~

590 24 0
                                    

Güne uyandığımda saat erken olduğu için etraf tenhaydı. Fırsattan istifade ederek giyinip saçlarımı yaptım. Ne giydiğimin pek önemi yoktu, Poseidon tanınmamam için siyah cüppe verecekti.
Odamda beklemekten sıkılınca koridora çıktım. Sabah olduğu için denizin suyu soğuktu bu durum yüzmemi kolaylaştırıyordu. Boş koridorlarda yürüyüp, girişe doğru yöneldim. Yaklaşık yarım saat böyle dolaştığımı hatırlıyorum.
Az zaman sonra ev halkı birer birer uyanmaya başladı. İlk önce Amphirite uyanıp yanımdan küçümser bir şekilde bakarak geçti. Ardından Nauplios geldi yanıma, yüzünde büyük bir gülümseme ile "Günaydın" dedi. Bu çocuk hepimizin enerjisini yükseltiyordu. En sonunda Poseidon uyandı, geldiği gibi saraydan çıkmıştı zaten.
Nauplios dışarı çıkmak için hazırlanıyordu. Şatoda sıkıldığımı anlamış olacak ki "Benimle gelmek ister misin?"diye sordu.
Gerçekten sıkılmıştım, bu yüzden teklifini reddetmedim.
Atlantis'e girdiğim kapıya doğru gidiyorduk. Bana bugün uğrayacağımız yerleri anlattı. İlk önce sahte kimliğimi almak için Olympos dağının eteklerinde yaşayan biriyle görüşecektik. Daha sonrasında gideceğimiz okula uğrayıp kayıt yaptıracaktık. Nauplios da benimle yaşıt olduğu için aynı okula kayıt yaptıracaktık. Zaten tüm evrende tek bir büyücü/cadı okulu vardı. Planımızın son aşaması olarak kısa süreliğine saraya dönüp eşyalarımızı alacaktık.
Kapıya vardığımızda durduk. Elindeki bakır mızrağı havaya kaldırıp bir büyü mırıldandı. Bunu yaparken aynı babasına benziyordu. Büyük bir gümbürtü koptu. Ama kapı aralanmadı bile. Birkaç kere daha denedi büyüyü yapmayı ama her defasında aynı şey oluyordu. En sonunda gülmemi tutamayıp kıkırdadım. Bana bakıp muzipçe sırıttı "Kolaysa sen yap". Elime mızrağını verdi. Kalakalmıştım. Yine de bişeyler deneyecektim. Mızrağı kaldırıp açıl gibisinden sözcükler söyledim. Kapı mucizevi bir şekilde açılmıştı. Şaşakalmış durumda ellerime baktım. Ben bile nasıl yaptığımı anlamamıştım. Nauplios'a döndüm. O da ağzı açık şekilde bana bakıyordu. Tam o sırada arkamızda duran Poseidon'un varlığını farkettik. Bir anlığına kurduğum mucizevi tanrıça olma hayallerim büyüyü yapanın ben olmadığını anlayınca suya düşmüştü. Sanırım artık dalga geçme sırası Nauplios'taydı.
Kapıdan geçip gölün kenarına ulaştık.
Poseidon burada beklememizi söylemişti, kimliği alıp hemen gelecekti. Gölün kenarına oturduk ve Poseidon'u beklemeye başladık. Yüzen ördekleri, uçuşan kelebekleri ve esen hafif rüzgarla sallanan saz bitkilerini izledim. Görünüşe göre Nauplios da öyle yapıyordu, aramızda tek kelime geçmedi.
Çok geçmeden Poseidon geldi. Bana kimliğimi uzattı. Elime alıp inceledim. Artık adım Ophelios olmuştu. Ophelios'un anlamı bölünmüş olan demekti. Melez denilebilirdi.
Göldeki işimiz bitince okula uğradık.
Nauplios ve benim kayıtlarım yapıldı. Artık farklı bir kimliğe bürünmüştüm. Yeraltı prensesi Melinoe değil, yeryüzünde yaşayan Ophelios adında bir öğrenciydim.
Kayıtlar yapıldıktan sonra eşyaları almak için saraya uğrayacaktık fakat eşyalarımız Poseidon'un uşağı tarafından okula getirildiği için geri dönmemize gerek kalmamıştı. Odalara çıkmadan önce Nauplios "İrtibatta kalalım." dedi. Başımla onayladım.
Tek kişilik odalarımıza yerleştik. Bu gece okulda kalacağımız ilk gece olacaktı.

Okul 👆👆👆

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Okul 👆👆👆

Melinoe: Goddess Of NightmaresWhere stories live. Discover now