(46) Büyük Sürpriz.

En başından başla
                                    

Üçümüz zindanda oturmuş susmak dışında hiçbir şey yapmıyorduk. Üzüm elindeki lapayı karıştırıyordu ve Aker kılıcını parlatıyordu. Ben ise duvardaki meşaleden gözlerimi ayırmıyordum. "Neden karanlıktan bu kadar çok korkuyorsunuz?" Meşaleye uzun süre bakmam Üzüm'ün soru sormasına sebep olmuştu.

"Korkutucu olan karanlık değil Üzüm." Ellerimi şakaklarıma bastırıp ağrıyan başıma masaj yapmaya başladım. "İçinde gizledikleri."

"Peki karanlık sizin için neleri içinde gizliyor?"

"Anıları." Tebessüm ederek ona döndüm. "Anılardan büyük düşman yoktur." Başımdaki ağrı stresten dolayı bugün her zamankinden daha şiddetli varlığını belli edince masaj yapmayı bıraktım. "Ne çok can sıkıcı anılarım var kendimle ilgili ama onlar bile bana keşke dedirtip pişmanlık yaşatamıyor." Geçmişimde bana ait hiç pişmanlık yoktu lakin göz yummak zorunda kaldığım birçok şey vardı.

Aker sessizce bizi dinlerken Üzüm'ün bana yönelik merakı bitmiyordu. "Geçmişiniz nasıldı?" Çok zor bir soruydu bu.

Bir geçmişim olmadı ki benim, benden alındı. Bugünü yaşıyorum ve geleceğimi ben yazacağım.

"Güzeldi." Ona gülümseyerek başımı salladım. "Kendi küçük şatomda emrimde birçok hizmetçim olan bir prensestim. Tüm gün gez toz ve eğlen. Ah o güzel günler şimdi ise zindanlarda sürünüyor asil ruhum." Gösterişli hayatımın karanlık gerçeğini çok iyi gizlemiş olmalıyım ki gülmüştü.

"Siz kadınlar," diyen Aker homurdandı. "Tek düşündüğünüz rahat ve gösterişli bir hayat."

"Ve zengin bir koca." Mara gibi davrandığımda Aker bana tersçe bakarken Üzüm kahkaha atarak, "Ve aşk," diye eklemişti.

"Aşk ve zenginlik mi? Ne yani yoksullara aşık olunmuyor mu?" Aker bunları söyleyerek ikimize düşman gözlerle bakıyordu.

"Ortaokulda beş kişiye aşık olmuştum ve hepsi de yoksuldu." Saçlarımı geriye doğru savurdum. "Hepsi tarafından terk edilen kişi olduğum için bu sefer kendi dengim olan bir zengine aşık oldum ve hâlâ terk edilmedim." Aker'i delirttiğimi bilerek kıkırdadım. "Sanırım parayla saadet olunduğunu deneyimleyerek kanıtlamış bulunuyorum."

"İki adam tanımıştım." Şimdi anlatma sırası Üzüm'deydi. "İkisi de aynı kadına aşıktı."

"O kadın sen miydin?"

Aker gülerek kardeşi yerine bana cevap verdi. "Hayır, Üzüm o iki adama aynı anda aşık olan kişiydi."

"Yani o kadın Üzüm'dü?"

"Anlamıyorsun." Kendisini tutamayıp yüksek sesle gülmeye başladı. "İki adam farklı bir kadına aşıktı ve Üzüm ise o iki adama aşıktı." Durumun absürtlüğü karşısında bende gülmeye başladığımda şimdi sinirlenme sırası Üzüm'deydi. İki kişiye birden aşık olmak büyük başarı.

"Peki sonuç?" diye sorduğumda yine Aker cevap verdi. "Kadın farklı biriyle evlenerek aşıklarını hüsrana uğrattı ve Üzüm ise kısa süre sonra farklı adamlara aşık olmayı başardı. Neyse ki şu anda kimseye aşık değil." Gülüşmelerimiz Üzüm'ün utançtan renkten renge girmesine neden oluyordu.

"En doğrusunu yapmışsın." Gülüyor olmamı yanlış anlamasın diye ona içtenlikle tebessüm ettim. "Birçok kez sevmiş olman seni kötü veya aşağılık biri yapmaz. Sevmek dile kolay ama kalbi yorar. Önemli olan gerçek aşkı bulana kadar denemek." Utanç duygusundan yavaş yavaş kurtulurken söylediklerim ona daha iyi hissettirmişti.

Onu yargılayamam dedim ya sevmek dile kolay ama kalbi yorardı.

Ortaokulda yaşadığım beş başarısız ilişkiden sonra Savcı ile karşılaşana kadar gönül defterini kapatan bir korkaktım. Üzüm bu konuda benden daha cesaretliyken onu yargılayamam.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin