28: Cehennem Getirenler

99 17 40
                                    

"Bakın hele, çocuklar gibi geveliyorsunuz nasıl,
savaştan hiç anlamayan çocuklar gibi.
Anlaşmalarınız, antlarınız nerede hani?
Güvendiğiniz erkekçe düşünceler, kararlar,
arı şarapla yapılan antlar, el sıkışmalar
hep yok oldu gitti demek."
(İlyada)
_________

Ben deli değilim, beni delirttiler. Arkadaşlarımın ve çocuklarımın yanında onları endişelendirmemek adına sakin ve soğukkanlı kalabilirdim ama mevzu birinin onlara zarar vermesi olduğunda tüm dünyayı gözümü kırpmadan kaos ortamına sürükleyebilirdim. Evet, Mugglelarla antlaşma yapmayı sahiden çok istedim ama onlar bunun yerine ayaklarına sıkmayı tercih ettiler.

Artık Dünyaların Dokunulmazlığı Antlaşması da olmadığına göre, onları yeryüzünden silmemek ve intikam almamak için hiçbir nedenim yoktu. Büyücüler ve Mugglelar ezelden beri düşmandır; ne diye barış ortamı oluşturmak için çabaladıysam! Ve onlardan ne diye korktuysam! 

"İçinde yaşadığımız dünya küçük bir çocuğun hayalindeki ütopik yaşamı sunmaya uygun değildir." dedi Cloe Hyena "Tüm insanlar el ele tutuşup şarkı söylemezler, gökyüzü her zaman aydınlık değildir, suları berrak değildir; ne masmavi gökyüzü ne de yemyeşil doğa! Bunlar sadece çocukların hayallerinde olur. Gerçek dünya acımasızdır, insanlar birbirlerini sevmezler; gökten, topraktan, sulardan... Her türlü illeti birbirimize bulaştırmak için inanılmaz bir çaba harcarız. Akıl alır gibi değil ama gerçekler böyle!"

"Bu gerçeklerle yüzleştim ben de ama sanırım gözardı etmeye çalıştım. Bundan sonra ne yapacağız?" Birilerinin bana akıl verip, beni yönlendirmesine alıştığım için şimdi karar vermek zor geliyordu. Öte yandan içim öylesine kıpır kıpır olmuştu ki bir şeyler yapmak için can atıyordum. Öldürmeliydim, hepsini öldürmeliydim.

İleri baktı, birbirine kenetlediği ellerini çenesine yasladı "Bekle! Edwards ve Marshall'a çocukları tahliye etmeleri için biraz zaman ver. Bu sırada gözünü gökyüzünden ayırma ki tekrar saldırıya uğramayalım. Büyü Bakanı olarak, bana güvenen insanların güvenliğini de sağlamak zorundayım. Bu nedenle çocuklar ve gitmek isteyen diğer herkes gidene kadar sadece savunmacı olacağız. Gemilerde sadece savaşçılar kaldığında ise komuta yeniden sende olacak. Sonuçta herkesin iyi olduğu işi yapması lazım, değil mi? Ben savaşçıları idare edemem. Laf geçirebiliyor olduğum doğru ama senin kadar tecrübem yok."

"Kızın, Skye," dedim bir anda babalık iç güdülerimle, Winter Jade'in son halini düşünmek canımı yakıyordu ve bu yüzden diğer büyücü çocukların zarar görmesini istemiyordum "o nerede? Onu güvenli bir bölgeye götürebildin mi?"

İç çekerek "Skye," dedi, kızını özlediği belliydi "bu dönemlerde sizden ya da Mugglelar'dan bir saldırı bekliyorduk zaten. Bana ve Seishin'e ne olacağı hiç belli olmaz diye kızımı mecburen ülke dışına gönderdim. Babasının memleketine. İster inan ister inanma, büyücülerin güvenliğine fazlasıyla önem veriyorum ama en çok da kızımın güvenliğine önem veriyorum. Hiçbir koşulda onu riske atamam." bana baktı "Kızın, Winter Jade, için sahiden çok üzgünüm. Skye doğduğundan beri bütün çocuklar bebek gibi görünüyor gözüme... Çocuklar bizim yarattığımız distopyada bu ve benzeri yollarla ölmeyi hak etmiyorlar. Sana söz veriyorum, onun da intikamı alınacak."

Bu sözleri söyleyen kadının kırk çocuğu bir arenaya kapatıp, sadece biri kazanacak şekilde tüm dünyaya birbirlerini öldürmelerini izlettiği gerçeğini bir kenara koyarsak haklıydı. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. Artık ağlarken görülmek istemiyordum ama duygularıma engel olamıyordum da. Benim aksime Cloe Hyena gerçek bir lider gibi dimdik duruyordu, gözleri bir bana bir ileri bakıyordu, göğsü gururla kabarmıştı. Öyle bir öz güveni vardı ki altımda ejderham olsa bile ben onun gibi duramazdım. Üstelik o az daha dahil olduğu savaşı kaybedecekti.

Üçüncü Mıntıka | Regulus Black + Açlık OyunlarıWhere stories live. Discover now