O, Özgür ve Alp. Mahşerin üç atlısı. Fantastik üçlü... Selin, baba evindeki odasının hiç değişmemiş düzeninde göz gezdirirken yatağın başındaki komidininin üzerinde duran üçlü fotoğraflarına baktı. Özgür tam ortada durmuş Selinle Alp'i iki yanına alarak sırıtmıştı, fotoğrafta o kadar mutlu görünüyorlardı ki öylesine fotoğrafı görmüş gibi bile onların bu mutluluklarına sırıtabilirdi.

Sıcak gözyaşları sessizce yastığa akarken kapı tıklatıldı ve yavaşça açıldı.

-Uyanmışsın." Annesi, elindeki tepsiyle yanına geldiğinde doğrulmadı bile Selin. Öylece fotoğrafa bakmaya devam edince, kadın da başını çevirip grup fotoğrafına baktı. "Alp aradı. Ama konuşmak istemediğini söyledim." Sarışın tepkisizliğini sürdürünce konuya girmek için en uygun zaman olduğunu düşünme cahilliğinde bulundu. "Parsla ailesi seni görmeye geleceklermiş bugün. Pars çok endişelenmiş senin için." Ölgün bakışlarını annesine çevirdi sonunda.

-Niye ki?" Kadın sanki Selin dünyanın en aptalca sorusunu sormuş gibi kibirli bir tebessümle dudaklarını büktü kısa saçlarını yüzünden geriye ittirirken.

-Niye mi? Kızım Pars sana çocukluğundan beri aşık! Sanki bilmiyorsun..." Selin önüne dönünce kendini tutamadı ve haddini gittikçe aştı. "Gencecik kızsın prensesim benim, ben senin için diyorum. Hayat yalnız kalmak için çok uzun, hem senin de bir kadın olarak.." Selin, aniden ayağa kalkınca cam tepsi yere düşüp bin parçaya bölündü ve annesi sıçrayarak kızdan uzaklaştı.

-Ne diyosun sen ya?!? Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?!? BEN ASLA BAŞKA BİRİSİYLE OLMAYACAĞIM DUYDUN MU BENİ?!" Bağırışının etkisiyle yüzü kıpkırmızı olurken annesi ayağa kalkıp birkaç adım geriledi. Kızı cinnetin eşiğinde gibi görünüyordu.

-Selin, tamam, sakin ol anneciğim. Söyleriz sonra gelirle-" Selin eline geçen aksesuarlardan birini duvara fırlatıp saçlarını yolmaya başladı.

-İSTEMİYORUM! RAHAT BIRAK BENİ DEFOL GİT! DEFOL!" Aslında annesinin haddini aşması yeni bir şey değildi, Özgür'ü sevmediği de aşikardı, ama Selin o anda öyle hassas bir anındaydı ki, kadının yaptığı en ufak hareket Özgür'e karşı bir hakaretmiş gibi hissediyordu.

-Tamam, tamam. Lütfen otur Selinciğim bak ayağına cam batacak... Ben temizlemesi için birini yollayayım. Hadi otur sen." Bunları panikle söylüyordu ama daha yarısına gelmeden Selin'in ağlama krizi başlamıştı. Yanaklarından süzülen yaşlar çenesinden kucağına damlarken ellerini karnına sarıp yatağa uzandı, ayağına batan camı bile hissetmeden ağlayarak inledi.

-Özgür..." dişlerini birbirine bastırıp gözlerini sıkıca yumarken bu kabustan uyanmak istiyordu. Onu kaybedeli bir hafta dahi olmamıştı ama öyle özlemişti ki, nasıl nefes alacağını bilmiyordu Selin. Bir daha nasıl kahkahalarla gülebileceğini, basit bir peyniri bile çatallarken Özgür'ü nasıl saliselik de olsa unutacağını bilmiyordu.

Tutku, Anılla birlikte o kapıdan içeri girip Selin'in çarşafı sıkarak sarsıla sarsıla ağlayan halini gördüğünde gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Kızın yanına koşarak gittiğinde Selin onun adım seslerini duymamıştı bile.

-Selin! Selin, bana bak. Hadi bana bak güzelim.." Tutku, onun yüzüne yapışan saçları ittirip göz teması kurmaya çalışıyordu ama sarışın hıçkırıklarla sarsılıyor gözlerini açmayı reddediyordu. Anıl, yanına gelip ayağındaki cam parçasını yavaşça çektiğinde gözlerini ani bir refleksle araladı ama ağlaması kesilmedi.

-Selin... Hadi, kalk." Anıl, onun belini tutarak kızı zar zor doğrulttuğunda Selin boşluğa bakarak iç çekip sessizce ağlamaya devam etti kendi kendine söylenirken.

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα