21

2.5K 219 229
                                    

Spor festivalinin üzerinden neredeyse 1 ay geçmişti ve bir sürü şey yaşamıştık. Mesela spor festivalinden neredeyse 1 gün sonra tüm sınıfa ajanslardan stajyerlik teklifleri gelmişti. Bakugou ajans olarak Best Jeanist in yanına gitmişti ve eve her seferinde sinirle bir ilkokul çocuğu gibi dönmüştü. Nedeni ise Best Jeanist'in saçını düzleştirmeye çalışması ve başarmasıydı.

Ben ise Uraraka ile Gunhead'in yanına gittim. Orada yakın dövüş çalıştım ve kendimi olabildiğince geliştirdim. Bunların hepsi neredeyse 1 hafta sürdü. Diğer 3 haftayı ise Aizawa Sensei'nin sınavlarına çalışarak geçirdik.

O gün ise Bakusquad olarak küçük bir tatildeydik. Kaykaylarımızı, çadırlarımızı yiyecek, içecek, kısacası gereken her şeyi almış kampa diyorduk. Söylediğine göre Jirou'nun bildiği çok güzel bir yer vardı. Bizi oraya götürüyordu.

Sırtımızda çantalarımız ayaklarımızın altında kaykaylarımız eğlenerek Jirou'nun bahsettiği o mükemmel yere gidiyorduk. Bir sonraki gün hafta sonu olduğu için oldukça rahattık.

Sonunda geldiğimizde bizi gerçekten ama gerçekten mükemmel bir görüntü karşıladı. Jirou burayı abarttı sanmıştık ama abartmayı bırak neredeyse eksik bile anlatmıştı! Günbatımının turunculuğu ile denizin maviliği birleşmiş ve garip ama güzel bir kahverengilik oluşmuştu aralarında. Uçurumdan aşağı baktığınızda gözünüzü korkutan ama bir o kadar da güzel bir görüntü daha karşılıyordu sizi.

Mina ile heyecanla Jirou'ya doğru koştuk ve üzerine atladık. Erkekler bize bakıp kahkaha atarken biz yerlerde yuvarlanıyorduk. Çimlerin üzerimizi yeşilleştirmesi umurumuzda değildi. Ne olurdu ki? Dünya'nın sonu değildi ya.

En sonunda Denki Jirou'yu, Bakugou beni, Kirishima'da Mina'yı çimlerden zorla ayırdı. Kirishima ve Mina hala sevgiliydi ve hala çok tatlılardı. Jirou ve Denki ise hala birbirlerine açılmamışlardı ama bildiğim kadarıyla o gün bu durum değişecekti.

Hemen çadırlarımızı kurduk ve ateş yakmak için dal ve taş toplamaya başladık. Sero, Mina ve Kirishima taş kağıt makas sayesinde çadırların olduğu yerde kalmıştı. Diğerleri yani bizde aramızda ikili takımlara ayrılmıştık çünkü bu ormanı bilmiyorduk.

Bakugou ve ben, Denki ve Jirou takım olmuştu. Biz dal, onlarda taş toplayacaktı. Denki ilk başta mızmızlanmış ve Bakugou'nun daha 'kaslı' olduğunu söyleyip dal toplamak istemişti. Jirou onun kafasına vurduğunda hemen kendine gelmiş ve beraber ormana doğru yürümeye başlamıştık. Ormana geldiğimizde kaybolmayın vs. gibi şeyler söyleyip ormanın girişinde ayrılmıştık.

Bakugou ile sessizce dal topluyorduk. Bakugou durmadan bana dönüp ağzını aralıyordu ve bir şey söyleyecek gibi olup vazgeçiyordu. Ben ise kafaya takmadan dal toplamaya devam ediyordum. En sonunda durdu ve kolumdan hafifçe tutup benimde durmamı sağladı.

" Sonunda! Ne söyleyeceksen söyler misin artık?"

Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

" Şey... Spor festivalinde yarım piçle savaşırken bir anda bir şey olmuştu ve duraklamıştın. O sana saldırdığında da karşılık vermemiştin. Sonra ise çok durgundun... Ne oldu o an? "

Şefkatle gülümsedim ve saçlarını karıştırdım. Büyük ihtimalle bir aydır bunu düşünüyordu ama başbaşa pek kalamadığımızdan, kaldığımızda da moralimi bozmak istedmediğinden sormamıştı.

Gözlerimi gözlerine diktim ve gülümsemeye devam ederek gerçek düşüncelerimi söyledim.

" Biliyorsun eğer kazansaydım seninle karşılaşacaktım ve ben buna daha hazır değildim."

Bakugou X Reader - Bizim -Where stories live. Discover now