Fatih'in söylediği son cümleden sonra bu konuşmanın geri kalanını duymak istemediği için, Duygu'nun "Bence..." diye başlayan cümlesini yüksek perdeden çıkan sesiyle böldü.

Kendisine iyi akşamlar dileyip, arakasından anlamsız bir cümle geveleyen Duygu'yu es geçip donuk bakışlarını Fatih'e çevirdi. Zeynep'in yakın arkadaşı olması, biraz önce kurduğu cümleyi ona unutturacak değildi. Fatih'e eliyle yaptığı hafif (!) fiziksel baskıdan sonra bilerek tam önlerine geçecek şekilde durdu. İkisinin şaşkın bakışlarının kendisinden sıyrılıp tam arkasında kalan Zeynep'e gideceğini ve Zeynep'in de kendi ayaklarıyla yanına geleceğini biliyordu. Bu yüzden Duygu'nun ne ifade ettiği belli olmayan karışık yüzüne bakarak onu cevapladı.

"Devam edin." dediğinde Duygu'nun artık kendisine değil de kaşı gözüyle dikkatini çekmeye çalıştığı Zeynep'e baktığını gördü. Saniyeler sonra, arkasındaki hareketliliği fark ettiğinde biraz sonra istediği şeye ulaşacak olmanın verdiği haz damarlarına coşkuyla yayılmıştı. Tam arkasında 

"Hocam?" diyen sesi duyduğunda, hafifçe gülümseyerek arkasına döndü. Zeynep'in sesindeki gerginliği fark etmişti. Duygu ve Fatih'in yanında olmalarına aldırmadan ona yaklaşarak aralarındaki mesafeyi kapattı ve kolundan tutarak bulundukları masanın dışına çıkmalarını sağlayan bir hamle yaptı. 

"Konuşacaklarımız var."

Fatih ve Duygu'yla tek kelime edemeden Tuğrul'un elinin baskıcı tutuşuyla masaların arasından biraz uzaklaştıklarında, dikkat çekmemek için müdahale edemeyip ona uyum sağlayan Zeynep, onun tarafından kuytu bir köşeye çekildiğinde, kolunu kurtararak sinirli bir ifadeyle başını yukarı kaldırdı. "Evet?" dedi ters bir şekilde. "Neden geldik buraya? Bir açıklaması var mı?"

Sinirli bir gülüş fırlattı Tuğrul. "İçine düştüğün çukuru idrak edemeyecek saflıkta olduğun için..."

"Ne demek bu?" dedi Zeynep etrafına bakarken. Neyse ki tüm grup birbiriyle konuşmaya dalmıştı ve ikisinin ağız ağıza yaptığı bu konuşmayı fark edecek kimse yoktu. Duygu ve Fatih dışında... Neler olup bittiğini anlamaya çalışsalar da tahminine göre onların da durumu daha karışık hale getirmemek için kendilerinden tarafa baktıkları yoktu.

"Nereye düşmüşüm?" dedi yeniden gözlerini Tuğrul'a çevirerek. "Ayrıca..." dedi soluk alarak. "Duygu ve Fatih'le ne alıp veremediğiniz var Hocam?"

On dakika önce Fischer'in kolunda gülücükler dağıtıp, Dr. Lang'in yanında cıvıldayan kız, kendisine gelince surat ekşitip, sizli bizli konuşuyor, yanlarında kimse olmadığı halde ona Hocam diye hitap ediyordu.

Sakin olmaya çalıştı. Başparmağının tersini kısa bir süre dudaklarına sürtüp elini aşağı indirdikten sonra konuştu. "Burada hocam demene gerek yok Zeynep." O geri çekildiği için kendisi bir adım üzerine gitti. "Etrafta kibarlık yapmanı gerektirecek kimse görmüyorum. Fakültede de değiliz."

"Öyle mi?" dedi Zeynep kollarını göğsünde kavuşturarak. Sanki bunu yapınca Tuğrul'a karşı yeni bir savunma alanı yaratmış olacak ve o ne yaparsa yapsın ne söylerse söylesin bundan olumsuz etkilenmeyecekti. "Daha geçen hafta hitaplar konusunda uyarıldığımı çok net hatırlıyorum ama."

"Yanlış hatırlıyorsun." dedi Tuğrul. "O uyarı fakülte için geçerliydi." Fischer'e baktıktan sonra ekledi. "Her zamanki halinle işine geldiği gibi davranıyorsun."

Gözleri şaşkınlıkla açılan Zeynep alaylı bir şekilde cevapladı onu. "Siz en iyisi benim elime bir liste verin, Tuğrul Hocam." dedi tane tane. "Ben o listedeki maddelere göre hareket edeyim ne yapıp ne yapmayacağım konusunda..."

Hala siz diye hitap edip inatla alttan almamasının yanında, Fischer'e olan tavrı ve konuşma tarzının ne kadar farklı olduğu aklına geldikçe şu anda zaten az olan sabrı, taşmaya giderek yaklaşıyordu. 

ANTKAYZONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin