1

843 47 58
                                    

Sonunda biten dersle gözlerimi ovuşturdum ve yanımda oturan Lesley'e baktım. "Matematikten cidden nefret ediyorum." O da gülümseyerek kitaplarını kaldırmaya devam etti.

Çok yakın değildik ama sıra arkadaşı olarak iyi geçiniyorduk. O benim aksime tek takılmayı daha çok seviyordu zaten.

Öğle arasına girdiğimiz için her zaman yaptığımız gibi bizim grupla bahçeye çıkıp tıkınacaktım. Her zaman yaptığımız gibi.

Ayağa kalkıp eteğimi düzelttim ve esnedim. Cebinde alacağım şeylere yetecek kadar para bulunan hırkamı alıp sınıftan çıktım. En alt kattaki kantine uğrayacaktım, sonrasında ise bahçeye çıkıp her zamanki yerimize geçecektim.

Sonunda kantine geldiğimde kısa olan sıraya girdim. Diyette olduğum için tost almayacaktım, sanırım sadece kekle kendimi doyurmak zorundaydım...

Kantinci ablaya selam verip her en sevdiğim çikolatalı kek ve soğuk bir su istedim. Parayı da verdikten sonra açmadan bahçeye doğru ilerledim.

"Hanabi!" tanıdık sesle arkama dönecekken biri sırtıma zıpladı ve az kalsın yere düşüyordum.

"Öküz müsün? Düşüyordum!" Wanwan gülerek elindeki tosttan bir ısırık aldı. "Bizimkiler nerde? Göremedim hala." Dediğiyle ben de etrafıma bakındım. Hiçbir yerde grubun geri kalanı yoktu. "Belki de bahçenin arkasındaki banka gitmişlerdir?" dedim ve Wanwan'ın kolundan çekiştirerek oraya götürdüm.

Sonunda bahçenin arkasına geldiğimizde masalı bankta oturan grubu gördük. Bizi ilk fark eden Kagura'ydı. "Geldiler!"

"Sonunda..." Ling'in konuşmasıyla ona döndüm. "Sonunda mı? Burada toplanacağımızı söyleseydiniz geç kalmazdık beyefendi."

Wanwan sevgilisinin yanına giderek "Hey, onun üzerine gitme." Ağzımla kusuyormuş gibi yaparak Hayabusa'nın yanına kuruldum. "Hanabi?" Ona soran gözlerle döndüğümde elimdeki keke bakıyordu. " Neden sadece kek?"

İstemsizce yanaklarımın kızardığına emindim, "Şey... bugün tost yemek istemedim." dedim gözlerimi Haya'dan çekerek. Onaylayan bir ses çıkardı.

Bu sırada hemen diğer yanımda oturan Gusion konuştu. "Emin misin Hana-chan? Sabah da bir şey yememiştin?" Sırıtarak kurduğu cümleden belli oluyordu ki benimle dalga geçiyordu. Ayrıca yarı Japon olduğum için 'chan' ekini de asla ihmal etmezdi benimle konuşurken.

"A öyle mi Gus-kun? Bugün sabah Lesley'e mesaj attığında yanındaydım ve... inan bana hiç senden hoşlandığını belirten bir tepki vermedi." Masum bir gülümsemeyle konuştuğumda yüzü düştü ve yanağını eline yasladı.

"Cidden. Bu kızın ne sorunu var?" diye söylendi her zamanki gibi. Olay Gusion'ının uzun bir süredir sıra arkadaşımdan hoşlanması ve ona sürekli mesaj atmasıydı. Ama Lesley her zaman halinden memnun bir şekilde onu reddediyordu.

"Aptal, belki de kızla konuşurken salak gibi davranmandandır?" dedi Ling Wanwanın kollarından kurtulmaya çalışırken. Onun yanında oturan Kagura "Ling, öyle deme. Gus, eminim ki Lesley bir gün sana o anlamda bakacaktır. Zamana bırak." her zamanki gibi bütün tatlılığıyla konuştu.

"Ehh, Kagura-chan!" Gusion ona masanın üstünden sarılmaya çalıştığında bu sefer Hayabusa onu durdurdu. "Gusion sen bizden daha çok Japon gibi davranıyorsun." Sonuna kadar haklıydı. Gus'un ismimi bir kez bile 'chan'sız söylediğini hatırlamıyordum.

Gusion derin bir nefes aldı ve telefonuna gömüldü. Bu sırada ben de kekimi bitirmek üzereydim. Son parçayı da ağzıma tıkıp suyumu yudumladım. "Çocuklar, ben kalkıyorum. Size iyi eğlenceler." deyip onlara el salladım ve okula doğru yürümeye başladım. Bu sırada etrafa bakıyordum. Bizimkiler dışında konuşabileceğim biri...

Sonrasında onu gördüm. Bu okula ilk geldiğimiz yıl -3 yıl önce- Hayabusa ve Kagura ile altında oturduğumuz büyük bir ağaca yaslanmış, küçük boyutlu bir kitap okuyordu. Saçları parlak bir kırmızıydı ve üzerinde siyah bir sweatshirt vardı. Acaba... okula yeni mi gelmişti?

Merakıma yenik düşemeyeceğimi biliyordum. Zaten sırf bu yüzden birkaç saniye sonra kendimi başında dikilirken bulmuştum. Sonunda beni fark etmiş olacak ki gözlerini kitaptan ayırdı. "Merhaba?"

Gözleri... maviydi ama gördüğüm diğer mavi gözlere hiç benzemiyordu. Ayrıca benim gözlerim de maviydi ama hayatımın hiçbir anında böyle parlamamıştı.

"Uh, şey... Burada yeni misin?" Konu açma yeteneklerimin harika olduğunu ben de biliyorum, teşekkürler. Sayfayı kıvırdı ve kitabı çimenin üzerine koydu. "Evet." Suratsız bir şekilde bana bakıyordu, sanırım onla konuşmamın nedenini anlayamamıştı. Güzel çünkü ben de bilmiyordum. Belki... sıkıldığım için?

Yanına oturdum. "Ben Hanabi, son yılım." Gülümseyerek elimi uzattım. Fakat düşündüğümün aksine sıkmadı ve sadece baktı. "Hanzo, son sınıf."

Eğer yakınım olsaydı şu an elimi havada bıraktığı için kafasına şaplak atardım. Ama şu an bunu utancımdan yapabilecek durumda değildim. Ayrıca ne tepki vereceğini de tahmin edemiyordum. Belki geri şaplak atardı?

Elimi hızlıca indirdim. "Tanıştığıma memnun oldum... ehe... ama sen pek olmuş gibi durmuyorsun." dedikten sonra küçük bir kahkaha attım. Fakat tek gülenin ben olduğumu fark edince durdum. Sanırım cidden tanıştığına memnun değildi. "Buralı değilsin sanırım?" Derin bir nefes verdi ve gözlerini benden çekti. "Japonya."

İstemsizce doğruldum. "Cidden mi? Ben de yarı Japon'um. Nerelisin? İngilizce konuşmak sıkıntı olmuyor mu? Ve neden okul değiştirdin?" Heyecanla -aynı zamanda istemsizce- konuştum. Hanzo ise -tekrardan- sadece derin bir nefes verdi ve "Hanabi, isminden Japonya ile bir alakan olduğu belli zaten." dedi.

Yani... bir açıdan doğruydu.

"Evet... Hangi sı-" sözümü kesti. "Eğer izin verirsen kitabıma dönmek istiyorum. Teneffüs neredeyse bitmek üzere."

Bir an cidden ne tepki vereceğimi seçemedim. Ama çocuk beni bildiğin kovuyordu.

"Kusura bakma. Sonra görüşürüz." dedim ve hızlıca bulunduğum yerden ayrıldım. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Genellikle yaklaştığım insanlar bana kibar davranırdı. Onlar da benim hakkımda bir şeyler öğrenmek isterlerdi ama bu çocuk... Kabaydı. Evet, onu özetleyebileceğim en iyi kelime buydu.

Sanırım ondan bir süre uzak duracaktım.


Merhabaağğğğ

Ehem. Şimdi bunu çok iyi şeyler okumayı bekleyerek okumayın çünkü daha bi saat önce aklıma geldi. Ve hiç düşünmeden başladım. Aslında amacım yazacağım ağır ve üzerinde düşünülmüş kurgu için ısınma hikayesiydi ama sadece taslaklarımda kalacaktı. Fakat bunu yayınlamak istiyorum çünkü çok fazla Türkçe Hanazo kurgusu yok. Var ama ana ship hanazo değil ya da güncel olmayan ve bitmemişlerdi. Ve ben de daha yeni ing bi hanazo okudum -kesinlikle etkisinde kaldım mükemmel bir şeydi- bu yüzden yazasım geldi.

Bahsettiğim kurgu I will kill you first yazarın adı da hellomyfriend3356

Etiketlemicem hiç görmesin uğraşamam şimdi

sunflower |hanzo'hanabiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora