Kim Bu Yabancı?

240 31 11
                                    

Korku, damarlarımdaki kanla birleşip bütün vücudumda gezinmeye başlamıştı. Her nefes alıp verdiğimde varlığını daha çok hissediyordum. Beynim doğru düzgün düşünemiyor, bedenim tir tir titriyordu.

Yaslandığım ağaca daha sıkı tutunurken, eve giren yabancı bahçede gözükmüştü. Ağacın arkasında iyice küçülürken, adam etrafa bakına bakına arabaya binmiş ve geliş yolundan farklı bir yola doğru arabayı sürmeye başlamıştı.

Ellerim ağacın gövdesinde kayıp dizlerimle birlikte toprakla buluşmuştu. Acıyla tıslayıp kalçamın üzerine oturmuştum. Ardından derin nefesleri ciğerlerime bahşetmiş, kendimi sakinleştirmeye çalışmıştım. Elimi cebime atıp telefonumu çıkarttığım sırada tekrar lastik sesi kulaklarımı doldurmuştu.

Geri mi gelmişti?

Korkuyla telefonda olan bakışlarımı etrafta gezdirirken eve koşuşturarak giren Bow ve Glimmer'ı görmüştüm. Başımı gökyüzüne çevirerek Tanrı'ya şükranlarımı gönderip titreyen bacaklarımla beraber ayağa kalkmıştım. Yavaş bir şekilde eve doğru ilerlerken çevreye de göz atmayı ihmal etmedim.

Bahçeye girdiğim anda Glimmer dışarı çıkmıştı ve anında göz göze gelmiştik. Endişeli gözleriyle beni süzüp yanıma gelmiş, elleriyle omuzlarımı sarıp beni kendine çekti. Bu hareketini beklemediğim için şaşırırken vücudunun, benim vücudum gibi titrediğini fark etmiştim. Şaşkınlığımı rekor hızda üzerimden atıp sarılışına karşılık verirken hâla içeride olan Bow'a seslenmiş ve onunda dışarı çıkmasını sağlamıştı.

"Nereye saklandın?"

"Adamın geldiğini görünce ormana kaçtım. Arkamdaki büyük ağaçların arkasına."

Bow bizi görünce derin bir nefes almıştı. Glimmer, kollarımın arasından çıkarken elini saçıma koyup kafamı okşamıştı. Bow hızlıca yanımıza gelmişti. Kolumu nazik elleriyle sarıp gözleriyle bedenimi kontrol ederken bakışları bacaklarımda kalmıştı.

"Nasıl oldu?"

Endişeli sesi kulaklarımda yankılanırken kolumu elleri arasında çekip bir kaç adım geri gitmiş ve bende bacaklarıma bakmıştım.

"Yabancı birinin geldiğini görünce mutfaktaki pencereden atlamaya çalıştım ama ayağım kenara takılınca dizlerimin üstüne, taşların üstüne düştüm."

Korkumun azaldığını hissettiğim anda bacaklarımın acısını, yanmasını hissetmeye başlamıştım.

"Gel içeri geçelim, sana pansuman yapalım. Glimmer sen de Catra'ya bir eşofman getir. Oyalanmadan hemen çıkalım. Adam geri dönebilir."

***

"Şimdi baştan anlat bakalım."

Demişti Mermista. Zar zor açılan gözlerimle ona bakarken oturduğum koltuğa iyice yerleşmiştim. Şehirdeki eve gelirken yolda uyuya kalmıştım ve akşama kadar kimse beni uyandırmamıştı. Sabahki halimden eser yoktu. Bugün ki olayda ne kadar korksam da Bow ve Glimmer'ı görünce bütün korkumun uçtuğunu hissetmiştim.

"Sizinle mesajlaşırken birisi kapıyı tekmelemeye başladı. Bende mutfaktaki pencereden atlayıp ormana koştum, ağaçların arkasına saklandım. O gidene kadar da çıkmadım."

"Adamın yüzünü gördün mü ya da ona ait bir şey hatırlıyor musun?"

Diye sordu Adora.

"Hayır kafasında şapka vardı ve simsiyah giyinmişti."

"Şey..."

"Ne?"

"Normal yoldan farklı bir yol kullandı. Siz çıkış için sağa saparken o sola doğru sapıp ağaçların içinden geçti."

"Bu yüzden gelişini direkt olarak göremedik."

Diye mırıldandı Entrapta.

"Seni gördü mü?"

Dedi Mara.

Başımı iki yana salladım.

"Zannetmiyorum. O eve girdiğinde ben ormandaydım."

"Tamamdır yarın gidip o yeri araştırmak lazım. Şimdi herkes yataklara."

Bow'un sesi sessiz salonu doldurduğunda Adora hariç, diğerleri onu onaylayıp odalarına çıkmıştı. Ben yeni uyanmıştım ve hiç uykum yoktu.

Adora karşımdaki koltuktan kalkıp yanıma oturduğunda bedenimi ona doğru çevirmiştim. Gözleri gözlerim ile kesiştiğinde elini kaldırıp koltuğun üstündeki duran elimin üstüne koydu.
Sıcacık avcu soğuk tenimle birleşince istemsizce titremiştim.

"Çok korktun mu?"

Yutkundum. Büyük gözlerini üzüntüyle yüzümde gezdirirken boğazımın kuruduğunu hissetmiştim. Benden bir cevap bekler gibi elini elimin üzerinde gezdirmeye başladığında kafamı ağır ağır yukarı aşağı sallamıştım.

"Çok-çok fazla... korktum."

Yüzüne bir gülümseme yerleştirip diğer elini havaya kaldırdı ve gözümün üstüne düşen saçı ittirdiğinde, gözümü bile kırpmadan onu izlemeye başlamıştım.

"Merak etme. Seni koruyacağım."

"Önceki evde de aynı şeyi söylemiştiniz, ertesi gün bir adam evi bastı."

Demiş ardından komik bir şeymiş gibi gülmüştüm.

Gülümseyerek kafasını iki yana sallayıp koltukta bana biraz yaklaşmıştı.

"Bundan sonra işim olmadıkça benimle duracaksın. Ön bahçede, arka bahçede, sokağın farklı yerinde bir sürü koruma var. Ev 7/24 kamera ile izleniyor. Dahası ben yanındayım."

Deyip çapkın bir şekilde sırıttığında kıkırdadım. Bir süre sessiz kaldıktan sonra tekrar konuşmaya başladı.

"Mara seni baya önemsiyor olmalı."

"Galiba... öyle. İyi biri ve bana sahip çıkıyor. Güvendiğim nadir insanlardan."

Elini elimin üzerinden çekip dirseğini kavramıştı.

"Aslında senin teklifini kabul etmemin sebebi seni öldürmek istememdi. Sonra seni Entrapta araştırdı ve Mara ile arkadaş olduğunuzu söyledi. Bende bu fikirden onun sayesinde vazgeçtim."

Gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Beni kandıracaktın öyle mi?"

Omuz silkti

"Öyle bakma. Benim işim bu. Bundan para kazanıyorum. İnsanları korumak için değil onları öldürmek için varım."

"Sana ablamdan daha fazla para teklif ettim. Buna rağmen hâla beni öldürmek mi istedin?"

"Her şey para değil Catra."

"Ne o zaman?"

Gözleri parıldarken, o parıltının beni erittiğini hissetmiştim.

"Zevk."

Will You Hide Me? - CatradoraWhere stories live. Discover now