22.Bölüm

1.9K 113 15
                                    

Upuzun bir aradan sonra yeni bölüm gelmiş bulunmakta. Biraz kısa oldu ama umarım beğenirsiniz.

Yorum yaparsanız çok sevinirim.

Teşekkürler :)

“Çocuklar. Amy’i  buldum.”

“Bay Flaruk?”, diye arkasına döndü Cameron. 1 dakika? . Cameron onu nereden tanıyordu?

“Peşimden gelin.”, diyerek bize emir verince, onun talimatlarına uyduk. Hızlı adımlarla arka sokakta bulunan tamiratcının önüne geldiğimizde, ablamın burada olabilme ihtimalinin çok düşük olduğunu düşündün. Bay Flaruk dükkana girerken, bize eliyle işaret verip, durmamızı söyledi.

İçeride 3 dakika kadar kaldıktan sonra çıkıp bize bakarak;

“Çocuklar üzgünüm.”

“Ne oldu?” ,dedim şaşkın bir sesle.

“Bu dükkanda çalışan bir arkadaşım, Amy’i buranın önünden geçerken gördüğünü söyleyince bulabiliriz zannettim.”

Bu dükkanda çalışan adam Amy ablamı nereden tanıyor olabilirdi ki? Ayrıca Bay Flaruk neden bizim yanımıza gelip zaman kaybetmiş olabilir ki? Ortada anlam veremediğim karışık bir olay vardı.

“Bu nasıl olabilir ama?”, diye sordum Bay Flaruk’e yönelerek.

“Soru sorma Nicole tamam mı?”, dedi yumuşak bir ses tonuyla.

“Tamam”, dedim. Yine o garip his içimde oluşmuştu. Dediklerine harfiyen uygulama hissi.

“Bay Flaruk, Daniel nerede peki?”. Soruyu soran her zamankinin aksine endişeli görünen Cameron idi.

“Daniel ile Amy’nin aynı yerde olduğunu düşünmüyorum. Amy’de büyük ihtimalle çevrede geziyordur ve telefonunu duymuyordur. O yüzden panik yapmanıza gerek yok.”

Ablam asla beni okulda yalnız bırakarak, çevrede gezintiye çıkmazdı. Bu işin işinde bir şeyler vardı. Ve bunu tek başıma çözmem lazımdı.

“Nicole. Sen benimle gel bakalım. Cameron sende Daniel’i ara istersen.”

“Tamam” diyen Cameron gözden kaybolduktan sonra Bay Flaruk,bana peşinden gelmemi söyledi.İtiraz etmeden onu takip etmeye başladım. Okulun önüne geri geldiğimizde Bay Flaruk biraz kızgın bir ses ile;

“Neden Cameron’a, ablanın kayıp olduğunu söylüyorsun?”

“Şey.. Belki Daniel’in yerini biliyorsa, ablam da orada olabilir diye düşünmüştüm.”, dedim tırsarak.

“Daniel ile ablan neden aynı ortamda olsun ki?” demesi üzerine cevap vermeyerek kafamı yere eydim. Aslında haklı olabilirdi. Biri öğrenci, diğeri öğretmen. Beraber okuldan kaçacak halleri yok ya.

“Soruma cevap verebilir misin Nicole?”

“Bilmiyorum. Daniel farklı bir oğlan.” demekle yetindim. Neden bu kadar üstüme geliyordu ki? Ayrıca bu konuyla fazla ilgileniyor gibiydi. Kafamda deli gibi sorular dönüp dolaşırken, bir tanesini bile sormaya cesaret edemiyordum. Şu anda canım çok sıkılmıştı. Bay Flaruk bana bakarak;

“Ablanı bulana kadar benim yanımda kalabilirsin. Tek başına eve gitmeni istemiyorum. İstersen yengeni arayıp, birkaç bahane söyle. Yoksa sizin için endişelenebilir.”

“Tamam”, deyip telefonumla yengemi aradım. Fazla sakin bir ses ile;

“Efendim Nicole.” dedi.

“Yenge, biz biraz geç kalabiliriz. İşlerim çıktı okulda. Endişelenme diye haber vermek istedim.”

“Neden endişeleneyim ki? 5 dakika önce Amy’de arayıp, aynı şeyleri söyledi zaten.”

“Nee!”, dedim şaşkın bir şekilde.

“Siz aynı ortamda değil misiniz yoksa?”

“Evet, şu anda ondan ayrıyım.”

“Anlıyorum. Zaten beni ankesörlü telefondan aradı. Her neyse. Geç kalmayın sakın.” , diyerek telefonu kapatınca, Bay Flaruk’e yönelerek, yengemin dediklerini naklettim. Ablamın telefonu kapalı olduğu için, ankesörden aramış olmalıydı. Peki, ama nerede? Hala nerede olduğunu öğrenebilmiş değildik.

Bay Flaruk tam bana bir şey diyecekken, çalan cep telefonu, cümlesine başlamasına engel oldu. Benden biraz uzaklaşıp, konuşmaya başladı.

O esnada benimde telefonum çalmaya başladı. Hemen cebimden çıkarıp, ekrana bakınca Daniel’in ismini görünce, bi anda heyecan yapıp hemen açtım.

“Efendim Daniel ?”

“…”

“Daniel?”, dedim tekrar ama yine cevap alamadım. Ses bile gelmeyince endişelenmeye başladım. Arka arkaya 3 kere ‘Daniel’ dedim ama yine cevap yoktu. Sonra telefon karşı taraftan kapanınca, tekrar aramayı düşündüm. Ama bu seferde ulaşılamıyordu. Neler oluyordu? İşler iyice içinden çıkılamaz bir hale gelmişti.

Bay Flaruk tekrar yanıma gelerek;

“Amy şu anda buraya geliyor. Endişelenmene gerek yok artık.”

“Öyle mi? Peki siz…”, diye başlayan cümlemi yarıda keserek;

“Bir arkadaşımın çalıştığı yerden alışveriş yapmış. Amy benim adımı verince, oda emin olmak için beni arayıp sordu. O yüzden haberim oldu.”

“Anlıyorum.”

“O halde ben gideyim artık. Sen verdiğim zarfı bana geri ver. Pazartesi Daniel’e verirsin.”, demesi üzerine zarfı ona verdim.

“Teşekkür ederim.”, dedikten sonra,

“İyi günler.”, diyerek arabasına doğru yol aldı.

Bende neşem yerine geldiği için bulduğum ilk banka oturup, ablamı beklemeye başladım. Bu sırada telefonumu elime alıp, tekrar Daniel’i aramaya karar verdim.Bu sefer çalan telefonun arkasından Daniel’in sesi geldi;

“Ne var!”, dedi sert bir ses tonuyla.

“Beni aramışsın”, dedim hüzünlü bir ses ile.

“Evet aradım. Neredesin?”, diye sordu.

“Okulun karşısında ki parktayım.”

“Oradan ayrılma sakın. Seninle hesaplaşmam gereken bir durum var.”, dedi sert ve bir o kadar da duygusuz bir ses ile.

Saplantılı ÖğrenciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin