Melinoe: Goddess Of Nightmares

~

Nauplios'u bulmalıydım. Kitabı alıp koşarak erkeklerin odalarının olduğu bölüme gittim. Kapıların üstündeki numaralara bakıyordum, yanlış hatırlamıyorsam 37 numaralı odada kalıyordu. Onun numarasını görünce kapıya tıklattım. Kapıyı açtı.
"Gelebilir miyim?"
"Tabi."
İçeri girdim. Kapıyı kapatmasını ve 2 kere kitlemesini istedim. Bu sözümden sonra olayın ciddiyetini anladığını düşünüyorum.

"Bir şey mi oldu?"
"Kitabın başlığına bakınca tek başıma okumaya cesaret edemedim."

Nauplios kitabı eline aldı ve başlığı okudu. Sonra bana baktı;

"Ne demek istediğini anladım galiba."

Odasında duran siyah koltuğa oturduk. Okumaya başladık, genel olarak cadılar ile ilgili bilgi veriyordu. Güçlü varlıklar değillerdi cadılar, en azından öyle yazıyordu. Kitabın yarısına gelince önümüze büyük bir başlık çıktı:

"The Most Powerful Witches"
(En güçlü cadılar)

Yazanlar şu şekildeydi,

Güçlü bir cadıyı daha önce görmediğinizi düşüneceksiniz çünkü özellik olarak tanrıçalara benzer yapıdadırlar. Farklı olarak farmakolojiye doğuştan yetenekleri vardır, ayrıca güçlü cadılar bilinenin aksine çoğu tanrıça ve tanrıdan yeteneklidirler. Bu yüzden tarih boyunca güçlü cadılar yönetime tehlike teşkil ettiği için yok edilmiştir.

"Kitapta yazanlar yine de taşa olanları açıklamaz."

"Melinoe, taş yalnızca tanrı ve tanrıçaların güçlerini test eder. Eğer bir cadıysan taşın senin üzerinde işe yarayacağını sanmam."

"Müdürenin yanına tekrar gidip onunla konuşacağım. Gelecek misin?"

"Dağıttıkları formu teslim etmem lazım, sonra çatıda buluşuruz ."

Çatı katına, müdürenin odasına çıktım. Kapıyı tıklatıp girdim.

"Geri geleceğini biliyordum."

"Tek bir şey soracağım. Beni idam mı edecekler?"

"Göreceğiz."

"Saygısızlık etmek istemem, fakat yaşayıp yaşamayacağımı ihtimallere bırakamam. Lütfen net cevap verin!"

"Sinirinin nedenini anlayabiliyorum, şimdi senin cadı olup olmadığını kontrol edeceğiz."

Elime havan ve çeşitli malzemeler tutuşturdu. Bir kağıt verdi.

"Bu merhemi 2 dakika içinde yapacaksın. Merhemi sürdüğünde gerçeği öğreneceksin."

"O kadar hızlı yapmam imkansız..."

Öncelikle havanda verilen mor meyve ve naneyi ezdim. Ezildiğinden emin olunca içine kara mürver özütü ekleyip karıştırdım. Portakal çiçeklerini kaynatmam gerektiği yazıyordu kağıtta. Şüphesiz bu işlem için büyü kullanmam gerekecekti, bu kısa sürede kaynatamazdım. Büyü yapmayı bilmemem dışında problem yoktu. Odaklandım. Büyü yapmak için zihnimi boşaltmam gerekiyordu. Sanki öncesinde biliyormuşum gibi birden sözcükler fırladı ağzımdan. Söylemem ile beraber çiçekler kaynamıştı. Karışımıma ekleyip ezmeye devam ettim. Son olarak üç adet orman çileğinin suyunu sıktım ve verilen kesedeki tozu merheme üfledim.
Merhemi öyle hızlı yapmıştım ki 2 dakika geçti mi bilmiyorum. "Süren bitti." sesini duyduğumda merhem çoktan hazırdı.

"Yaptığın merhemin elde edilmesi çok zordur. Eğer doğru yapmışsan ki bu çok düşük bir ihtimal, şuana kadar gördüğüm en güçlü cadı sensin Melinoe."

Bir dakika. Benim Melinoe olduğumu nereden biliyordu?

"Sanırım diliniz sürçtü efendim. Benim adım Melinoe değil."

"Benden gerçekte kim olduğunu gizleyemezsin. Yine de merak etme, sırrın benimle güvende."

Yanıma yaklaştı. Cebinden demir hançerini çıkarıp elime çapraz şekilde kesik açtı. Açtığı yara kanıyordu.
Yaptığım merhemi nazikçe elime sürdü. Canım o kadar yandı ki, çığlık atmak istedim. Fakat elime tekrar baktığımda yara kaybolmuştu.

"B-bu, nasıl?"

"Cadısın Melinoe, tıpkı benim gibi, tıpkı annen gibi, diğer cadılar gibi. Ama hepimizden daha güçlü olduğunu tahmin ediyorum, çünkü damarlarında Zeus'un kanı akıyor, Zeus'un kanında da 2 Titan'ın altın ve asil kanı akıyordu. Şimdilik cadı olduğunu kimse bilmeyecek, taşın bozulduğunu ve senin gücünün anneninki gibi olduğunu söyleyeceğiz."

".. A-am-a be-..."

"Soracak çok fazla sorunun olduğunu biliyorum. Lakin sorularını başka zamana saklamalısın. Şimdi çıkmanı rica edeceğim."

Odadan çıktım. Üzerimdeki şoku hala atlatamamıştım. Ne olduğumun öğrenilmesi ve idam edilmem an meselesiydi. Annemin cadı olması da benim için ikinci bir şoktu.