"Senin moralin bozuk."

Hazal bakışlarını yüzümde gezdirdi bir süre ve başını aşağı yukarı salladı. "Ay evet senin moralin bozuk. Bir şey mi oldu?"

Anlamasına şaşırmamıştım. Yüzüme bakan herkes bunu kolaylıkla anlayabilirdi. Bakışlarımı ders anlatmakta olan hocaya çevirdim. "Teneffüste anlatırım." Hazal dediğimi onaylayarak önüne döndüğünde kalan dakikalarda hocayı dinlemeye çalıştım. Normal zamanda anlatılanları zorlukla kavrayan beynim, şimdi içi binbir farklı düşünceyle doluyken hiçbir şeyi kavrayamıyordu.

Boş boş bakışlarımla tahtayı izlerken yaklaşık beş dakika geçtiğinde zil çalmıştı. İlk teneffüs olduğu için bir şeyler yemek için kantine inerdik genelde günün bu saatlerinde. Fakat ben bugün evde biraz atıştırdığım için inmek istemiyordum. Hazal ile birlikte sıramızdan kalkmadan sınıfın boşalmasını beklemeye başlamıştık.

Ön sıramızda oturan Ege ve Enes ayağa kalktı. Ege bize doğru dönerek gözlerime baktı. "Kantine inmiyor muyuz?"

"Siz gidin inmeyeceğiz biz."

Ege "Neden? Sen hep bu saatte bir şeyler yersin." Dediğinde elimde tuttuğum kalemi yavaşça masaya bıraktım. "Demek ki bugün yemek istemiyorum Ege. Siz gidin biz gelmiyoruz." Dedim sert bir şekilde. Bu ani çıkışım üzerine şaşkınlıkla kaşlarını havaya kalkmıştı. Umursamadan önüme döndüm ve kollarımı birbirine bağlayıp tahtayı izlemeye başladım.

Birkaç saniye başımda dikildikten sonra hiçbir şey söylemeden Enes'le birlikte sınıftan çıktı. Onun çıkmasıyla derin bir nefes alırken kollarımı çözdüm. "Oha Miray neden öyle davrandın çocuğa?"

"Çünkü bana yalan söyledi."

"Ne? Ege mi?"

Gözlerimi etrafta gezdirip sınıfta kimsenin kalmadığına emin olduktan sonra sırada Hazal'a doğru döndüm. "Dün seninle konuştuktan sonra Deniz bana mesaj attı."

"Hangi dağda kurt ölmüş?"

"Ben de aynı tepkiyi verdim mesajı ilk gördüğümde. Neyse meğerse felaket telallığı yapacağı tutmuş. Ege'yle konuştun mu falan diye sordu, işi vardı dedim. Sor bakalım Ege neredeymiş, dedi." Sinir bozukluğuyla gülümsedim. "Nereden çıktı biliyor musun? Gamze Hanım'a ders çalıştırmaya onların evine gitmiş!"

"Ege'nin yalan söylediği kısım neresi?"

"Ben direkt Ege'yi aradım, meşgule attı. İki kere aradım hatta ikisine de aynısını yaptı. Sonra kendisi aradı. Ne yapıyorsun falan diye sordum. Bana annesine yardım ettiğini söyledi. Gamze'ye gittiğinden bahsetmedi bile. Üstelik Deniz bana bunu söylemese haberim olmayacaktı."

Anlattıklarımdan sonra Hazal bir süre sessiz kalarak kapıyı seyretti. Ben de önümdeki kağıtla ilgilenmeye başlamıştım. Bu düşüncenin aklımdan bir türlü çıkmıyor oluşu yetmiyormuş gibi bir de Gamze'nin tek başlarınayken Ege'ye nasıl yaklaşmaya çalışmış olabileceği sorusu kafamı kurcalıyordu. Kim bilir neler yapmıştır o paçoz?

"Nasıl ya? Ege sana bayağı yalan mı söyledi?"

Kafamı 'evet' anlamında salladım. "Sana 'bir şey olsaydı Ege bana söylerdi' dedikten sadece yarım saat sonra." Dedim histerik bir gülüş eşliğinde. Kendime engel olamıyordum, sürekli gülesim geliyordu. "Gayette söylermiş. Aferin geri zekâlı Miray!"

"Ya dur hemen kötü düşünme. Belki söyleyecektir sana, yalnız kalmanızı bekliyordur?"

Ona 'ciddi misin' dercesine baktım. "Söyleyecek olsa telefonla konuşurken de söyleyebilirdi."

KORKAK | TextingWhere stories live. Discover now