five

699 115 104
                                    

"Beni çağırmışsınız sanırım."

Suna bayık gözlerle Ojiro'nun okulda kendisine ait olan odasına girdiğinde kısa bir süreliğinde etrafa bakınmıştı.
Yeni düzenlenmiş, çiçeksiz bitkilerle dolu olan küçük oda, kitap kokuyordu.

"Evet, istiyorsan oturabilirsin Rintarou."

Aran gülümseyerek öğrencisini karşıladığında sandalyesinde doğrulup ellerini önünde birleştirmişti.
Suna ise ayakta kalmayı tercih etmiş kambur duruşunu bozmamıştı.

"Neden çağırdığımı merak ediyorsundur. Açıkçası senden alıştırma yapmanı istiyorum; hayal ederek yazma konusunda."

Aran isteğini belirtince Suna kaşlarını çatmış omuzlarını silkmişti.

"Önceden de denemiştim olmuyor. Hayal etmek çok zor."

"Kafanda bir ortam bile canlandıramaz mısın?"

"Canlandırabiliyorum, ama zihnimle, yazmak istediklerim çelişiyor. Ve ben karar veremiyorum."

"Anlıyorum. Bunu atlacağına eminim. Kesinlikle iyi bir yerlere geleceksin."

Öğretmen yeni favori öğrencisine karşı nezaketinden hiç ödün vermiyordu. Onunla hayal gücü, yazmanın püf noktaları hakkında konuşmuştu. Bu süre boyunca Suna ayakta kalmıştı.

"Ve sanırım bunu vermem gerekiyor."

Rintarou konuşmanın bitişine yakın pantolunun cebinden çıkardığı katlanmış kağıdı öğretmenine uzattığında gülümsüyordu.

"Bu kadar hızlı yazabilmene şaşırıyorum."

Aran kağıdı açarken Suna masanın karşısındaki sandalyelerden birine oturmuştu.
Bu demek oluyor ki; Suna öğretmenin kağıdı yanında okumasını sorun etmiyordu.
Ojiro onun varlığını umursamayıp kağıda çevirmişti gözlerini.

"'Pazartesi, beklediğim gün.
Atsumu'nun voleybol kursunun çıkışında onların evine birlikte yürüyerek gittik. Osamu bize eşlik etmek istemedi. Üzülmedim.
Aksine, bizi umursamaması hoşuma gidiyordu.

Yine Bayan Miya karşılamıştı beni.
Atsumu neşeyle çantasını fırlatıp annesine bir şeyler anlatmaya başlamıştı.
Gözlerim bizden önce gelen Osamu'da takılıyordu. Sürekli.
Genelde ailesinin sevgi gösterisi kısmında fazla ilgilenmiyordu.
Belkide cidden ailesini umursamıyor olabilirdi.'"

"Bu arada, Osamu dediğin çocuk... intihar etmek mi istiyormuş?"

Aran okumayı kesip karşısındaki bedene baktığında Rintarou'nun onu sırıtarak izlediğini fark etmiş karnının kasılmasını önleyememişti.

"Ne okuyorsanız bende o kadar biliyorum. Ne eksik ne fazla."

Ojiro tereddütle kafasını sallayıp kağıda gömülmüştü tekrar.
Ona göre Suna garipti.
Tehlikeli ve garip.

"'Üzerinde düşünmedim.
Sessizce yemek hazırlıyordu kendine. Onu izlediğimi fark etmiş olacaktı ki kafasını kaldırıp bana bakmıştı. Gözlerimi kaçırmadım.
Bakışmamızı başlattığı gibi bitirmişti.
Çekingen değildi, uğraşmak istemiyordu.

Dikkatimi bu seferde Atsumu'ya verdim.
Ev; iki zıt kutupu üzerinde taşıyordu.
Bir süre beklememin ardından sonunda anlatmasını bitirmiş, neşesini kaybetmeden bana doğru gelmişti. Kolunu omzuma attığında anlattığı saçma hikayeye gerçekçi bir gülüşle karşılık vermiştim.
Osamu'nun delici bakışlarını üzerimizde hissedebiliyordum.

"Of, şimdi matematik çalışmamız gerekiyor değil mi?"

Sesi öylesine isteksiz geliyordu ki gülmeden edemiyordum. Matematiğinin berbat ötesi olması yetmezmiş gibi çalışmak istemiyordu.
Atsumu ile boş muhabbetler ederekten yukarıya çıkıp masadaki yerimizi almıştık. Kitabı açmaya yeltenmiştim ki elimi tutarak durmamı sağlamıştı.

"Ondan önce biraz sohbet etsek olmaz mı?"

Bu gün gerçekten isteksizdi.
Üstelemedim.

"Olur."

Gülümsememin ardından derin bir nefes alarak arkasına yaslanmıştı.

"Matematik soruları çözmekten hâla nasıl keyif aldığını anlamadım."

Keyif almıyordum.
Keyif aldığım şey; bu evin ortamıydı.

"İnsanların yapabildikleri şeylerden zevk alması normal Atsumu."

"Ama sen her konuda iyisin, bu haksızlık olmuyor mu?"

Ciddiyetle kaşlarını çattığında omuz silktim.

"Beni Tanrı'n ilan edebilirsin."

Şaka yapıyordum.
Gülerek arkasına yaslanmayı kestiğinde vereceği cevabını bekledim.

"Tanrı'mın bu kadar egolu olmasını istemiyorum Rin."

Güldüm.
Tanrı'nın egolu olduğunu düşünüyordum.
Hatta o kadar egolu ki; bizi kendisin egosunu tatmin etmemiz için var ettiğini ve yaşamımızı ona adamamız gerektiği saçmalıklarını uydurdurduğunu düşününüyordum.
Ama sadece düşünüyordum.
Dindar biri değildim.
Tanrı'nın bizim için oluşturduğu doğru ve yanlış yolun hiç birinde değildim; başlangıçta takılı kalmıştım sanki.
Atsumu'nun kitabı açmasıyla odağımı soruya yöneltmiştim.
Yine saatler boyunca matematik anlatmıştım.
Atsumu sonunda biraz ilerleme kat ediyordu.
Bu beni ister istemez mutlu etmişti.
Ben gitmeye hazırlanırken Bay Miya işten dönüyordu.
Onu ilk defa görmüştüm.
İşkolik biri gibi görünüyordu.

"Sen Rintarou olmalısın! Atsumu senden çok bahsediyor."

Neşeli sesine karşı şaşırmıştım.
Belli etmeden gülümseyip havada kalan elini tuttum.
Atsumu'nun sürekli benden bahsetmesi garip gelmişti. Hayır, yeteri kadar yakındık, matematik bile çalıştırıyordum ama neden durduk yere başka birinden bahsederdi ki insan?

"Memnun oldum, Bay Miya."

Elini bırakıp Atsumu'nun yanıma geçmesini seyrettim. Çok neşeli görünüyordu; ikizinin aksine.

"Cumartesi akşamı maçım var gelmek ister misin Rin?"

Kafamı olumsuzca sallayıp mahçup bir ifede takındım.
Cumartesi için başka planlarım vardı.

"Üzgünüm, çok isterdim ama gelemem sanırım."

Somurttuğunda bunun onun için önemli bir maç olduğunu anlamıştım.
Yinede, gelemezdim.

"Fikrini değiştirirsen, gün boyu merkezdeki sahada olacağım."

Gülümseyip kapıdan çıkmak için bir iki adım atmıştım ki Osamu'nun üzerimdeki bakışlarını yakalamıştım.
Sinirli ve şüpheliydi.
Muhtamelen şu jilet olayından dolayıydı.
Yüzümdeki samimi gülümseme solumdaki şeytanın düşüncelerimi desteklemesiyle tamamen sırıtmaya dönmüştü.
Osamu iyi bir oyun arkadaşıydı.
Devam edecek...'"

Aran neden olduğunu bilmediği şaşkınlığıyla kağıdı masaya yatırırken boş sandalyeye baktı.
Rintarou gitmişti bile.
Her şeyden çok bir ruh gibiydi.
Ne zaman geldiği ve ne zaman çıktığı asla belli olmuyordu.

Ojiro'nun merak ettiği şeyler artarken hikayenin devamını beklemekten başka çaresinin olmadığı aklına dank etmişti.
Bu yüzden sadece bir süre daha Rintarou'nun yazmaya devam etmesine izin verecekti.

in houseWhere stories live. Discover now