AV//Yanlış...

47 4 0
                                    

Medya: Momo, Chaewon, Kai, Rosé

Annabelle Jefferson

  "Sanırım kıpırdandı."
  "Parmadığını oynattığını gördüm ben de."
  "Çekilin başından, Kai ve Chaewon. Nefes alması için ona alan bırakın." Momo'nun bu sözlerini duyduğumda yavaşça gözlerimi araladım. Gözlerimi birkaç kere kırpıştırdığımda bulanık olan görüşüm yavaşça netleşmeye başladı.
  "İyi misin, Annie?" diyerek bana bakan Momo iyice dibime girdi. "Acın var mı?"
  Gözlerimi kırpıştırıp diğer yüzlere baktım. Rosé, Yoojung, Kai ve Momo'nun kardeşi Chaewon...
 
  Vücudumu kıpırdattığımda karnımda bir yanma hissedince yüzüm buruştu.   "Kıpırdama, henüz iyileşmedin." dedi Rosé.
  "Ne oldu?" diye sordum buruşturduğum suratımı düzeltirken. Rosé konuştuğunda gözlerim ona çevrildi. "Jimin beni arayıp bıçaklandığını ve seni tedavi ettirdikten sonra evinde bıraktığını söyledi."
  "Zehirli bıçakla bıçaklandığın için acın birkaç gün kalacak." dedi Kai odamın penceresini açarken.
  "Jungkook?" Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki hepsi beni duymamış gibiydi çünkü oldukça garip bir şekilde yüzüme bakıyorlardı. "Jungkook nerede? Ne zamandır bu haldeyim?" diye sordum tekrar kısık sesimle.
  Hepsi bir süre bana baktıktan sonra Momo, "Bilmiyoruz, onu hiç görmedik." dedi. "İki gündür uyuyorsun." diyerek diğer sorumu cevapladı Rosé. Sanki karnıma bir bıçak daha yemiş gibi hissettim. İçimde oluşan kasvet kalbimi sıkıştırmıştı.
  "Bunu sana kim yaptı, Annie?" Rosé'nin sorusuyla zihnimde görüntüleri canlandırdım.
  "Bana evimdeyken saldıran oğlandı." dediğimde duymak için bana doğru iyice eğilmişlerdi.
  "Bu iş gerçekten çok anlamsızlaşmaya başladı. Senden ne istiyor olabilir ki bu psikopatlar?" derken Momo öfkeyle soluyordu.
  Cevabını bilmediğim bu soru beni çok ürkütüyordu. "Biraz daha uyumak istiyorum." dediğimde hepsi anlayışla gülümsediler.
  "Tamam, güzellik. Uyandığını görmeyi bekliyorduk. Yarın sabah tekrar geliriz." dedi Momo ve herkes odadan çıkmak için hareketlendi.
  O sırada odaya gire Abigail uyandığımı görünce hemen yanıma oturdu. "Karamelim, tüm bunlar nasıl oldu? Ah, beni çok endişelendirdin. İstediğin bir şey var mı?" diyince olumsuz anlamda başımı salladım. Her şeyden kaçarak uykuya dalmak en güzeliydi.
🌙

  "Su."
  Uykuyla girdiğim mücadele sırasında bu kelime bir fısıltı gibi dudaklarımdan dökülmüştü boğazım o kadar kurumuştu ki yutkununca canım acıdı.
  O sırada bir el başımdan tuttu ve dudaklarıma soğuk bardağın temas ettiğini hissettim. Su yavaşça araladığım dudaklarımdan içeri akarken, içimdeki ferahlamanın tarifi yoktu. El tekrar başımı yastığa bıraktığında gözlerimi açmak için çabaladım. Birkaç kere gözlerimi kırpıştırdığımda görüş netleşmeye başladı. Karanlık odada, pencereden vuran ay ışığı sayesinde yatağımın yanındaki sandalyede otururken bana bakan yüzü görebilmiştim.
 
  "Kook?" dedim doğrulmaya çalışırken.
  "Şhh, sakin ol. Bu arada, Kook mu?" diyerek omuzlarımdan tutup yaslanmam için yardım etti. Sırtımı yatağın başına yaslarken ellerimle yanan karnımı tuttum. Ne kadar canım acısa da gözlerimi bile kırpmadan Jungkook'a baktım. O da karanlıkta koyulaşmış kahve gözleriyle benim bakışlarıma karşılık veriyordu.
  Onun sorusunu duymamazlıktan gelip "Oydu," dedim hâlâ gözlerimi kırpmazken. "Senin elinden kurtardığım oğlandı." Yüz ifadesi hiç değişmeden bakmaya devam edince bildiğini anlamıştım. "Bunu neden yaptı? Nedenini biliyorsun. Bildiğine eminim."
  Hiçbir şey söylemedi. Yüzünde bir ifade aradım, ne düşündüğünü belli edecek bir şeyler fakat tüm ifadesizliğiyle karşımda duruyor ve düşüncelerinin yüzüne yansımasına izin veren o kapıları açmıyordu. "Bunun artık bir önemi yok."
  "Evet var! Benden ne istediğini bilirsem o zaman belki bir çözüm bulabilirim."
  "O hasta ruhlu bir beyinsizdi ve hak ettiği cezayı aldı, artık sana yaklaşamaz." derken sesi kendinden çok emin çıkmıştı. Bir anda aklıma gelen düşünceyle irkildim.
  "Onu öldürdün mü?" Bunu sorarken muhtemelen yine şaşkın, komik surat ifademi takınmış olacaktım ki, Jungkook belli belirsiz gülümserken başını eğmişti. Bana dehşet verici gelen şey, ona komik geliyordu.
  "Öldürmedim," dediğinde yüz ifadem normalde döndü fakat bu sefer yine sarsıcı bir gerçekle karşılaştım. Ya tekrar beni öldürmeye gelirse? Beynimin içinde bu soru takla atarken, Jungkook düşüncelerimi okuyormuş gibi, "Merak etme. Bir daha sana yaklaşamaz." dedi.
  "Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"
  Her zamanki cümlesini dile getirdi. "Ben sana bir şey söylüyorsam, onu dikkate al."
  Sorularıma hep kendinden emin cevaplar veriyordu ama bana içeriğini anlatmıyordu. Neler olduğunu söylemesi için daha ne kadar süre geçmesi gerekiyordu? Benim aklımı kaybetmemi ya da ölmemi mi bekliyordu?

AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin