(51) Benim Şarkım.

Start from the beginning
                                    

"Anlaşılan Işığın göründüğü kadar masum değil." Gediz sırıtarak Doğa'yı gösterdi. "Yıldırımlar çıkartıp çarptığı kişilerin ahını almıştır." Kendisini kastediyordu çünkü Doğa en çok onu çarpıyordu.

Doğa'dan hemen sonra Soya denemişti. Ancak Soya daha kapıya yaklaşmadan kapının gösterdiği kanlı tepkilerle durdu. "Öldürdüğüm insanların ahı peşimi bırakmıyor," deyince gözleri Sıraç'ı buldu. "Çok değil canım." Sırıttı. "Bir ülke edecek kadar," dedi. Neyseki çok değilmiş. Alt tarafı bir ülke edecek kadar insan öldürmüş(!)

Soya'da başarısız olunca, Yavuz dahil herkes sırasıyla denemişti fakat hepsi başarısız oldu. Kapı Yavuz'a bile geçit izni vermemişti. Geriye kalan kişiler ben ve Gediz'di. Tüm gözler Gediz'e dönünce, "Ciddi misiniz?" dedi. "Görüp görebileceğiniz en adi insanım. Masumiyetin kelime anlamı bile midemi bulandırır," deyince güldüm. İnsanın kendisini bilmesi iyi bir şeydi. Gediz en azından nasıl biri olduğunu inkâr etmiyordu.

Asil gülerek onu kapıya doğru sürükledi. "Kapıyı açan kişi sen olursan tüm Araf'a masumiyetini duyururum Azınlık," deyince Gediz durdu. "Bu testi yapmayı reddediyorum!" dedi ve geriye çekildi. "Araf'taki saygınlığıma gölge düşüremem." Bu çocuğun saygınlık anlayışı şerefsiz biri olmaktan geçiyordu. Yaptığı rezilliklerden sonra adının yanına masumiyet kelimesini getirmek ona küfür gibi geliyordu.

"Uzatma İnsan Yıkımı," deyip onu kapıya doğru ittim. "Endişelenme kötü şöhretine zeval gelmeyecektir."

Tereddüt ederek kapıya bakıyordu. "Eğer açılırsa kapının bozuk olduğunu teyit edeceksin, Elzem," deyince başımı salladım. "Söz veriyorum."

Duraksayıp bana baktı. "İyi de hatun, sen verdiğin sözleri tutmazsın ki!"

"İftira!" diyerek başımı iki yana salladım. "Kim söylediyse yalancının teki."

"Savcı söyledi," deyince kaşlarımı çatarak Savcı'ya döndüm. "Şu zamana kadar tutmadığım tek bir sözü söyleyin lütfen!" dediğimde sıkıysa söyle der gibi ona bakıyordum.

Yüzünde muzurluk akarken tebessüm ederek başını salladı. "Yıkım'a böyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum," dediğinde büyük bir imayla bana bakıyordu. "Sen genelde verdiğin tüm sözleri tutarsın." Bu söylediklerine zerre kadar inanmıyordu, değil mi?

Kazanmış olmanın mutluluğuyla Gediz'e döndüğümde, yüzünü buruşturarak kapıya doğru yürüdü. "Siz kadınlar korkunç yaratıklarsınız. Savcı'nın daha önce yalan söylediğini hiç duymamıştım." Her şeyin bir ilki vardır. Savcı bu kadar insanın içinde benim duymak istediğim şeyleri söylemezse başına gelecekleri biliyordu.

Hepimizin meraklı bakışları eşliğinde Gediz kapıya yaklaşıp elini uzattı. Fakat kapı Gediz'de de kanayınca, nefesini sesli bir şekilde vermesi hepimizi güldürdü. Bu çocuk gerçekten de masum çıkmaktan korkuyordu. "Araf'ta şeytan olmak moda olmalı," diye homurdandım. Gediz ise trendlere girecek kadar bu işte iyiydi.

Şimdi geriye kalan tek kişi bendim. Mara, "Elzem mi?" deyip güldü. "Bize açılmayan kapı ona hiç açılmaz. Anlaşılan hiçbirimize geçit yok," dedi. Savcı dışında herkesten onaylayan mırıltılar çıkınca içim acıdı. Onlar için bu kadar mı kötü biriydim?

Savcı yanıma gelip, "Sende dene," dedi. Bileğimi tutarak beni kapıya yaklaştırdı. "Hadi." Bu kapı bana açılmazdı. Ellerimde birinin kanı varken hiç açılmazdı.

Derin nefes alarak elimi kapıya doğru uzattım. Herkes beni izlerken parmaklarım kapıya doğru süzüldü. Diğerleri daha dokunmadan kanayan kapı, bende kanamadı. Parmaklarım kapıya değmek üzereyken kapının menteşelerinden sadece bir damla kan süzülmüştü. Evet, sadece bir damla kanla bana da geçit izni vermedi. Mara, "Bu da ne demek?" dedi afallayarak. "Elzem'e verdiği tepki sadece bir damla kan mı?" Hepsi onlara göre en masum çıkmamın şaşkınlığını yaşıyordu.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now