twelve

629 100 73
                                    

Aran'ın okuduğu kağıttan sonra okula dönüşündeki ilk işi Rintarou'yu bulmak olmuştu. Suna ise hiç itiraz etmeden Ojiro'nun odasına gelmiş, her zaman oturuduğu sandalyesinde; masadaki 'edebi sanatlar' dergisini incelemeye başlamıştı.

"Beni neden çağırdığınızı söylemek ister misiniz, ya da sessizlik güzel mi?"

Suna monoton bir ses tonuyla konuştuğunda Aran hangi konu hakkında konuşması gerektiğini düşünüyordu.
Derin bir nefes alarak ellerini masada birleştirdiğinde gözlerini öğrencisinin kısık gözleriyle birleştirmişti.

"Bazı şeyleri açıklarsan güzel olur Rin."

Rintarou alaycı bir gülümsemeyle kaşlarını yukarıya kaldırdığında dergiyi umursamazca masaya atmıştı.

"Ne gibi?"

"Bayan Miya mevzususundan başlayabilirsin."

Ojiro öğrencisine sert bakışlar altında ezerken gülümsemeyi ihmal etmemişti.
Suna'nın umursamadığını fark etse bile onu biraz zorlamak istediği açıktı. Bazı şeylerin sır olmaktan çıkması gerekiyordu.

"Pekala, Bayan Miya'nın başka biriyle ilişkisi olması olayını nasıl fark ettiğimi yazdığımı hatırlıyorum. Sadece elimde olan kanıyı doğrulamam ve kiminle birlikte olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Bende hikayeyi yazmayı devam etmeden önce Atsumu'nun bahsettiği sanat galerisine gittim. Sanat galerisindeki çocuğun sizinle oda arkadaşı olduğunu da; masasının üzerindeki bardağınız ve ceketiniz sayesinde fark ettim."

Rintarou iğneleyi bir gülüşle karşısında duran bardağı gösterdiğinde Aran sadece onu onaylamakla yetinmişti.

"Tabii sadece bunlar değildi. Daha öncesinde sınıfta evli olmadığınızı ve bir oda arkadaşınızın olduğunu söylemiştiniz. Aynı şeyi galerideki çocuktanda duymuştum. Bence bunlar sizin onunla oda arkadaşı olduğunuzu bana düşündürtmek için oldukça yeterliydi. Bayan Miya ise galerideki çocuktan oldukça hoşlanmıştı. İşkolik eşinin aksine sanatkâr, nazik ve hoş görünüşlü biri onu elbette fazla etkilerdi. Yakınlıkları da gözden kaçabilecek kadar küçük değildi. Ve sanırım yanlışlıkla onları bir şeyler yaparken de görmüş olabilirim. Bunun normal olduğunu söylemiyorum elbette, sadece bazı şeyleri fark etmeme yardımcı oldu."

Ojiro Suna'nın anlattıklarını dinlerken Kita ile hâla çözememiş oldukları problemleri aklından çıkarmaya çalışıyordu.
Genelde ikiside her şeyi çözüme bağlayabilirlerdi ama; kalp ve hayal kırıklığı kolay unutulmuyordu. Bu yüzden en azından şu anlık sessiz kalmayı tercih etmişlerdi.

Rintarou uzun konuşmasını bitirsede, öğretmeninin dalgınlığından faydalanıp dinlenmediğini bilsede konuyla ilgili başka bir şeylerde anlatmıştı.
Geçen seferkinin aksine bu sefer sadece Rin konuşuyor, Ojiro dinliyor gibi yapıyordu.
Bir müddet zaman sonra Suna her zamanki sesinden daha yüksek bir tonla konuşmuştu.

"Başka sorunuz yoksa derse girmem gerekiyor Ojiro-san."

Rintarou her hangi bir cevap beklemeden iğneleyici bir gülümsemeyle yerinden kalktığında Ojiro kafasını anlamsızca sallayıp arkasına yaslanmıştı.

"Devamını yazabildin mi peki?"

"Ah, az kalsın unutuyordum."

Suna hiç bekletmeden cebindeki kağıdı öğretmenine uzattığında itici bir sırıtmayla karşısındaki bedenin mimiklerini incelemişti.

"Ve şu jilet olayı, hep merak ediyordunuz değil mi?"

Aslında şu an Rintarou'nun sorduğu soru; Ojiro'nun daha önce sorduğu ilk sorulardan biriydi.
Aran, Rin cevap vermeyi reddettiği için  üstelememişti ama aniden gelen bu soru onu şaşırtmaya yetmişti.
Suna karşısındaki kişinin anlamsız bakışlarına karşılık daha çok masaya yaklaşmış, fısıldar gibi konuşmuştu.

Rintarou'nun dudaklarından dökülen ilk kelime "Kan," olmuştu, devamını getirebildiğinde dalga geçer gibi gülmüştü.

"Ortalığı fazla batırıyor."

in houseWhere stories live. Discover now