seventeen

526 92 78
                                    

Bu olaydan üç gün sonra sabahın üçü olmasına rağmen hâla uyuyamamıştı Aran. Okulda Rintarou ile fazla karşılaşmaz olmuştu, Kita ile aralarındaki soğukluk artarken hiçbir şey yapamıyor oluşu canını sıkıyordu. Ama tek taraflı çaba asla işe yaramazdı. Okulun başlayacağı vakte kadar Rintarou'dan aldığı kağıtları baştan aşağıya tekrar okumuştu. Nedendir bilinmez yapmak istemişti.
Saatler akıp giderken aniden öğrencisinin sesi zihninde yankılanmıştı.
"Kan, ortalığı fazla batırıyor."
Bunu neden hatırladığını bile bilmiyorken elindeki kağıttan bir cümle dikkatini çekmişti.
"Ailesinin dışlanmış çocuğu, kendini Dünya'dan soyutlayan, intihara meyilli, sessiz ama sessizliğiyle çok şey anlatan Miya Osamu."

İşte bu cümleler Aran'ın hızla ayağa kalkmasına, erkenden okula gitmesine sebep olmuştu. Daha kahvaltı bile yapmamışken sadece geçen geri dönüşüme attığı kağıtları bulmaya odaklanmıştı.
Şanslıydı ki onları yarım saat içinde bulabilmişti. Düşündüğünün gerçekleşmemesini umurak hızla satırları okumaya başlamıştı.

"'Gecenin bir saati, Osamu ikiziyle barışmasına rağmen hâla herkese çok sinirli.
Benimle konuştuktan sonra sadece kendi zihnindeki tilkileri dinler oldu. Bunun benimle bir alakası yoktu, sadece oluşan düzen tekrar bozuluyordu.
Atsumu ailesine matematikten yüksek bir not aldığını açıkladığında babası bana defalarca teşekkür etmişti. Bayan Miya ise daha çok ikimizin arasındaki gerginlik fark edilmesin diye teşekkür etmişti.
Yemeğe kalmam için fazlaca ısrarcı olan Atsumu ve babasını nazikçe reddetmek zorunda kaldım.
Çünkü o olduğunda burada olmazdım.
Evlerinin yanındaki parka gidip bir bank seçtim. Bu bankta çoğu zaman Miya'ların evini izlemek için oturuyordum. Ve yine aynı amaçla yerime yerleştim.

Kolumdaki saat bir buçuğu gösterdiğinde Atsumu'nun çığlıkları bana ulaşmıştı. Ağlamalar, bağırışlar gecenin sessizliğini silerken öylece izlemiştim.
Osamu intihar etmişti.
Kan yoktu, çünkü jilet bendeydi.
Kanın ortalığı çok batırdığını söylemiştim.
Haklıydım.
Osamu ölü ayçiçeklerinin mezarında kendine yer bulmuştu bile. Odasının tavanında asılı olan ip polisler gelmeden her şeyi açıklığa kavuşmasına neden olmuştu.
Atsumu ve Bayan Miya hıçkıra hıçkıra ağlıyor, Bay Miya ise sadece güçlü durmak için kendini tutuyordu.

Polis ve ambulans geldiğinde birileri cesedi dışarı çıkarıyordu. Üzgün müydüm değil miydim bilmiyorum ama olması gereken şey buymuş gibi geliyordu. Ben olmasam bile en başında gerçekleşen gerçekti bu.
Kim ne derse desin, Osamu bunu kendi istemişti. İstediğini almasını geciktiren bendim. Oyunu biraz olsun bozmuş sayılırdım ama sonunu etkilemeyecekti.
Aynı galeride çocuğun yaptığı tablodaki ayçiçekleri gibi.
Ne yapabilirdim ki?
Sonu asla değişmeyen bir senaryonun oyuncularıydık sonuçta.

Son.'"

Aran okuduğu kağıdı şaşkınlıkla cebine yerleştirirken hızlı adımlarla okula girmişti.
Yapmaması gereken bir şey olsada müdürün odasına girmiş, bilgisayarından bir kaç bilgiye bakmak zorunda kalmıştı. Osamu'nun devamsızlığına bakılırsa; üç gündür okula gelmediği ve başka devamsızlığınında olmadığı görülüyordu.
Bu Aran'ı daha da endişelendirirken müdürün odasına yaklaşan adım sesleri koridorda yankılanmıştı.
Ama Aran şu an yaptıklarının sonuçlarıyla pek ilgilenmiyor gibiydi.

Osamu'nun kişisel bilgilerini bulduğunda anında veli bilgilerinde olan numarayı aramıştı. Telefon beşinci çalışında açıldığında yorgun sesin Bay Miya'ya ait olduğu hemen anlaşılmıştı.

"Efendim?"

"Rahatsız ediyorum ama Miya Osamu için aramıştım. Üç gündür okula gelmiyor, bir sorun yok değil mi?"

Ojiro bilgisayardan uzaklaşırken kendini odadan çıkmak için hazırlamıştı.
Umduğunun olmaması için dua ediyordu.

"Ah, şey erken rapor vermediğimiz için üzgünüm. Garip bir şekilde aniden hastalandı, yataktan çıkamıyor."

Günlerdir içinden atamadığı kötü his yavaşça silinirken derin bir nefes vermişti.

"Anladım, geçmiş olsun dileklerimi iletin lütfen."

Nezaket konuşmalarını tamamladıklarında odanın bir köşesinde sinirli bakışlarla bekleyen müdüre dönmüştü Aran.
Saçma kuralların hatırlatmalarını dinlerken gözlerini devirmeden edememişti. Sonuç olarak müdür üst üste gelen hatalara karşı çözümü Aran'ı işten kovmakta bulmuştu.
Öğlene kadar eşyalarını toplamakla uğraşmıştı. Okuldan ayrılmadan önce görmesi gerektiğini düşündüğü kişinin sınıfına uğrasada bulamamıştı onu.
Çünkü Rintarou bu gün okula gelmemişti.
Aran ona geleceğin en iyi yazarlarından olabileceğini söylemediği için biraz pişmanlık duyuyordu. Hep hayal etme konusunda başarızlığa uğrayan Suna, hikayenin sonunda beklenileni vermişti.
Ama Aran bundan çok geç haberdar olmuştu.

Okulun bitişinden sonra eve uğramıştı.
Daha doğrusu sadece apartmanın girişine kadar girebilmişti.

"Ah, seni gördüğüme sevindim Aran. Daireden çıktığınızda size ikiniz aynı anda anahtarları teslim etmeniz gerektiğini söylemiştim ama beni hiç dinlemiyorsunuz."

Apartman yöneticisi kendi kendine konuşurken Aran kendisine uzatılan elin anahtarı teslim etmesi için olduğunu anlamıştı. Yani kita onu terk mi etmişti?
Bir şeyler söyleme gereği duymadan anahtarı verip adımlarını sokağa yöneltmişti.
Gerçi başka ne yapabilirdi ki?

in houseWhere stories live. Discover now