçlü neden kötü bir şey düşüneyim ki? Kardeşim odada bir cesetle kalırken ben o telefonu kapatmalı ve eğlenmeye devam etmeliyim!" diye bağırarak kendisine olan öfkesini kustu. Bir ölüm hepimizi toprağın altına gömmüş gibiydi. Bir anı hepimizi esir almış gibiydi. Kapana kısılmış gibi kurtulamıyorduk.

"Bu odadan seni ben çıkardım," dediğinde belki de en çok canını yakan buydu. "Itır arayıp, "Elzem iyi değil, içeriden anneannemin sesi de gelmiyor," deyince ilk uçakla geldiğimde burada akşamdı. Kardeşim bir gece ve bir gün boyunca bir cesede sarılı kalmışken ben yine ona çok geç kalmıştım. Zorunluluktan değil keyfi bir şekilde geç kalmıştım! Etrafındakilere nasıl gözdağı vermişsen babam bile senden çekiniyordu. Ne polisi arıyorlardı ne de kapıyı kırıp içeri giriyorlardı. Daha on dört yaşındaydın Elzem," dedi ateşler içinde yanarcasına. "Tek bir sözünle herkesi durdurduğunda daha on dört yaşındaydın. Kapıyı içeriden kilitleyip, 'Kimse odaya girmeyecek!' dediğinde daha on dört yaşındaydın. Böyle bir çocuğun acı çektiğini kim düşünebilir? Ben düşünemedim, belki düşünmem gerekiyordu ama düşünemedim!" dediğinde parmaklarını kızgınlıkla saçlarından geçirdi. Evet, ortada benim tarafımdan işlenen bir günah vardı. Fakat Sıraç şu anda o günahı benim yerime tek başına üstleniyordu.

Gözleri odanın kapısını buldu. "Neden beni aradılar biliyor musun? Çünkü o kapıyı bir tek ben açabilirdim. Bir tek bana sesini çıkarmazdın. Öyle de oldu zaten," dedikten sonra içini yakan havayı sesli bir şekilde dışarıya verdi. "Kapıyı kırıp içeri girdiğimde hâlâ bu pozisyonda yatıyordun. Anneannemin cesedi kaskatı kesilmiş, teni solmuş ve dudakları morarmıştı." Yutkunarak küçük kardeşine döndü. "Sen ise ona sıkıca sarılmıştın. O ölmüştü ama sen bunu anlamak istemiyordun. Odaya girdiğimde diğerleri de peşimden girmişti ve sen başını kaldırıp bana baktın. Kimseye değil sadece bana baktın." Yumruklarını sıkarken, "Gözlerin dolu doluydu ama ağlamıyordun," deyip gözlerime baktı. "Zaten senin gözlerin hep ıslak bakar ama orada dokunsam ağlayacak gibiydin," dediğinde benim yerime onun gözlerinden ikinci kez bir damla gözyaşı süzüldü.

"Bana baktın ve, 'Abi anneme uyanmasını söyler misin? Bana kızdığı için uyanmıyor ama belki seni dinler. Abi ne olur annemi uyandır," dedin ya ben orada öldüm be kızım. Uyanmayacaktı ki sen bana yalvarırken ben sana ne diyecektim?" dediğinde susmalıydı artık. Benim abim bu değildi ki, benim kalpsiz abim bu değildi. Böyle acı çekmezdi. Kahretsin, hiç mi birbirimizi tanımadık? Sıraç'ın bizi gerçekten sevdiğini bugün mü fark ediyordum? Benden daha fazla acı çekeceğini düşünmezdim ama çekiyordu işte. Bu odada, bu yaşanmışlıkta, en az benim kadar yanıyordu.

Birbirimizi bu kadar severken biz çok güzel bir aile olabilirdik, ama başaramadık. Kopuk hayatlar yaşayarak tükettik birbirimizi.

Derin bir nefes alarak yanıma gelip karşımda durdu. "Belki bunu söylemek için çok geç kaldım ama senin suçun değildi. Gördüklerimden sonra benim nazarımda suçlu olan sen değilsin," dediğinde yalvarırcasına bana bakıyordu. "Sal kendini artık Elzem. Yetmedi mi hasta bir kadına tutuklu kalman? Kopar artık zincirlerini anneannemden." Yüzümü ellerinin arasına alıp üzerime eğildi. "Tutunma onun hayaletine, bırak gitsin artık. Her şeyden önce artık kendini affetmeyi öğrenmelisin. Sen bunu yapmadıkça ondan kurtulamayacaksın. Evet, ortada bir cinayet var ama katili sadece sen değilsin. O kendi kendisinin katili. Anla artık şunu be güzelim," dedikten hemen sonra bana sarılınca, yüreğimde büyük bir ağırlık kalktı sanki. Abim bugün ilk kez benimle acımı paylaştı ve beni korumak ister gibi sarılıyordu. Yabancısı olduğum bu sevgi beni korkutacak kadar bana iyi geliyordu. Ve ben anladım ki sevgiyi yanlış kollarda aramışım. İhtiyacım olan sevgi, anneannemin hastalıklı sevgisi değildi. Ben en başından beri ailemden sevgi dilenmiş bunu belli edememiştim.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin