Yirmi beş: "Bırakmayacağım seni."

5.4K 582 418
                                    


25- "Bırakmayacağım seni."

J U N G K O O K

Birkaç gündür vandallıkta sınırı aştığımı kabul ediyorum. İki gün önce spor salonundaki basket potasını sökmüş, bir hafta önce amfideki pencerenin kulbunu kırıp bütün sınıfın iki saat donmasına sebep olmuş, az önce de öfkeme engel olamayarak kapıyı tıklatan adamı uçurduğum duvarı göçürmüş olabilirim. Ama bunların hepsini Jimin'in peşinden gitmemek için bir bahane olarak kullanıyordum. Kapıyı tıklatan adam hakkında aynı şeyi söyleyemeyebilirim, onu isteyerek dövdüm. Daha da döverdim. Çünkü kapı kilitliyse içeride biri vardı, tıklatmanın ne anlamı vardı, değil mi?

Lise zamanlarına dönmüş gibi hissediyordum. Hocalara sinirlenip tuvalet mermerlerini kırdığım, eşek şakası yaptığım için ceza aldığım, aşkı bulduğumu zannederek kızların dibinde dolandığım zamanlarda. Korkunç zamanlar...

Şimdi tek fark vardı sanırım, bir adamın peşinden koşuyordum. Ya da ona kötü hissettirmemek için koşmamaya çalışıyordum. Fakat onun işleri kolaylaştırdığı hiç söylenemezdi. Tekilayı benim ağzımdan içmeye çalışmak, onu öperken boynunu arkaya attığında inlemek..? Buna tahrik denirdi. Ya gel ya git, değil mi? Tercihen gelmeni isterim ama.

Elimin altındaki adamı etraftakilerin müdahalesiyle hırpalamayı bıraktığımda geç kaldığımı bilsem de Jimin'i bulmak için koştum içeriye. Odalara tek tek bakıp Taehyung'un da gittiğini fark ettiğimde kendime sinirlenmiştim bu sefer.

Chaeyoung'un teklifini kabul ettiğim için kızıyordum en çok. Ayrıldıysak ayrılmıştık işte, bunu bir süre saklamak ne kazandırmıştı?

Beni o gün kampüsün dışındaki kahveciye çağırdığında endişeliydi. Elinin ayağına karıştığını fazladan çaba harcamasam da görebiliyordum ki Chaeyoung genelde duygularını saklamayı başarabilen biriydi. Nazik nazik gülümseyerek güzel ifadesinin arkasına saklanır, sanki dünyada sadece neşeyi tatmış gibi davranırdı.

Bu sefer panik içindeydi.

Yüzüme karşı pat diye "Ben biriyle öpüştüm." demesini beklemiyordum yine de. "Özür dilerim, aniden oldu..." Gerginliği atarken kendini açıklamak için pek ilgilenmediğim bahaneler sıralamaya başlamıştı. İlk hamleyi kendisi yapmamıştı zaten, hemen ayrılmıştı, orayı terk etmişti ve bana karşı böyle bir şey yapmayı hiç istememişti.

Benim için sorun yoktu. Bu biraz geniş olduğumu düşündürse de hiçbir duygu hissetmiyordum. Ne kızmak istiyordum ne aldatılmış gibiydim ne de içimde ona karşı bir şeylerin azaldığını hissediyordum. Chaeyoung, her zamanki Chaeyoung'du. Onu ilk gördüğümde yanıma oturup hangi müziği dinlediğimi soran ve ortak derslerimizde notlarını seve seve paylaşan kız.

Uzanıp gülümseyerek elini tutmam bir sevgilinin yapacağı davranış değildi fakat endişesinin azalmasını istemiştim. "Chaeyoung, sorun yok."

Tekrar özür dilerken ben sabırla ayrılık konuşmasını açmasını beklemiştim. Böyle bir itiraf geliyorsa arkasında ayrılık da kaçınılmazdı çünkü.

Verdiği nefesle omuzları düştüğünde "Bir süredir benden uzaklaştığını hissediyorum. Sanırım ben de suçluyum bunda." demeye cesaret edebilmişti. Gözleri masanın üstünde uğraştığı kazağının koluna çevriliydi.

Sessizce kafamı sallamıştım. Aramızın açılmasının sebebini ben o zamanlar yeni yeni çözmüştüm fakat bunu dillendirmeye cesaretim var mıydı, bilmiyordum. Ben zaten hep ayrılığı sessizce bekleyen taraf olmuştum.

Wild Berry ❦ JiKook [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin