1.6

75.3K 5.8K 2.2K
                                    

Pinhani - Sevmekten Usanmam

"Halsey hamileymiş. İnanamıyorum babası türk diyorlar. Hay ben böyle işin o çocuğun babası ben olabilirdim!" Enes acılı bir şekilde telefonunu göğsüne yasladığında yanındaki Baran ensesine bir tane geçirmişti. Enes ensesini ovuştura ovuştura oturduğu yerde doğrulurken somurtuyordu. "Bırakmıyorsunuz insan acısını yaşasın ya!"

"Abi o değilde kadın bi' Türkiye'ye geldi onda da hamile kaldı. Valla ben korkuyorum bu türk erkeklerinden."

Kuzey'in dediğine kahkaha atarken az kalsın sıradan düşüyordum ki canım kankam Hazal beni tutarak buna engel oldu. Kendime çeki düzen vererek daha insanca bir şekilde gülmeye devam ettim. Öğlen arasındaydık ve hepimiz sınıfta toplanmış saçma sapan her konudan konuşuyorduk. Deniz, Asya ve Ege eksikti sadece aramızda. Deniz ve Asya kafalarına estikçe geliyorlardı zaten. Ege'nin de nerede olduğunu bilmiyordum.

"Susun ya susun. O şanslı erkek nasıl ben olamam? Şu an Halsey'le bebeğimize isim düşünüyor olabilirdik! Allah'ım neden ben değilim?" Diyen Enes'e Baran'dan cevap geldi direkt.

"Koskoca Halsey de gelip seninle işi pişirecekti zaten. He amına koduğumun geri zekâlısı."

Enes somurtarak telefonuyla uğraşmaya başladı tekrardan. Bu sırada Kuzey'in sırasında bir kıpırtı olduğunu fark ettiğimde o tarafa döndüm. "Ne yapıyorsun kanka?" Kuzey eline aldığı kitabı kolunun arasına sıkıştırdı. "Kanka Melisa şu an kütüphanede gidip yanına oturup ders çalışıyormuş gibi yapacağım. Belki yapamadığım soru varmış gibi ona sorarım o esnada konuşuruz falan." Kolunun altında tuttuğu kitaba kısa bir bakış attım.

"Kıza antremanlarla matematik bir kitabından mı soru soracaksın?"

Dediğimle birlikte Enes gülerek telefonundan kafasını kaldırdı. "Aptal mısın lan? Kıza dört işlem mi soracaksın?"

Kuzey kitaba baktı birkaç saniye. Küfür ederek kitabı çantasına attı ve başka bir kitap çıkardı içinden. Masadan kalemiyle silgisini alıp Hazal'la bana döndü. "Şans dileyin bana çikolatalarım." Sonrasında sınıftan çıktı. Arkasından üzüntüyle baktım. Hazal'la aynı sonu yaşayıp, platonik olacakmış gibi geliyordu. Hazal'da Baran'ı seviyordu ancak Baran'ın sevgilisi olduğu için karşılık alamıyordu. Kuzey Melisa'yı sevmeye başlıyordu yavaş yavaş. Deniz de Enes'e platonikti.

Allah'ım neden bütün arkadaşlarım platonik?

Kuzey'in ardından ben de ayağa kalktığımda Hazal'ın bakışları bana dönmüştü. "Kantine gidip geleceğim, susadım." Başını sallayarak beni onayladığında hızla sınıftan çıktım.

Bizim katın merdivenini bitirmiş dönemeçten dönmüştüm ki karşıma çıkan bir çocuğu son anda fark ettim. Ama tabii hızımı alamamış çocuğa çarpmıştım. Çocuk refleksle kolunu belime sararken yanındaki arkadaşından destek alarak son anda düşmemizi engelledi. Rahat bir nefes aldığımda geri çekilip çocuktan biraz uzaklaştım. Elinde sanırım kahve vardı ve çarpmanın etkisiyle üzerine dökülmüştü tamamı. "Çok özür dilerim."

Muhtemelen kahve soğuktu çünkü yanıyor gibi bir hâli yoktu karşımdaki çocuğun.

Çocuğun kolunu hâlâ belimde hissettiğimde rahatsızca yerimde kıpırdandım. Rahatsız olduğumu anlayarak kolunu belimden çekti. "Sorun değil." Dedi ve ekledi.

"Merdivenlerden inerken önüne bakmaman çok normal bir davranışmış gibi gelmedi bana gerçi." Dedi çocuk. Kaşlarımı çatarken kollarımı göğsümde birleştirdim. "İstemeden olduğunun farkındasındır umarım?"

"Sakin ol. Şaka yaptım sadece."

Gözlerimi devirdim. Çok komik bir şakaymış.

O sırada merdivenleri çıkmakta olan Ege'yle göz göze geldik. Beni gördüğünde adım atmayı kesip yanımdaki çocuğa ve bana bakmıştı. Onu umursamadan çocuğa döndüğümde çocuk tekrardan konuştu.

"Gömleğimi batırdın." Beyaz ama artık kahverengi olan  gömleğine bakarken gülme isteğimi güçlükle bastırdım. Komik görünüyordu.

"Özür diledim ya."

"Küçük bir özür ile mi geçiştireceksin? Elimdeki kahve sıcak da olabilirdi."

"Başka ne yapabilirim?" Ayrıca demin sorun olmadığını söylemişti, şimdi neden sorun ediyordu?

"Verdiğin zararı giderebilirsin?"

Bıkkınlıkla nefesimi dışarıya üfledim. "Tamam yarın sana yeni gömlek alır getiririm."

"Öyle bir gidermeden bahsetmiyorum."

"Ya neyden bahsediyorsun?" Sıkıntıyla ofladım. Daha açık konuşmayı denese bin tane soru sormak zorunda kalmazdım. "Senin yüzünden bütün gün bu gömlekle gezmek zorunda kalacağım. O yüzden..." Son üç ders kaldı kanka çok kasma ya.

"Merdivenden iniyordum ve dönemeçten dönerken seni görmemem gayet normal değil mi?" Dedim sözünü keserek.

Çocuk güldü. "Pardon bir manyağın birden önüme çıkacağını düşünmemiştim. Benim hatam, özür dilerim."

"Sensin manyak."

"Siz neyden bahsediyorsunuz?" Diyerek araya girdi Ege. Bu neden hâlâ burada dikiliyordu anlamıyordum ki.

"Sana ne." Dedim direkt. Ama karşımdaki çocuk benim gibi terslemek yerine düzgünce cevap vermişti Ege'ye. "Biz de bu güzellikle gömleğime verdiği zararı nasıl gidereceği hakkında konuşuyorduk." Aniden bana döndü çocuk. "Buldum! Senin yüzünden kahvemi de içememiştim, bana bir kahve ısmarlayarak borcunu ödeyebilirsin."

Kaşlarım havalandı şaşkınlıkla. "Gömlek bu işin neresinde?"

Omuz silkti. "Gömlek bahane."

Ne kadar da açık sözlü.

Ege birkaç adımda çocuğun yanında biterek kolunu omzuna attı. "Gel kardeşim ben senin gömlek sorununu halledeceğim." Dedi sert bir dille. Çocuğu zorla yürüttü ve benden uzaklaşmaya başladılar. "Derdim gömlek değil." Diyerek itiraz ettiğini duydum çocuğun.

"Yok yok senin derdin gömlek."

İyice uzaklaştıklarında artık seslerini duyamaz olmuştum. Sırıtarak merdivenleri çıkmaya başladım. Ne saçma bir an yaşamıştık az önce.

KORKAK | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin