Kumandayı ve pili kutunun içerisine attım. Arabayı da kutuya koyacakken aniden duraksayarak Ege'nin önüne ittim. "Bu sende dursun şimdilik. Kutunun içinde kırılır falan hiç o riske girmeyeyim. Sonra bir gün gelir alırım senden." Ege masanın üzerinde kendisine doğru gelen arabayı durdurduktan sonra kafasını salladı.

"Biliyor musun sende kıskandığım tek özellik bu." Hazal'ın konuşmasıyla bakışlarım ona dönerken dolu dolu olan gözlerini görmek beni afallatmıştı. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı. "İnsanları kıskanan birisi asla değilim, beni biliyorsun. Ama babasıyla bu kadar iyi anlaşan kızları görmek... O kadar imreniyorum ki."

Yavaşça yutkunurken Ege de hareket etmeyi kesmiş Hazal'ı izlemeye başlamıştı.

"Babasıyla arkadaş gibi olan kızlar hayata bir adım önden başlıyor. Benim gibiler ise her zaman birkaç adım geriden onları takip ediyor."

Hazal yavaşça yatağıma oturdu. Bakışlarını halıya dikmişti ve bize hiç bakmıyordu. Hazal'ın babasıyla arasının mükemmel olmadığı zaten farkında olduğum bir şeydi fakat daha önce hiç yanımda bunu dillendirdiğini duymamıştım. "Babanla arandaki sorun ne?" Diye sordu Deniz. O da telefonuyla uğraşmayı bırakıp Hazal'ı dinlemeye başlamıştı.

Hazal omuzlarını silkti. "Babamla aramda bir sorun yok çünkü ikimizin bir arası yok. Bir ilişkimiz yok, bir etkileşimimiz yok, bir bağımız yok. Hiçbir şey yok aramızda. Aynı evde yaşayan iki yabancıdan farkımız yok bizim."

İçime çöken sıkıntıyla birlikte masanın yanındaki sandalyeye çöktüm. Hazal'ı mutsuz gördüğüm her an en az onun kadar ben de üzülüyordum. Modum düşüyordu, suratım asılıyordu. Onun hislerini sanki ben yaşıyordum. "Hep mi böyleydi yoksa sonradan olan bir şey mi?" Dedi Ege. Elinde hâlâ tutmakta olduğu kitapla birlikte duvara yaslanmış meraklı bakışlarını Hazal'ın üzerine dikmişti.

"Ben kendimi bildim bileli. Her zaman önceliği işleri oldu bu zamana kadar. Kaç gece işlerini bahane edip eve gelmediğini biliyorum ben." Hazal duraksayarak derin bir nefes aldı. Konuşurken güçlük çekiyor gibiydi. "Küçükken bu kadar sorun etmiyordum çünkü babamdan görmediğim sevgiyi annem bana fazlasıyla hissettirebiliyordu."

Gözyaşlarının arasında gülümsedi. Biliyordum ki bu fazlasıyla kırık bir gülümsemeydi. "Benim annem öldü." Dedi sonrasında. Sesi fazlasıyla duygusuzca çıkmıştı bunu söylerken.

"Küçüktüm hatırlamıyorum çok fazla. Ki o yaşta ölüm nedir bilmiyordum da. Gidenin bir daha gelmeyeceği bir yer demişti teyzem bana. Çocukluk aklıyla ölüm denilen şeyin bir şehir ya da ülke olduğunu ve bizden çok uzak bir yerde olduğunu sanmıştım."

Gözlerim dolarken Hazal bir çocuk gibi ayaklarını sallamaya başladı. Yatağım biraz yüksek olduğu için ayakları yere değmiyor ve havada sallanıyorlardı. Bakışlarım oradayken konuşmaya devam etti. "Annem gittiğinde farkına vardım babamın bana olan sevgisizliğinin. Yedi yaşındaydım, annem gitmişti, çevremde kimse yoktu ama buna rağmen babam aramızdaki duvarları yıkmadı. Bana bir gün bile gelip destek olmadı. 'Annen öldü nasıl hissediyorsun?' diye sormadı."

Yanağından süzülen yaşları sildi hızla. Sanki sinirini çıkarıyormuş gibi bunu oldukça sert bir biçimde yapmıştı. "Teyzem bana annelik yaptı. Annemin boşluğunu o doldurdu. Sizin yanınızda bahsettiğim annem oydu. Ona anne demek belki de kendi anneme haksızlık ama boşluğumu bu şekilde doldurabiliyorum. Gerçek annem değil ama bana öyleymiş gibi hissettiriyor."

Ayaklarını sallamayı kesip ayağa kalktı Hazal. Ağır adımlarla cama doğru yaklaştı ve yanına vardığında pencereyi açtı. Şimdi bize sırtı dönük olduğu için yüzünü göremiyorduk fakat bedeninin sarsılmasına bakılırsa sessiz sessiz ağlıyordu. Kısa bir süre orada oyalandı. Sonra pencereyi kapattı ve tekrardan eski yerine oturdu.

KORKAK | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin