AV//Ay Işığı...

44 4 6
                                    

  Rosé, Momo ve Yoojung kıyafetlerini alıp bize gelmişlerdi. Birbirimizin saçını yapıyor, kıyafetlerimiz hakkında eleştirilerimizi bir ok gibi birbirimize fırlatıyordum. Yoojung'un, bir gün Jungkook'un enerjisinden ne hissettiğini öğrenmesini sağlamayı aklıma not ettikten sonra kıyafetlerimi giymeye başladım.

  "Biz de Yoojung gibi enerjileri algılayabilir miyiz?" diye hepsine bir soru yönelttim.
  Yoojung kısa saçları ile ilgilenirken bana döndü. "Hayır, bu özellik sadece bende var. Bu benim Spiritus'um."
  "Neyin?" Anlamayan gözlerle ona baktm.
  Momo, tıpkı bir öğretmen gibi konuşmaya başladı. "Yani ruhsal yeteneği... Spirituslar öyle herkeste görülmez. İlk cadılar, bir ayinle ruh ile beden ilişkisinin belirli bir dereceye kadar gevşediği, dış dünya ile bağların kesildiği özel bir hale girerek kendi ruhsal yeteneklerini bulmuşlar. Aynı Spirituslar, o cadıların soyundan gelenlerde bazen görülebiliyor."
  Momo sanki çok karışık bir matematik problemini anlatmış gibi ona baktım. "Ah, anlıyorum." Yani sanırım... Artık evde olduğumuz için rahat rahat sorularım sordum. "Bana biraz cadılardan bahsedin. Mesela Dorchalar ve biz neden farklıyız?"
  Bu sorumla beraber Momo bana döndü. "Kısa anlatmak gerekirse, ilk cadılar Ardena ve Dione bizler için tanrıça sayılırlar. Bizler Ardena'nın yolundan gidiyoruz Dorchalar ise Dione'a hizmet ediyorlar."
  Ah, Ardena Tapınağı demek ki ilk cadılardan birinin tapınağıydı.

  "Ardena ne kadar aydınlıksa, Dione o kadar karanlıktır. Dorchalar karanlık güçle kullanıyorlar. Annie, bizler asla karanlık büyülere girişmeyiz."
  O sırada eve gelmiş olan Abby odaya dalınca hepimiz sessizliğe gömüldük. "Selam, kızlar. Demek eğlence var!"
  "Evet, dışarı çıkacağız." diyerek bilgilendirdim. Ondan izin almamıştım, ama buna pek takılmış gibi görünmüyordu. Burada arkadaşlarım olmasına çok sevindiği, şuan otuz iki diş sırıtmasından belliydi.
  "Ben de bugün arkadaşlarımla dışarı çıkıyorum, benim de saçlarımı yapmaya me dersiniz?" diyerek kızıl buklelerini eliyle dağıttı. Bunun üzerine Rosé hemen atıldı. "Tabii ki Abby."

  Rosé saçlarını yaptıktan sonra Abby kendi arkadaşlarıyla buluşmaya gitti, biz de Ay Işığı'na doğru yola çıktık. Gidene kadar içimdeki gerginliği bir türlü yok edemeyerek dışarıyı izledim. Mekanın önüne gelince isteksiz bir şekilde arabadan indim. "Bunu gerçekten yapmak zorunda mıyız? Çok gerginim," dediğimde Momo ve Yoojung koluma yapıştı.
  "Neler döndüğünü anlamalıyız." dedi Momo.
  O sırada park yerinde duran bir motor, dikkatimizi o yöne çevirmemize neden oldu. "Selam, fıstıklar." diye Kai'yi görünce onun da görev için hazır olduğunu anlamıştık. Her zamanki gibi bize çapkınca sırıttı. "Hadi bakalım, esmer kız. Bu akşam bizim."

  Beni belimden tutarak mekana sokunca itiraz etmeme fırsat bile kalmamıştı. Kızlar arkamızdan gelirsen, Kai etrafındaki kızlara seksi gülücükler dağıtıp aynı zamanda eliyle beni yönlendiriyordu. Barın oraya gelince, saç ve sakalın birleşiminden oluşan adam, yani Koca Jo, yine önümüze biraları koydu. Momo'yu tanımış olacak ki, yüzünde öfkeli bie ifadeyle ona bir bakış atmayı ihlal etmemişti. Momo da aynı öfkeyle adama karşılık verdi.

  Kai birilerinin ağzını aramak için bana göz kırpıp yanımdan ayrıldığında, orada öylece durmuş önümdeki birayı izliyordum. Bir anda belime dokunan elle yerimden sıçradığımda, barın diğer köşesindeki kızlar beni izledikleri için telaşlandılar. Fakat arkamda kimi gördülerse hepsi rahat bir nefes vermiş, tekrar eski pozisyonlarına dönmüşlerdi.

  Arkamı döndüğümde Jeonghan'ın soru soran gözleriyle karşılaşınca bir an konuşamadım. Sonunda sessizliğimi bozarak, "Selam." dedim zoraki bir gülümsemeliyle.
  "Burada ne arıyorsun, Jefferson?" Bana sıkıntılı gözlerle bakarken ne karşılık versem diye düşünüyordum. Barın diğer köşesinde duran üç arkadaşımı gösterdim. Hepsi de ima dolu gülüşlerle bize bakıyordu. Bravo size kızlar!
  "Arkadaşlarımla eğleniyorduk."
  "Burada olman hoşuma gitmedi." dedi Jeonghan. İfadesinde belirgin bir hoşnutsuzluk vardı.
  "Neden ki?" diye sordum. "Bana saldırmak isteyen başkaları olduğunu mu düşünüyorsun?"
  Hiçbir şey demeden huzursuzca etrafına bir göz attı. "Bilmiyorum."
  "Merak etme Jeonghan, yalnız değilim. Muhtemelen o kaçıklar da sırf kendi sapık düşünceleri için bana saldırmışlardır. Yoksa benimle ne işleri olur?" Son soruyu acaba bir şeyler biliyor mu diye onu sorgulayan ses tonuyla söylemiştim, fakat yüzü tamamen ifadesizdi.
  "Peki, benim de size eşlik etmemde sakınca var mı?" derken kendine has gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Kızlar oradan hâlâ kaş göz yapıyorlardı, onları görmezlikten gelerk başımla onayladım. Jeonghan, barmene bir bira vermesi için işaret yaptı.
  "Momo'nun bebek sütü kadar olmasa da Koca Jo'nun biraları da iyiymiş." dedim biramı işaret ederken. Bu sefer Momo'ya kısa bir bakış atıp sırıtmaya başladı, bebek sütü olayı hafızasında canlanmış olmalıydı.
  "Avcıların bünyesi dayanaklıdır. O yüzden içerisinde bizleri sarhoş edebilecek yoğunlukta alkol bulunuyor."
  Ah, demek ki o yüzden sadece bira vardı. Sanırım bu bilgi Momo'yu epey şoka sokacaktı. Tam bunu ona söylemek için sesleneceğim sırada, bir çocuk yanımıza gelip Jeonghan'ın kulağına bir şey söyledi. Jeonghan sıkıntıyla iç çekerek, çocuğu onaylar gibi başını eğdikten sonra bana döndü.
 
  "Bir durum söz konusu, birazdan dönerim." dediğinde ne kadar kendimi korumasız hissetsem de, anlayışla başımı salladım. Jeonghan tam gidecekken bana tekrar baktı. "Aslında, sen de benimle gelebilirsin."
  "Sorun değil, ben burada beklerim."
  "Seni yanmdan ayırmak istemiyorum, Jefferson. Benimle gel." Bir an tereddüt etsem de sonunda başımla onaylayıp, kızlara doğru dönerek hemen döneceğiz anlamına gelen bir işaret yaptım.
  Jeonghan önce benim geçmem için bekledi ve eliyle yukarı katın merdivenini göstererek beni yönlendirdi. Mekanın üst katına doğru çıktık ve üst katı hiç görmediğim için şöyle bir göz gezdirdim.
  Aşağıdaki gibi ortada dans eden insanlar vardı. Tek farkı duvar kenarlarında masalar olmasıydı. Kendilerine ait bölmelerdeki masalardan birine doğru ilerlemeye başladık ve... Kahretsin!

AVWhere stories live. Discover now